BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

Demirel 28 Şubat'ta fiili darbeyi önledi

1995 seçim kampanyası başlamak üzereydi.

 

Özer Çiller’in başkanlık ettiği toplantıda DYP’nin seçim stratejisi konuşulacaktı.

 

Başbakanlık konutunda ben, Meral Akşener, Tolga Şakir Atik, rahmetli Dr. Orhan Özcanlı, Bekir Altınok, Turizm E. Bakanı Bahattin Yücel vardı.

 

Sunumu Tansu Çiller’e Mehmet Ağar’ın önerdiği söylenen iki danışman yapacaktı:

 

Mümtazer Türköne ve Hüseyin Kocabıyık.

 

***

 

Kampanya tamamen Erbakan’ı ve RP’si aleyhine kurulmuştu.

 

“Onlar eski, biz yeni” diye sloganlaştırıldı.

 

O gün ben ve Tolga Şakir Atik buna açıktan karşı çıktık.

 

Ben; “Bu strateji DYP’ye ne kazandırır bilmem ama, RP’ne en az üç puan kazandırır” dediğimde Özer Bey’in sözümü kestiğini çok iyi hatırlıyorum.

 

Bu strateji 28 Şubat’ı hazırlayacak seçimlere giden yolu açtı.

 

Ve Çiller’in siyasi sonunun ilk başlangıcı oldu.

 

***

 

Bir Cuma akşamı saat 11.00 civarındaydı.

 

Aradım, telefondaki ses zamanın İçişleri Bakanı Meral Akşener’e aitti…

 

“İçişleri konutundayız, oraya gel.”

 

Konutta, Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Sağlık Bakanı İsmail Karakuyu, Sevgi Hastanesi’nin sahibi rahmetli dostum Dr. Orhan Özcanlı ve DYP Teşkilât Başkanı Mehmet Ali Yavuz vardı.

 

O gece “fiili darbe olma ihtimali”nden söz ediyorlardı.

 

Bir ara Dr. Özcanlı, şaka mı ciddi mi olduğunu tam anlayamadığım bir şekilde Akşener’e bir açıklama yaparak, demokratik bir meydan okuyuşta bulunmasını önerdi.

 

“Yapılsa kim yayınlar” dendi.

 

Zaten Akşener alınması gereken her türlü riski almıştı.

 

***

 

O gece Ufuk Söylemez çok kızgındı…

 

Çiller’i eleştirip, kızıyordu.

 

Ortalık gergindi…

 

Mehmet Ali Yavuz’un, “Ben askerliği de Yassıada’da yapmıştım, çok sıkıcı olacak”  esprisi sinirlerin boşalmasına neden oldu, çok güldük.

 

Gecenin bir saatinde “fiili bir durum olmayacağı” anlaşıldı ve dağıldık.

 

Arkasından DYP’den istifalar başladı ve nihayet Erbakan’ın istifası ile hükümet düştü.

 

***

 

İleride yayınlayacağım anılarımda göreceğiniz gibi Demirel fiili bir darbeyi önledi.
 
Arkasından Tansu Çiller’e “Refahyol’u kurması” için telkin ve katkıda bulunanların çoğu ihanet etti.

 

“Erbakan ile koalisyon kurulur muydu canım?” dediler.

 

Çiller, “PKK’dan bile tehlikeli” bulduğu Erbakan ile koalisyona girdiği ve söz vermesine rağmen, ABD’deki mallarını “Şehit Anaları Vakfı”na bağışlamadığı için güvenilirliğini kaybetti.

 

Partisi baraj altında kalınca tek günah keçisi o ilân edildi, önünde temenna edip eğilenler kendisini GİK’ten adeta "kovaladılar."

 

Şimdi çoğu hiçbir şey olmamış gibi siyasette hâlâ önemli sayılabilecek yerleri işgal ediyorlar.
 
28 Şubat olmalı mıydı, olmamalı mıydı? O başka bir konu.