BIST 9.916
DOLAR 32,48
EURO 34,78
ALTIN 2.441,30

COVID-19 virüsü dünya nüfusunu azaltmak için mi çıkarıldı?

Bu salgın boyunca hepimiz bir sınavdan geçiyoruz. Medya, idareciler, uzmanlar ve halk. Çünkü COVID-19 salgını oldukça kırılgan bir çizgide ilerliyor. Bu süreci çok başarılı yürütmek de içinden çıkılmaz hale getirmek de hala olası.

Küresel bir sağlık sorunu olan COVID-19 salgını ile ilgili alınan önlemler yer yer kamuoyu ile paylaşılıyor. Türkiye’de henüz yayılmamış olması, alınan önlemlerin virüsün ülkeye girişini geciktirmede başarılı olduğunu gösteriyor. Bu konuda yetkililerini hakkını teslim ederek başlayalım.

Her ne kadar virüs ülkede yayılmamış olsa da sosyal medya ve iletişim teknolojileri sayesinde epey hem dem olduk virüs ve salgın ile. Virüsle ilgili çok dillendirilen komplo teorilerin bir kısmını daha önce buradan yazmıştım. Henüz Türkiye’ye gelmemiş ama geleceği kesin bu salgın ile ilgili son komplo teorisi bir gazetenin genel yayın yönetmeninden geldi. Genel yayın yönetmeninin dillendirdiği teoriye göre COVID-19 salgının çıkış sebebi egemenlerin dünya nüfusunun kontrol altına alınma çabası.

Bu kadar çok yalanlanan ve bazen birkaç gün arayla kendi kendini yalanlayan birine "gazeteci" unvanı veya payesi verilmez ama medya düzenimiz herkesin malumu. Medya ile ilgili eleştirilerime aşina olanlar bir süredir “tuzun koktuğunu” haykırdığımı  bileceklerdir.

Normal şartlarda medya organları teyitli bilgi kaynağıdır ya da öyle olmalıdır. Türkiye medyası bu özelliğini yitireli çok oldu. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni, hiç bir uzmana danışmadan kahve muhabbetini gazetesindeki köşesinde duyuruyorsa ve diğer medya organları da bunu parlatıp haberleştiriyorsa, konu medya düzeni ve yalan haberin bir adım daha ötesine geçmiş demektir.

Bu virüsün kaynağı ile ilgili henüz derli toplu ve teyitli bir bilgi yok. Bu konuda herkesi ikna edecek bilgiler uzmanları tarafından açıklanana kadar da ortaya atılan teoriler bir değer taşımıyor, bir fayda da sağlamıyor. Ayrıca akla gelen her düşünceyi yazıya dökme ve bunu bilgi gibi sunma, kişi saçmalama hakkının ötesinde bir alana taşıyor.

Türkiye’de toplumu bilgilendirme görevini/sorumluluğunu yürüten medya çalışanlarının çok ciddi bir sorumsuzluğu ile karşı karşıyayız. Bu sorumsuzluk ve ciddiyetsizliğe ahmaklık da eklenince mesele bir ulusal güvenlik sorunu oluveriyor.

Nasıl mı?

Bu teoriyi dillendiren genel yayın yönetmeninin teknik anlamda anlamadığı çok şey var ama rasyonel akıldan da yoksun olduğu kesin. Zira uzmanların açıklamalarına göre bu virüs, yaşlılar ve belli sağlık sorunları (kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, akciğer rahatsızlıkları, kanser, şeker hastalığı) taşıyan kişileri daha çok etkiliyor. Bu grupların büyük çoğunluğu üreme yaşının üstünde ve bu vakalardaki ölüm dünya nüfus artışını etkilemiyor. Daha açık konuşacak olursak, ölenler ve etkilenenler zaten çoğalmış haldeler.

Virüsü genetik olarak değiştirme bilgi ve becerisine sahip bir ekibin bunu düşünemeyecek kadar ahmak olması nereden bakarsanız tutarsızlık. Sorun bir komplo teorisinin akla yatkın olup olmaması da değil.

Bu salgın boyunca hepimiz bir sınavdan geçiyoruz. Medya, idareciler, uzmanlar ve halk. Çünkü COVID-19 salgını oldukça kırılgan bir çizgide ilerliyor. Bu süreci çok başarılı yürütmek de  içinden çıkılmaz hale getirmek de hala olası.

Toplumun riskleri azaltılacak tüm önlemler konusunda yeterince bilgilendirilmesi, paniğin azaltılıp aklıselimin hakim kılınması gerekir. Bu da tüm paydaşların ortak sorumluluğu ile mümkün. Yanlış bilgilendirmeye dayalı panik havası, sağlık çalışanlarının işini yürütemez hale getirebileceği gibi stokçuluk, talan gibi kamu güvenliğini tehdit edecek noktalara da varabilir.

 Medya ve mensuplarının sınavı belli: Toplumda kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda sorumsuz ve aymaz tavırlardan kaçınmak. Bu sorumluluğa riayet edip etmediği konusunda sınav oluyorlar (oluyoruz). Bir parçası olduğum bu platform başta olmak üzere tüm medya, sadece teyitli yayınlarla sınırlı kalıp kalmadığına, alanında uzman olanlara mikrofon uzatıp uzatmadığına, özellikle salgının yayılmasının engellenmesi adına eğitici yayınlara daha fazla ağırlık verilip verilmediğine dair önemli bir sınavdan geçiyor.  

İdarecilerin ödevi ise tedbirli ve şeffaf olmak, hızlı hareket edip zamanında doğru kararlar almak. Bir taraftan ve toplumu doğru kanallardan şeffaf olarak bilgilendirmeye devam ederken bir taraftan da etkin adımlar atmaya devam etmek önemli. Basit tedbirler, günlük hayatta dikkat edilecekler ve tedavi süreci ile ilgili bilgilerin herkese sürekli olarak hatırlatılmasına ihtiyaç devam ediyor.

Telefonumuzun iletişim uygulamalarına sürekli olarak kaynağı belli olmayan bilgiler gönderiliyor. Öyle zannediyorum ki akıllı telefon kullanıp da bu video ve görsellere maruz kalmamış hiç kimse yok. Bu tür bilgilerin yerine kamu spotu olarak hazırlanmış teyitli görsellerle toplumu bilgilendirmek bu sınavın önemli bir parçası.

Ayrıca süreç boyunca medyada yer alan ve kamuoyunu yanlış yönlendirecek haberler ile sosyal medyada paniğe sebep olacak hesaplar ve paylaşımların anında yalanlanması için etkin bir web sayfası ve alternatif sosyal medya hesaplarının açılması gerekiyor.

Çin’e uçuşların durdurulması ve İran sınırının kapatılması idari açıdan oldukça yerinde ve hızlı bir adımlar idi. Salgının yayılmasının geciktirilmesi zaman kazanma açısından oldukça önemli. Bu arda hastalığın epidemiyolojisi, korunma yöntemleri tedavisi daha iyi anlaşılabilir. Sağlık Bakanının belli aralıklar ile açıklamaları da oldukça önemli. Daha rutin bir şekilde güncel bilgilerin paylaşılması lazım…

Uzmanların sınavı ise alanı şarlatanlara bırakmamak için daha görünür olmak. Bu ülkede kamu sağlığı konusunda oldukça deneyimli bir sağlık çalışanları ordusu var. Özellikle virüsten ve salgından korunma adına aile sağlık merkezlerindeki personel çok önemli bir rol oynamaya devam edebilir. Milli Eğitim Bakanlığı okullarda bu uzmanlardan destek alarak daha nitelikli eğitimlere öncülük edebilir.

Son sınav ise halkın sınavı. Bilime ve uzmanlara itibar etmeyi öğrenmemiz lazım. Küçük grupların iletişimi için kurulan WhatsApp gruplarında teyitli olmayan bilgi paylaşımına acilen son vermemiz gerekiyor. Basit hijyen kurallarına dikkat etmek, gereksiz selamlaşma ritüellerinden (el sıkışma, öpüşme, sarılma) uzak durma da diğer ödevlerimiz.

Sürecin sonunda kimin bu sınavdan geçip kimin geçmediğini göreceğiz.