BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99
HABER /  GÜNCEL

Çiçek yüzde 10 barajını savundu

Başbakan Erdoğan'ın yüzde 10'luk seçim barajıyla ilgili yaptığı açıklamalara Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten destek geldi. Çiçek istikrara vurgu yaptı.

Abone ol

Adalet Bakanı Çiçek, bugün Akyurt'ta Solenne Ofis Mobilya Fabrikası'nın açılış törenine katıldı. Açılışın ardından basın mensuplarının gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplayan Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 10'luk seçim barajıyla ilgili yaptığı açıklamaların ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu açıklamalara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, bu tartışmanın Avrupu Birliği (AB) İlerleme Raporu'nun yayınlanmasından sonra da gündeme geldiğini hatırlattı. Yüzde 10'luk seçim barajının düşürülmesinin doğru olmayacağına değinen Çiçek, Türkiye'nin, hükümetin gerçekleştirdiği reformları sürdürebilmesi için istikrarlı bir siyasi yapıya ihtiyacı olduğunu belirterek, "Acımasız rekabet dünyasında Türkiye'nin hakettiği yeri alması için bu istikrara ihtiyacı var. Bu da, ya barajlarla ya da başkanlık sistemiyle olmalı" şeklinde konuştu. Seçim barajı oranını düşürmenin ülke için bir fayda sağlamayacağını kaydeden Çiçek, barajı oranını düşürmenin Türkiye'yi çok parçalı siyasi bir yapıya iteceğini söyledi. Yüzde 10 barajının belli bir istikrar sağladığını belirten Çiçek, bunun yanında bu oranın seçmen iradesini tam olarak yansıtmadığı yönündeki ifadelerin de dikkate alınması gerektiğini kaydetti. Çiçek şöyle konuştu: "Türkiye iki şeyi dengelemek zorundadır. Bir tarafta yapılan seçimler sonucunda mutlak suretle bir istikrar temin edilmeli. Tek başına bir parti iktidar olabilmeli. Yapısal değişimleri sağlamalı. Öbür taraftan da vatandaşın iradesinin Meclis'e olabildiğince yansımasına imkan verecek bir düzenleme yapılmalıdır. Bunun da yolu önemli sayıda milletvekilinin yüzde 10 barajıyla seçilmesidir. Geri kalan belli sayıda milletvekilinin de Parlamento'da bir başka şekilde temsiline imkan vermek suretiyle, parlamenter sistem içinde bunu çözmek mümkündür. Daha önce Türkiye milletvekilliği sistemi Anayasa Mahkemesi'nin önüne kadar gitti. Oradaki gerekçeleri dikkate alarak bir düzenleme yapılabilir. Bu tür çalışmalar bir hükümet tasarrufundan ziyade parlamento çatısı altında yapılır. Daha çok milletvekillerinin çabalarıyla gerçekleştirilen düzenlemelerdir. Böyle bir arzu varsa bu yapılabilir. Benim bir endişem var. Biz bu çalışmaları çok süratli bir şekilde yapabiliriz ama 'Seçim Kanunu çalışmaları yapılıyor' diye vatandaşlara, Türkiye'ye yatırım yapacaklara yanlış bir imaj da veririz. Bundan kaçınmak lazım. Seçim Kanunu yapılıyor diye 'Arkasından seçim geliyor' gibi yanlış bir zemine de bu tartışmaları çekmemek gerekir. AK Parti Hükümeti olarak ve parti olarak bizim gündemimizde seçim yoktur. Seçim kanunuyla ilgili bir değerlendirme yapılıyor diye, hemen bunun arkasından 'seçim geliyor' diyen belli kesimlerin beklentilerini boş yere değerlendirmiş olmayalım. Türkiye'de süresi gelinceye kadar bir seçim söz konusu değil." "KUR'AN OKUMANIN KAÇAĞI OLMAZ" AK Parti'nin Seçim Kanunu ile ilgili bir çalışma başlatıp başlatmayacağı sorusu üzerine Çiçek, parti adına konuşamayacağını ifade etti. Başbakan Erdoğan'ın bu yönde bazı açıklamalarda bulunduğuna işaret eden Çiçek, "Benim endişem, 'Seçim Kanunu geliyor, arkasında seçim vardır' deyip Türkiye'yi lüzumsuz bir beklentiye sokmamak lazım. Türkiye'nin daha yapılacak çok işi var. Onları sekteye uğratmamalı ve yatırım yapacak olanlara 'Dur bakalım ne olacak' sorusunu sordurmamamız lazım. Kesinlikle erken seçim yoktur. Bunun gerekçesi de yoktur" açıklamasında bulundu. Çiçek, kaçak Kur'an kurslarına ceza indirimiyle ilgili düzenlemeye yönelik bir soru üzerine, soruyu soran basın mensubunun "Kaçak Kur'an kursu" tabirini eleştirdi. Çiçek, "Elektriğin kaçağı olur, başka şeyin kaçağı olur da Kur'an okumanın kaçağı olmaz" dedi. Normal şartlarda vatandaşa dinini öğretmenin, zorunlu olanlar ve isteğe bağlı olanlar şeklinde Anayasa emri gereği devletin görevi olduğunu vurgulayan Çiçek, devlet görevini ne kadar iyi yaparsa bu tür tartışmaların gereğinin kalmayacağına işaret etti. Devletin görevini yapmaması ve bir hizmet kusuru işlemesi halinde bu tartışmaların daha yıllarca süreceğini kaydeden Çiçek, devletin bu alanda bir takım düzenlemeleri mutlak suretle yapması gerektiğini ifade etti. Çiçek, "Devletin burada bir hizmet kusuru var. Bunu görmemezlikten geliyoruz. Bugün Türkiye'de 15 yaşından küçük olanların devletin açtığı kuran kurslarına gitme imkanı yoktur. 12 yaşından küçüklerin yaz kurslarına gitme imkanı yoktur. Ortada böyle garip bir durum var. Bir taraftan Avrupa, bir taraftan demokrasi, bir taraftan laiklik. Hiçbir AB ülkesinde '12 yaşındaki küçükler kendi dinini öğrenemez' diye bir yasak söz konusu değildir. Problemin bu kısmı görülmeden 'Bu iş kaçak mıydı değil miydi' şeklindeki tartışma sadece biraz demagoji içerir. Bunu zamanında yeteri kadar yaptık. CHP'ye de burada çağrıda bulunmak istiyorum. Birçok düzenlemeyi birlikte yaptık. Bunlar iyi de oldu. Bu tartışmaları ebediyen bitirmek istiyorsak işbirliği içinde Anayasa'nın 24. maddesindeki direktif doğrultusunda bir çalışmayı yapmamız lazım. Ben dine saygılıyım şeklindeki bir beyan saygıdeğer bir beyandır ama sorunun çözümüne hiçbir katklür. Daha önce Türkiye milleı sağlamıyor" değerlendirmesinde bulundu. BELÇİKA'NIN FEHRİYE ERDAL KARARI Çiçek, "Türban sorununu da CHP ile uzlaşarak çözmeyi düşünüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine, her türlü problemi ikide bir rejim tartışması, laiklik tartışması yapmak yerine sorunları çözerek yarına ulaşmaları gerektiğini kaydetti. 50 yıldır tartışılıp bir yere getirilemeyen birçok sorun bulunduğunun altını çizen Çiçek, ideolojik ve siyasi yaklaşımların öne geçtiğini, sorunun da ortada kalmaya devam ettiğini anlattı. Bugün Türkiye'de bir eğitim sorunu bulunduğunu belirten Çiçek, eğitim sorunu içinde de din eğitiminin özel bir önem taşıdığını dile getirdi. Kimsenin ideolojisine göre, partisine göre bu değerlendirmeyi yapmaması gerektiğini vurgulayan Çiçek, bunların, sorunun çözümüne katkı sağlamadığını kaydetti. Çiçek sözlerini şöyle sürdürdü: "Belki Ceza Kanunu'nun 263. maddesi vesilesiyle bunu bütün boyutlarıyla tartışma imkanı buluruz. Bir çalışmayı başlatabilirsek, CHP 'ben buna varım' diyorsa, buna katkı sağlayacaksa bu iş için Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırmaya bile değer. Çünkü toplumu lüzumsuz gerginliklerin içine sokmaya zaman da yok, bundan fayda da gelmiyor." Adalet Bakanı Çiçek, Fehriye Erdal konusunda bir gelişme olup olmadığı sorusuna ise, "Hukuki bir süreç Belçika'da sürüyor. Bu kişinin terörist olduğunda tereddüt yok. Biz onu yargılamak istedik. Uluslararası sözleşme gereği iadesini istedik. Bir kısım gerekçelerde bu iade yapılmadı. Biz yargılayacağız denildi. 'Buyurun yargılayın' dedik ama öyle anlaşılıyor ki, yargılanmaması yönünde bir karar çıktı. Yargılamayacaksanız iade edin. Bunlar yapılamazsa terörde işbirliği lafı havada kalıyor. Terörle mücadelede uluslararası dayanışma lafı havada kalıyor. Teröristler bu boşluklardan istifade ederek pek çok insanın ocağını söndürmeye devam ediyor. Uluslararası camia üzücü olayların sonunda taziye mesajları göndermek yerine somut adımlar atmalı ama geldiğimiz nokta o ki taziye mesajları göndermekteki gayretleri, birlikte adım atma noktasında müstaceliyet içinde olmuyor. Türkiye terörün her türlüsünün acısını çekmiş dünyadaki tek ülkedir. Bunun acısını yaşamaya da devam ediyor. Ama buna karşılık bir takım ülkeler Türkiye'nin çektiği bu sıkıntıyı yeteri kadar değerlendiremiyor. Pek çok yabancı heyet geliyor. Bazı yerleri ziyaret ediyorlar. Temenni ederim ki en evvel Ankara'da bulunan büyükelçiler Bilkent'e giderken orada TSK'nın bir rehabilitasyon merkezi var. Gitsinler terörün ne acımasız bir bela olduğunu, oradaki insanları görmek suretiyle bunun gerçek yüzünü kavrama imkanını bulsunlar. Orada vatanı uğruna, milleti uğruna kolu kopmuş, bacağı kopmuş, en hayati organlarını kaybetmiş gencecik insanlar rehabilite ediliyor. Hemen de yanı başımızda. Bir Cumartesi günü, bir Pazar günü, bir İnsan Hakları günü gidip oradaki rehabilitasyon merkezini de bir ziyaret etsinler. Bir gün bu belanın kendilerini de bulabileceğini görebilme adına, o gerçekleri bir defa daha görme imkanını hep beraber bulalım" yanıtını verdi.