BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99
HABER /  DÜNYA

Çiçek, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik suçlamalarını değerlendirdi

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Reyhanlı saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği suçlamaları değerle...

Abone ol

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Reyhanlı saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği suçlamaları değerlendirdi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüşmesinin ardından Türkiye’nin AB Daimi Temsilciği’nde Türk gazetecilerle bir araya gelen Çiçek, "Avrupa Birliği’ne üye olmak için yaptığımız Ankara Anlaşması’nın üzerinden 50 yıl geçti. Türkiye, 50 yıldan bu yana bir devlet politikası olarak stratejik bir tercih ve hedef olarak AB’ye tam üye olmak istemektedir. Aradan geçen 50 yıllık süre içerisinde AB ile inişli çıkışlı, bazen dipfirize koyduğumuz dönemler olmuştur. Ama netice itibariyle Türkiye, AB ile müzakere yapan bir ülke konumundadır" dedi.
Çiçek, "Ama maalesef müzakere edeceğimiz başlıkta kalmamıştır. Yani öyle bir çarpık da bir ilişki var AB ile olan ilişkilerimizde. Bunu bugün kendi uslubüm içerisinde Sayın Schulz’a ifade etmeye çalıştım. Hiçbir AB üyesi ülke 50 yıl böyle bir süreci yaşamadı. Onun için şimdi bizim AB’den beklentimiz artık faydası olmayan, içi boş bir kısım sözler yerine, netice alıcı bir kısım adımlar atılması gerekiyor" şeklinde konuştu.

"AB’NİN VİZE UYGULAMASI TÜRKİYE’YE YÖNELİK BÜYÜK HAKSIZLIK"
Bu somut adımların, yeni müzakere fasıllarının açılması, açılmış olanların da kapanması olduğunu söyleyen Çiçek, "Ayrıca bugün ifade ettiğimiz vize konusu, Türkiye’ye yapılan çok ciddi bir haksızlıktır, bu haksızlığın en kısa sürede ortadan kaldırılması gerekiyor. Türkiye, bu manada önüne engel çıkarılmaması gereken bir ülkedir" dedi.
Çiçek, "Endişeleri yersiz, çünkü biz AB üyesi olmadığımız halde, Gümrük Birliği’ne tam üye olan ve yükümlülükleri de bu manada yerine getiren, bundan dolayı da zaman zaman menfaat kaybına uğradığımız bir statüdeyiz. Ama buna rağmen Gümrük Birliği’ne üye olmadığı halde, AB ile de bu manada bir ilişkisi olmadığı halde vizeye tabi olmayan başka ülkeler. Prensipte bu haksızlık kabul edilmiş olmakla birlikte maalesef istediğimiz adımlar atılmış değil. Bu konuda bir kısım gelişmeler ama sonuç itibariyle hala vize uygulaması yapılabilmektedir, ümit ederiz bu haksızlık en kısa sürede giderilir" açıklamasında bulundu.

"KKTC HAKSIZ UYGULAMALAR NEDENİYLE YARI AÇIK CEZAEVİNE DÖNMÜŞ DURUMDA"
Çiçek konuşmasına şöyle devam etti:
"İkincisi Kıbrıs konusu. Kıbrıs’ın bizim için ne kadar önemli olduğu ve Kıbrıs konusunda da KKTC ve bize haksızlık yapıldığını hepimiz biliyoruz. Kendi sözleriyle de bu aşikardır. KKTC ve Türkiye barıştan yana olmuştur, kalıcı, adil bir çözüm için de bugüne kadar üzerine düşen çabayı göstermiştir. Bunun en açık misali 2004 yılında yapılan halk oylamasıdır. Türk tarafı Annan Planı’na ’evet’ demiştir. Rum tarafı ’hayır’ dediği halde bugün AB üyesidir. Verilen sözler var, oradaki tecrit kalkalacaktı, hala tecrit devam ediyor. KKTC bu haksız uygulamalar nedeniyle adeta bir yarı açık cezaevine dönmüş, giriş, çıkışlarda, temsilde ciddi sıkıntılar var. Hiç olmazsa, Avrupa Konseyi’nde olduğu gibi burada da KKTC parlamenterlerinin Avrupa Parlamentosu’nda temsili bir ölçüde bu haksızlığın giderilmesi açısından bir ilk adım teşkil edecek."

KILIÇDAROĞLU’NUN BRÜKSEL’DE ERDOĞAN’A YÖNELİK SUÇLAMALARI
Bir gazetecinin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Reyhanlı saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği suçlamaları sorması üzerine TBMM Başkanı Çiçek, "Bu konu gündeme gelmedi, esasen gündeme gelmesi de bence doğru olmaz. Neticede siyasi partinin, bir başka siyasi parti ile ilgili değerlendirmesi bu seviyedeki bir görüşmenin konusu olamaz, bu doğru da olmaz. Onun için bu konu gündeme gelmedi, gelmemesi de gerekir. Kişisel görüş de, açıklayayamam, bulunduğum pozisyon itibariyle. Siyasi partilerimizin birbirleriyle ilgili değerledirmelerinde şu doğru söyledi, şu eksik söyledi tarzındaki üçüncü bir unsur olarak bu tartışmalara girmem doğru olmaz" karşılığını verdi.

"MECLİSTEKİ KABA VE YARALAYICI SÖZLER İÇ TÜZÜĞE AYKIRI"
Çiçek, milletvekillerinin meclis çatısı altında sarfettikleri uygunsuz sözlerin sorulması üzerine üzerine, "Keşke bu tartışmalar bu boyutta meclisimizde yaşanmasa iyi olacak. Hiçbir birimiz tasvip etmiyoruz. Hatta hoş olmayan sözler sarfeden arkadaşlarımız bile bir süre sonra keşke yapmasaydım tarzında hem halkımızdan, hem birbirlerinden özür diledikleri vakidir. Dolayısıyla bu tartışmaları bu boyutta sürdürmek iç tüzüğümüze de uygun değil" ifadelerini kulladı.
Çiçek, " İç tüzüğümüzün 67. maddesi genel kurul çalışmalarında nazik bir dil kullanılması, kaba, yaralayıcı bir uslübün tercih edilmemesi gerektiğini çok net ve açık ifade ediyor. Bu konuyla ilgili sayın genel başkanların hassasiyet göstermesi ve kendi bulacakları yol ve yöntemle iç tüzüğe uygun müzakerelerin sürdürülmesi noktasında kendilerinden yardım talep ettim. Ümit ederim, bu iki yıl içerisindeki kaba ve yaralayıcı konuşmalardan oluşan bir dosyayı da bu müracatın ekinde kendilerine gönderdim. Hepimizin göreve evvela, parlamentonun, meclisin itibarını korumaktır. Kendi kimliğimizin, kişiliğimizin ötesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de bir kişiliği, bir itibarı var. Hep gururla ifade ediyoruz ki, TBMM gazi bir meclistir, devlet kuran bir meclistir. Belki tüm dünya parlamentolarından farklı olarak önce devlet kurulur, sonra parlamento kurulur, biz de ise önce parlameto açılmıştır, sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti, cumhuriyet, demokrasi, bundan sonra gelmiştir. Dolayısıyla böylesine tarihi bir misyonu olan ve tarihi bir meclise yakışan bir tavır içinde olmak ve onun itibarını korumak hepimizin asli görevidir" cevabını verdi.

"KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI TÜM DEMOKRATİK ÜLKELERDE VAR"
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişken bir soruya ise TBMM Başkanı Çiçek şu yanıtı verdi:
"Bunun anayasa hukukundaki karşılığı kürsü dokunulmazlığı veya kürsü sorumsuzluğudur. Yani TBMM veya parlamento kürsüsünde yapılan konuşmalardan dolayı herhangi bir takibat açılmaması, görevin layıkı veçhiyle yerine getirilebilmesi, konuşma yapan sayın milletvekilinin herhangi bir endişeye kapılmadan görüşlerini o kürsüden ifade edebilmesi adına görevle ilgili olarak sağlanmış olan bir imkandır, şahsa sağlanmış bir imtiyaz değil. Görevle ilgilidir. Göreviniz bittiğinde zaten böyle bir imkanınız da yoktur. Meseleye böyle baktığnızda bu tür bir kürsü sorumsuzluğu veya bilinen şekliyle dokunulmazlık tüm dünya parlamentolarında var, demokratik ülkelerde. Dolayısıyla burada tümüyle kalksın tarzında bir düşünce varsa, eksik düşünce olur.
Hiçbir milletvekilinin suç işleme ayrıcalığı yoktur. Zaten şu an TBMM gündemine gelen dokunulmazlık dosyaları da kürsüde yapılan konuşmalardan dolayı değil, parlamentoda dışında yaptıkları söz, açıklama ve eylemlerden dolayıdır. Bir kısmı geçmiş dönemden kalma 964 dosya var. Türkiye’de uzun süreden beri de bu dokunulmazlık konusu her dönem, ki en açık biçimde 1995 seçimlerinde gündeme gelmişti, ondan evvelde zaman zaman tartışma konusu olmuştu. Bu süre zarfında dokunulmazlığı beklentilere de uygun olarak yeniden düzenleyelim diye bir anayasa değişikliği de gündeme geldi ama parlamentodan gizli oylamalar sebebiyle geçmedi. Şimdi dört siyasi partinin birlikte başlattığı bir anayasa çalışması var, bu çalışma çerçevesinde anayasanın önemli başlıklarından biri de bu konuştuğumuz konudur. Siyasi partilerimizin bu konuyla ilgili olarak komisyon olarak görüştükleri, meclis başkanına sundukları bir teklif var.
(İHA)