BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19
HABER /  GÜNCEL

Candabakoğlu'nun katsayı reçetesi

Candabakoğlu'nun katsayı sorununu çözen ve her kesimin kabul edebileceği pratik formülü şöyle...

Abone ol

Halka ve olaylara Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Aydın Candabakoğlu, YÖK ile Hükümet arasında gerginliğe neden olan Yeni Kanun Tasarısı için çok basit olan formülünü açıkladı... ÜNİVERSİTE kapısında bekleyen milyonlarca öğrenci, YÖK Yasa Tasarısı'yla öngörülen yeni katsayı tartışmaları yüzünden gereksiz bir gerginliğe sokuluyor. Buna kimsenin hakkı yok. Ne YÖK'ün, ne de siyasi iktidarın. Geleceklerini belirlemek, kazanmak, hayata atılacakları mesleklere kavuşmak kaygısı içindeki gençleri bir bilinmezin içine atmak, kimseye bir şey kazandırmaz. Üstelik, gençlik üzerinden 'prim kazanmaya' çalışmak, son derece tehlikeli sonuçlara neden olabilir. Siyasi hesaplarla gençleri kullanmaya kalkmak, ateşle oynamak gibidir. Ateş sonra nereyi yakar, kimse hesaplayamaz. KATSAYI tartışması, aslında ortaya yeni çıkan bir tartışma değil. 1998/99 öğretim yılında uygulamaya giren mevcut sistem, beş yıldır tartışılıyor. Ama bazı çevreler ve özellikle YÖK, bunu hiçbir şekilde görmek istemiyordu. Oysa ortada teknik ve meslek mezunlarını çok ciddi şekilde mağdur eden bir durum olduğu açıktı. Bu haksızlık ve mağduriyet, teknik ve meslek liselerinin her geçen yıl erimesine neden oldu. Türk Eğitim Derneği'nin dünkü yazımda sözünü ettiğim raporu, meslek okullarının acıklı durumunu çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor. 1998/99'da mesleki eğitim veren okullarda 988 bin öğrenci varken, bu rakam 2000/2001'de 804 bine düşüyor. 2001/2002'de 821 bin olan sayı, 2002/2003'te 981 bin ve 2003/2004'te de 1 milyon 129 bine çıkıyor. Buna karşılık genel liselerdeki öğrenci sayısının iki misli arttığı görülüyor. Genel liselerde 1998/99'da 1 milyon 297 bin öğrenci varken, 2003/2004'te 2 milyon 463'e ulaşıyor. Yani, son beş yılda liselerdeki öğrenci artışının yüzde 89.3'ü genel liselere, yüzde 10.7'si meslek liselerine yansıdı. Gelişmiş, çağdaş dünyada mesleki eğitim öğrencilerinin oranı, ortaöğretim içinde yüzde 65, genel liselerinki yüzde 35 iken, Türkiye'de ise tam tersi bir yapı olduğunu söylersek, durumun vahameti daha da ortaya çıkar. Türkiye'de genel liselere giden öğrenci sayısının ortaöğretim içindeki oranı yüzde 68.5, buna karşılık meslek okullarındaki oran yüzde 31.5'tir. Sadece bu oranlar bile, Türkiye'deki eğitim sisteminin dünyadan ve gerçeklerden ne derece kopuk, ne derece çarpık olduğunu göstermeye yeter. MESLEK ve teknik lise öğrencilerinin, kendi alanlarında yükseköğrenim görme imkanlarını ortadan kaldırılıp, onlara bu fırsatın tanınmaması, bu okullara rağbeti sadece sayıca azaltmadı, aynı zamanda 'kalite' problemi de yarattı. Meslek Yüksek Okulları'ndaki öğretim elemanları anlatıyor: 'Meslek lisesi mezunlarının yüzde 95'inin temel matematik kurallarını bilmemesi, bilgisayar, harita-kadastro, elektrik, makine, inşaat gibi teknik dallarda ders veren öğretim elemanlarını sıkıntıya sokmuştur.' (Kaynak: Dr. Erol Yavuz, Selçuk Alp-Ankara Ü., İVETA Bölgesel Konferansı'ndaki bildirileri) Bu bakımdan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in, hükümetin YÖK Yasa Taslağı'na karşı tepkilerini dile getirirken yaptığı 'Meslek liseliye, sınavsız meslek yüksek okullarına girme imkanı verilmiştir' değerlendirmesi, doğrusu pek bir şey ifade etmemektedir. Çünkü bu sözde yükseköğretim kurumları, maalesef meslek liseliyi iki yıl daha oyalayıp, yine aynı seviyede piyasaya salmaktan başka bir sonuç vermemektedir. SON beş yıldır YÖK, meslek liseleri konusunda maalesef samimi davranmadı. Önceki iktidar, istemesine rağmen, bu sorunu çözemedi. Mevcut AK Parti iktidarı, gerek genel seçimler, gerekse yerel seçimler öncesinde bu haksızlığı ortadan kaldırma vaadinde bulundu. Bir buçuk yıla yakın zamandır, problemin çözülmesi için girişimlerde bulundu ve nihayetinde işi YÖK ile Üniversitelerarası Kurul'a ihale etti. Ama YÖK, anlaşılması güç bir inatla, sorunu ötelemeye, daha önce olduğu gibi zamana bırakmaya çalıştı. Nihayetinde hükümet, kendine göre hesaplarla hazırladığı yasa taslağını Meclis'e verdi. Yani, bomba patladı. Şimdi YÖK ayakta, üniversiteler ayakta, genel lise öğrencileri ve yakınları ayakta. Ve nihayetinde Genelkurmay, taslakla imam hatip mezunlarına sağlanan fırsatın 'laiklik ilkesini zedeleyeceği' uyarısında bulunuyor. Dünkü yazımda da belirtmiştim: Bir yanlışı, bir başka yanlışla düzeltmek, en büyük yanlış. Yeni taslak, üzülerek söylemeliyim ki, bu özelliği taşıyor. Halbuki 'cin' olmaya gerek yok. Yıllardan beri söylüyoruz, ama dinletemediğimizi sandığımız noktaya bazı rektörlerin nihayet geldiğini görüyoruz. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, bu formülü Başbakan Erdoğan'a önerdiklerini ve çok beğendiğini, ancak nedense tasarının başka şekilde hazırlandığını açıklıyor. Peki, nedir o formül? Genel liseler için mevcut sistemin uygulanmasında hiçbir sakınca yok. Ama teknik, ticaret, meslek ve imam hatiplerde okuyan öğrencilere, 'kendi dallarında olması şartıyla' yükseköğrenim imkanlarının hakkaniyet ölçülerinde sağlanması gerekir. Yani, imam hatip mezununa İlahiyat, Dil -Tarih gibi fakültelerin; meslek lisesi mezunlarına, bitirdikleri bölümlerin adını taşıyan fakültelerinin kapılarının sonuna kadar açılması, tartışmaları sonlandıracaktır. Bir başka ifade ile elektrik-elektronik, motor, tekstil, ağaç işleri, ticaret, işletme, iletişim okuyan gençlerin, en üst katsayı ile aynı adı taşıyan fakültelere girmelerine imkan sağlanırsa, ortada hiçbir problem kalmayacaktır. Ama hayır, illa ortalığı germek isterseniz, bu kadar basit çözümü olan bir konuda bile fırtına koparabilirsiniz. İktidarın da, YÖK'ün de, başkalarının da böyle bir düşüncesinin olmadığını umuyorum. NOKTA...Maksat bağcı dövmek olduktan sonra üzümün ne önemi var?