BIST 10.274
DOLAR 32,28
EURO 34,79
ALTIN 2.408,60
HABER /  GÜNCEL

Bu dava, Türkiye'ye yabancı gelmedi

ABD'de CIA'yle ilgili yapılan bir haber, ortalığı karıştırdı. Haber, bize, Yargıtay, MİT ve Çakıcı üçlemesini hatırlattı. Yaşanan olaylara Türkiye, hiç de yabancı değil...

Abone ol

ABD'de mahkeme, Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) çalışanlarından birinin kimliğini açıklayarak suç işledikleri gerekçesiyle kaynaklarını açıklamaya zorlanan iki gazeteciden, kaynağını açıklamayı reddeden New York Times muhabiri Judith Miller'ın hapsine karar verdi. Miller ve sorgulanan diğer gazeteci Time dergisinin muhabiri Matt Cooper için, geçen hafta ABD'nin en yüksek yargı makamı Federal Yüksek Mahkeme'nin, davayı ele almayı reddetmesinin ardından hapis yolu açılmıştı. Cooper'ın, kaynağının kendisine herhangi bir koruma sağlamayı reddetmesinin ardından ifade vermeyi kabul ettiği ve bu çerçevede hapis cezasından şimdilik kurtulduğu belirtildi. Time dergisi, mahkemenin talebi üzerine, Cooper'ın söz konusu tarihteki e-mail kayıtları ve haber notlarını mahkemeye vermişti. Dergi Cooper'a, kaynağını açıklayıp açıklamama konusunda kendi kararını verme özgürlüğü tanıdığını ve bu karara saygı göstereceğini açıklamıştı. New York Times muhabiri Miller ise davanın başından beri, koşullar ne olursa olsun, kaynağını açıklamak yerine hapse girmeyi tercih ettiğini söylüyordu. Time muhabiri Cooper'ın notları zaten mahkemeye dergi tarafından teslim edildiği için, gazetecinin haber kaynağının da halihazırda deşifre edilmiş olduğu yönünde yorumlar da yapılıyor. Federal Yüksek Mahkeme, konuyu tartışmayı kabul etseydi, Miller ve Cooper, basının özgürlük hakkını garanti altına alan anayasa maddesi çerçevesinde mahkeme baskısından kurtulacak ve kaynaklarını açıklayıp vaçıklamama yönünde bir etik kararla karşı karşıya kalmayacaklardı. Konu ABD'de büyük bir gazetecilik ve etik tartışması yaratırken, CIA ajanının kimliğini hangi Amerikan yönetimi yetkilisinin basına sızdırdığı da konuşuluyor. Beyaz Saray danışmanı ve ABD başkanlık seçimindeki başarının mimarı olarak görülen Karl Rove, şüphelenilen isimlerin başında geliyor. Adı geçen ikinci yönetim yetkilisiyse olayların geçtiği Temmuz 2003'te ABD Dışişleri Bakanı olan ve yönetimdeki şahinlerle arası açık olduğu bilinen Colin Powell. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin asistanı Lewis Libby'nin de adı bu olayda geçiyor. Olaylar, ABD'nin eski büyükelçilerinden Joseph Wilson, Amerikan yönetiminin Irak Savaşı'nı başlatabilmek için, gelen istihbarat bilgilerini çarpıttığı yönünde bir gazetede çıkan makalesinin ardından patlak vermişti. Bu yazının yayınlanmasından kısa bir süre sonra, Wilson'ı yaralamak isteyen Beyaz Saray'dan bir yetkilinin, muhafazakar kesimin sesi olarak bilinen gazeteci Robert Novak'ı arayarak Wilson'ın eşi Valerie Plame'in, CIA'e çalışan bir ajan olduğunu açıkladığı, Novak'ın köşesinde yayınlanan yazıyla ortaya çıktı. Böylece Valerie Plame, kimliği basında deşifre olduğu için CIA'deki işini bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra aynı konu, Time dergisi muhabiri Matt Cooper ve New York Times muhabiri Judith Miller tarafından da haber yapıldı ve Novak'ın yazdıkları, adı açıklanmayan Beyaz Saray kaynağına dayandırılarak doğrulandı. ABD'de bir CIA çalışanının kimliğinin deşifre edilmesi suç olduğu için söz konusu gazeteciler hakkında soruşturma açıldı ve mahkeme, gazetecileri kaynaklarını açıklamaya davet etti. Olayları başlatan gazeteci Novak hakkında hiçbir soruşturma yürütülmemesi de tartışılıyor. Bazı yorumlara göre Novak, muhafazakar kimliği dolayısıyla sıkıştırılmıyor. Kimilerine göreyse Novak, kaynağını daha ilk anda mahkemeye açıkladığı için baskıdan kurtuldu. Gazetecilerin kaynaklarını açıklamalarının, gazeteciyle haber kaynağı arasında güven sıkıntısı yaratması ve bu gazetecilerin kariyerlerinde sıkıntı oluşturması söz konusu oluyor.