BIST 9.645
DOLAR 32,59
EURO 34,83
ALTIN 2.416,17

Boğaziçi olaylarının arka planı

Her hareketin, eylemin, söylemin ve provakasyonların, önceden planlanıp servis edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Ülkemizde de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşanan olayların altında belirli oluşum ve oyunların olduğu gerçeğini kabullenmek gerekiyor. Yapılanların ve yapılması beklenilenlerin, Dünya sistemini elinde bulunduran derin güçlerin tezgahlarından çıkan birer oyun olduğunu bilmeliyiz. Ancak bu şekilde yol alabiliriz. Aksi takdirde kahve dedikoduları yapar, olduğumuz yerde sekmeye devam ederiz. Ki bu gerçeğin uzağında olan kişilerin sayısı da azımsanmayacak rakamlarda.

Boğaziçi üniversitesinde yaşanan olaylar size neyi gösteriyor?

Bir direniş mi? Yoksa bir provakasyon mu?

Haklı bir savunma mı? Yoksa bir başkaldırı mı?

Ya da bir mesaj mı? Veya göz dağı mı?

Bu soruların cevaplarını, bağlı olduğunuz siyasi partiden yaşadığınız topluma göre farklı cevaplar verecek olmanız dahi güzel işleyen oyunların göstergesidir aslında. Bir bölünmüşlük, büyük bir devleti yıkmakta ki en güzel piyondur. Toplumun her alanında ikiye bölünen kisveler, öylesine bir bölünmüşlüğün içindeler ki, hakikatin ne olduğunu unutacak hale gelmişlerdir.

Tabi ki Yaşananlara karşı istediğiniz cevabı verebilir, istediğiniz yorumu yapabilirsiniz ne de olsa özgürsünüz. Ama önemli olan bâtıla yandaş olmamaktır. Kör değilsek bazı gerçekleri görecek durumdayızdır.

Gelelim son günlerde Ülkemizi etkileyen boğaziçi olayına..

Olayın yaşandığı ilk gün yorumlamış ve eklemiştim “Bu olayın altından şer odaklarının çıkacağından şüphe etmeyin” diye. Daha çok İslâm-i açıdan ele aldığımdan dolayı siyasete pek girmedim. Girme ihtiyacı da duymuyorum. Çünkü iç siyasetin, dış siyasete bağlı olduğunu ve asıl olanın dış siyasetten ibaret olduğunu biliyoruz. Hedeflenin A partisi, B partisi veya C partisi olmadığı olaylarda, parti ve şahıslar üzerinden kafa yormak boş bir iştigal olacaktır.

Halbuki ülkemizde ki siyasi oluşumlara, örgütlere ve politikacılara söylemesini gerektiren sözlerin bile dışardan ihraç edildiğini söylemek gerekir. Dışarıyı bilmek, içerdeki şerlerden korur insanı.

Dünya siyaseti önü alınmaz bir yokuştan aşağı iner hale dönüştü. Biden’ın başa gelmesiyle belirli yerlere mesaj vermek isteyen Amerika, mesaj alır duruma düştü. Boğaziçi planıyla Türkiye’de yeni bir şeyler deneyen, Amerika’ya cevap, Rusya'dan geliyordu. Rus hükümeti muhalif Aleksey Navalni’ye dün gece verilen toplam 2.5 yıl hapis cezasıyla Amerika’nın hedeflediği bir planı çöpe atıyordu.  Buna karşı Amerika’nın ilerleyen günlerde bölgede önemli bir adımı daha olacaktır. Bölgede ki en etkili Ülke olan Türkiye ise, Art arda Amerika’ya cevaplar veriyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık bu ülkede gezi olayı yaşamayacak, yaşatmayacak” derken, Amerika’ya gözdağı veriyordu.

 “LGBT, yok öyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir.” Diyerek de, ülkemize atılan İslâm-i uzaklaştırma tohumlarının sahiplerine sesleniyordu.

Siz öğrenci misiniz? Yoksa terorist mi?” Sözüyle ise, Türkiye’de bulunan Amerika’nın ve Batının uşaklığını yapan bölücü cani örgütlere meydan okuyordu.

Daha önceden de söylediğimiz gibi, Ülkemizde İslâm üzerinden bir çok olaylar çıkartılarak toplumu derin kaoslara sürüklemek istenilmektedir. Bölgede aktif liderlik yapan Türkiye’nin kırılması, toplum bölücülüğü ve dini değerlere darbeler yapmakla mümkündü ve buna göre hamlelerde her geçen gün yapılmakta. İçimizdeki bulunan satılmış zihinleri kullanarak, toplamaya çalıştıkları gençlerin çoğunluğunun terör örgütü bağlantılı çıkması derin işlenmiş oyunlardan haber veriyordu bizlere. Boğaziçi üniversitesinde okuyan Müslüman öğrencilerin Kâbe’ye yapılan çirkin saldırıya destek vermeleri, İslâm düşmanlığının gençlere empoze edilmişliğini gösteriyordu.

 Kim ne derse desin zorlu bir sürece girdik. Kıskanılan ve yıkılmaya çalışan ülkemiz üzerinden yapılan planların, içimizde ki kör ve şuursuz insanlarla başarıya ulaşmasından korkumuz artıyor. Zaten içimizde var olan uşakların varlığı yetmezmiş gibi, gerçeği göremeyen gençlerinde onlarla beraber yol almasından üzücü daha ne olabilirki ?

Başarılarına başarı ekleyen, geleceğin güçleri arasında yer alan Müslüman bir ülke hayalinin korkusu, her türlü pis oyunların zeminini hazırlıyor. Daha öncede yazdım; Batının en büyük korkusu İslâmı benimsemiş Türkiye’nin yükselmesi ve liderlik yaparak Müslüman ülkelerine öncülük yapmasıdır. Bundan dolayıdır ki Mursi’lerin, Kaddafi’lerin indirilmesi. Bundan dolayıdır ki, Arabistan’ın İngiliz uşağı tarafından yönetime alınması. Bundan dolayıdır ki Irak’ın, Afganistan'ın işgali. Bu gerçekleri görelim artık. Derin güçlerin hali hazırda ki tek hedefi İslâm’dır. Böylelikle İslâm ile yükselen Türkiye, en büyük düşmandır kendilerince. Yaşanan tüm olaylar da az çok İslâm’ın olması bu gerçeğin en büyük delilidir. Toplumumuzun şuurlanması, gençlerimizin akilleşmesi ve Devletimizin İslâm’ı düstur alarak atacak adımlarıyla yarınlar bizim olacaktır. Bu derin tezgahtan kurtuluşun reçetesi budur. İslâmsız Türkiye yıkılır. Türkiyesiz İslâm camiası yol alamaz.

Hedeflenen oyunların karşısında, oyunu ve kurucularını bilmek bir şuur kıvılcımı olacaktır. Allah Dinini elbet korur. Önemli olan Dini ile yürümeyenlerin yok olduğu gerçeğidir. İstikbal İslam ile yol alan, hak ve adaleti gözeten ülkelerindir.

Selametle..