BIST 10.793
DOLAR 32,19
EURO 34,88
ALTIN 2.415,96
HABER /  GÜNCEL

Bin Ladin mi? O da kim?

Pakistan Amerikan güçlerinin geçen yıl Usame bin Ladin'i bulup öldürdüğü binaları yıkıyor. BBC muhabiri Alim Maqbool olayın çevrede yaşayanlar üzerindeki etkisini irdeliyor.

Abone ol

Saatlerce güvenlik güçlerini atlatmak için farklı yollara sapa sapa sonunda Bin Ladin'in son günlerini geçirdiği binaları rahatça görebileceğimiz bir yere eriştik.

Yıkık bir ev duvarının arkasına sinip, üç buldozerin nasıl iştahla Bin Ladin'in son evini yerle bir ettiğini izledik.

Bulunduğumuz yerden bizzat Bin Ladin'in yattığı düşünülen odayı görebiliyorduk. Tabi evin içi çoktan boşaltılmıştı.

Canlı yayın için yere uydumuzu yerleştirmeye çalışırken, bir çocuk koşarak yanımıza geldi ve "Gidin diyor" dedi, "Polis gitmeniz lazım diyor."

Arkadan öfkeli yüzüyle polis memuru yetişti.

Ona doğru dönüp sessizce ellerimi birleştirerek "Bize bir kaç dakikacık verseniz" yalvarışını ifade etmeye çalıştım.

Faydası da oldu, her ne kadar haberimi geçerken sürekli homurdanmasını duyduysam da araya girip engellemedi.

Fakat haber biter bitmez "gidin" diye bağırmaya başlamakla kalmadı, haberde söylediklerimden de şikayet etmeye girişti.

"Siz Bin Ladin'i hiç gördünüz mü?" diye bağırdı toplanan çocuklardan birine. Çocuk "yok" anlamında başını salladı.

"Ya sen?" diye haykırdı bir diğerine. Cevap yine aynı idi.

"Ne diyor bu insanlar o zaman?"

Sıkmak için elimi uzattım ayrılırken ve ""Eğer El Kaide Bin Ladin öldü diyorsa, ölmüştür. Kuşkunuz mu var?" diye sordum yarım yamalak Urducamla.

"Siz ve sizin Bin Ladin'iniz..." diye söyleniyordu elimi sıkıp arkasını dönerken.

Bin Ladin'in muslukçusu

Geçen yıl Mayıs ayında operasyondan hemen sonra yine buradaydık.

O günlerde burası adeta yeni bir turistik cazibe merkezi haline gelmişti. Binaların çevresi piknik yapan aileler, dondurmacılar, satıcılarla doluydu.

Ama kısa bir süre sonra Amerikalıların yaptığı işin şoku ve utancını biraz atlatan Pakistan ordusu hemen bölgeyi kordon altına alıp girişleri yasaklamıştı.

Şimdi geçen yıl görüştüğümüz biriyle yeniden buluşacağız.

Yirmilerinin sonlarına gelmiş Muhammed Niyaz, Abot Abad'ın Bilal Kent denen bu mahallesinde Usame Bin Ladin'in komşusuydu.

Muslukçu olan Niyaz, El Kaide liderinin yaşadığı binalara o hayattayken girebilen bir kaç kişiden biriydi.

Avludaki boruların tamiri için üç defa çağrılmıştı ama Bin Ladin'le hiç karşılaşmadığını söylüyor.

Niyaz, "Bu olay bizim için tam bir felaket oldu" diyor, "mahalle tamamen değişti."

Mali durumu biraz daha iyi olanların çoğu evlerini boşaltıp başka yerlere taşınmış.

"Baskından bu yana her taraf asker, polis dolu, çocuklarım silahlı polisleri görünce korkuyor" diyor Niyaz.

Daha önce huzurlu bir mahalle olan Bilal Kent'de arsa ve ev fiyatları da başaşağı düşmüş.

"Karım şu binaların yıkılmasını sabırsızlıkla bekliyordu" diyor Niyaz, "Ona hep olanları hatırlatıyor yıkıntılar. Belki yerle bir olursa yeni bir sayfa açabiliriz."

Olmamış gibi

Pakistan ordusu ise açıkça konunun hiç bir şekilde anılmamasını yeğliyor.

Bir hafta sonu gece yarısından sonra sessizce buldozerleri yıkıma yollamalarının ve medyayı yaklaştırmamalarının sebebi de bu olsa gerek.

Sadece Bilal Town değil, bütün Pakistan etkilendi geçen yıl yaşananlardan.

Bin Ladin'in burada yaşadığını birilerinin bilmemesine imkan var mıydı?

Pakistan en hafifinden beceriksizlikle, en ağırından ise El Kaide ile işbirliğiyle suçlandı.

Diplomatlar Pakistan'ın Afganistan'daki militanlara destek verdiği suçlamalarını daha yüksek sesle dile getirir oldular ve Pakistan'ın şiddetle ihtiyaç duyduğu Batı yardımının kesilmesi tehditleri savruldu.

Tıpkı Bilal Kent'in eski huzurlu günleri özleyen sakinleri gibi Pakistan yönetimi de batı sınırlarındaki kendi ifadeleriyle "Amerikan savaşı" öncesinin barış ve gönençli günlerini özlemle hatırlıyor olmalı.

Fakat Abot Abad sakinleri bile konuşma biraz derinleştiğinde Bin Ladin'in son evi ve Pakistan ordusunun militanlarla ilişkileri konusunda hala bilinmeyen çok şey olduğu hissini yansıtıyorlar.

Pakistanlılar genel olarak bütün sorunların dışardan kaynaklanmadığını savaştan çok öncesinden ülke içinde tohumları yeşermeye başlayan bir çok sorunun varolduğunu kabul ediyorlar.

Ama yetkililer açısından strateji, bizim binayı görmemize engel olan polisinkinden pek farklı değil: inkâr.

Sorunla başedebilmenin en iyi yolunun hiç olmamış gibi davranmak olduğuna karar vermiş gibiler.