BIST 10.159
DOLAR 32,15
EURO 35,07
ALTIN 2.470,11

Beğenmeyen okumasın köşesi..!

Barcelona...

Yeni bir şey öğrendim bugün. Barcelona’nın kısa zaman öncesine kadar formasına reklam almayan tek futbol takımı olduğunu öğrendim. Futbolun bu kadar ticarileştiği bir çağda, İspanya’nın en popüler takımlarından biri olarak, elde edebilecekleri çok büyük geliri yıllarca reddetmiş Barcelona’lılar. Sebebi, kendilerini İspanya’daki Katalanların milli takımı saymaları ve milli renklerin üzerine herhangi bir markanın konmasına razı olmamaları. Sırf bu yüzden, futbolun giderek ticarileşen yüzüne karşı olanların gönlünde ayrı bir yeri varmış Barcelona’nın. Dünyanın dörtbir yanından da taraftarı...

İşte o Barcelona birkaç yıl önce yüzyıllık bu prensibini bozmuş ve formasına reklam almaya başlamış. Haber ilk verildiğinde, Barcelona’nın büyük ekonomik krizde olduğu, ezeli rakibi Real Madrid’le başedemediği, bu yüzden artık forma reklam gelirine de ihtiyaç duyduğu söylenmiş. Fakat bu endişeler, Barcelona’nın hangi kurumun reklamını ne şartlarda aldığı ortaya çıktığında değişmiş. Barcelona, göğüs reklamı için UNICEF’le anlaşmış..! Üstelik para almak bir yana, UNICEF’e de yüklü bir bağış yaparak..! Düşünsenize, artık Barcelona her sahaya çıktığında, dünyadaki bütün yardıma muhtaç çocuklara destek oluyor. Sadece forma reklamı ve nakit bağışla değil üstelik. Dünyanın her yerinde çocuklar yararına yapılan UNICEF organizasyonlarına Messi, Eto’o, Henry gibi yıldızlarını göndererek, futbolun sadece para demek olmadığını herkese ispatlıyorlar, ne güzel... Sırf bu nedenle, bundan böyle ben de bir Barcelona taraftarıyım!

Beğenmeyen okumasın köşesi..!

Sabah saat onda kahvemi aldım. Geçtim bilgisayarın başına. Maillerimi okuyorum. Gayet gülerek uyanmışım. Enerjim gayet yüksek. Bi baktım yine “ne yazdın sen şimdi, ne öğrettin yani, nasıl bir mesaj verdin?” diye soran mailler gelmiş... Aslında böyle maillere ve yorumlara o kadar alıştım ki, hemen silip hayatıma devam etmem gerekirdi ama bugün ekstra sinirlendim. O kadar saygısız bir dille yazılıyorlar ki bazen, her zamanki gibi neşeli uyanan ben, biraz sonra evin içinde ciyak ciyak bağırmaya başladım. Ya ben öğretmen miyim sana bi şey öğreteyim..? Allah Allah..! Bu kadar mı muhtaçsın birilerinin sana bir şey öğretmesine? Ne iyi valla. Toplumda birilerine görev vermişsin. “Hadi bana mesaj ver, hadi bana bi şey öğret.” Git kendin öğren kardeşim. Senin de bir beynin var. Bu ne tembellik yahu..? İlla da öğrenmek için okuyorsan git başkasını oku. Beni okuma. Bi de her gün açıyorlarmış yazımı, hani bi umut bugün iyi bi şey yazmışımdır belki diye, ama yine yazamamışım. Ya açmasana benim yazımı. Niye açıyorsun hergün? Hem sevmiyorsun, hem beğenmiyorsun hem hiç bi şey öğrenmiyorsun!
Geçenlerde “senden nefret ediyorum yazılarını hiç sevmiyorum” yazmış biri de. Nefret..! Şaşırtıcı. O da her gün bakıyormuş ama bir türlü olmuyormuş. “Yazma artık” diyor. Sen okumasan mesela, nasıl olur..? Mailine karşılık verdim, “sevgili kardeşim tanımadığın  birinden nefret edecek kadar sevgisiz olduğun için üzüldüm senin adına” diye. Bu sefer daha da nefret dolu bir mail geldi. Hele bir de bir zamanlar hakkımda çıkan haberlerden, özel hayatımdan bahsedip beni yaralamaya çalışanlar var ki, onların hali daha da içler acısı. Kendiyle sorunu olmayan birinin benimle bir sorunu olamaz. O kadar mutsuz ki, yazık benden nefret ediyor. Hadi bir insanı beğenmezsin okumazsın ya da dinlemezsin. Bu bir seçimdir. Ama hiç tanımadığın birinden nefret etmek bir hastalıktır. Allah kurtarsın..!

Kaç kere söyledim “benim hiç öyle kimseye bir şey öğretmek gibi bir misyonum yok, ben sadece paylaşabilirim” diye. Ayrıca ben senin okuduğunu anladığından da şüpheliyim zaten. Ya neyse, git benim köşemden. Senin gibi okur istemiyorum ben. Yeterince açık mı..? Kimse okumazsa da yazmam, olur biter. Herkesin bi dayanma sınırı var canım. Hadi bir iki üç... Aslında kızdığım bana yazdığın mailler değil. Kızdığım senin gibi düşünen insanların bu dünyayı sevgisiz bir yer haline getiriyor olması. Bak aslında bişey öğrenebilirsin bu cümleden. Neymiş; senin gibi sevgisiz insanlar bu dünyanın enerjisini kötü etkiler..! Hoşgörüsüz, tanımadığı insanlara nefret duyabilecek kadar çaresiz, güne bu kadar kötü başlayan, gün içinde ona buna sürekli nefretle bakan, bakabilen. Sen hayvanları da tekmeliyorsundur. Git kardeşim, sakın okuma beni.  Git kendin gibi örümcek kafalı yazarları oku. Belki ağ kurmayı öğrenirsin.  

Ayrıca eleştiriye son derece açık biriyim. Bütün eleştirileri dikkate alırım ama saygısızlığa zerre kadar tahammülüm yok. Bu tavrımı da sakın şımarıklıkla karıştırmasın kimse. Benim okurlarıma ne kadar önem verdiğimi, insanları ne kadar önemsediğimi bilen bilir. Ayrıca hayatım boyunca şımarık biri olmadım. Şımarmadım yani. Belki de şımaramadım... Ama ben sabahları güne güzel başlamışım açmışım mail kutumu senin nefret kusan mailin. Hadi bir iki, hadi yüzbir, yüziki... Yeter ama artık. Yazma kardeşim bana. Aaaa... Git nefretini başka yere kus. Ben insanları seviyorum. Herkesi seviyorum. Hatta bana başlangıçta acımasızca yorum yapanları da sevdim hep. Hiç kırılmadım. Ama sen ve senin gibiler artık sabrımı taşırdınız. Sevgisizliğinizi bana bulaştırmayın..!

Burası beğenmeyen okumayan köşesi, anlaşıldı mı..?

Bu arada Şirin ve Lactum, lütfen başırın..! Sizi kavga ederken görmek istemiyorum. Bakalım ilk adımı kim atacakJ İlk adımı atmak, haklı ya da haksız olduğunu düşünmeden karşındakine zeytin dalı uzatmak gurur kırıcı bir şey değil, bilakis insanı yücelten birşeydir. Geçen gün ben de bir tartışmanın içinde buldum kendimi. Ertesi gün kavganın devam etmemesi için şöyle bir mesaj attım. “Sana küs değilim. Herzamanki gibi seviyorum seni. Sadece biraz kırgınım.” Hemen aradı beni, “ben de öyle demek istememiştim” dedi. Kavga enerjisi ortadan kalktı gitti. Bunu büyütmenin ve beslemenin bir anlamı yok. Rica etsem barışır mısınız lütfen? Daha İnternethaber altın günleri yapacağız! Küs küs mü oturacaksınızJ Yani tabi bir konu hakkındaki fikir tartışmaları değil kastettiğim. Ben de tartışıyorum ya da fikrimi beyan ediyorum ama bu tür kişisel kavgalar herşeyden önce kişinin kendi sağlığını tehdit eder. Bunu hatırlatmak istedim...