BIST 10.748
DOLAR 32,20
EURO 35,04
ALTIN 2.526,63

Babam nerede anne?

 

Bilgisayarımın başına yazımı yazmak için oturdum. Gayem Babalar Günü’nü yazmak.  Bilgisayarın tuşları sanki kendiliğinde yazıyor. Parmaklarım tuşları kendiliğinden idare ediyor.

Şehit Binbaşı Murat Özyalçın’ın cenaze töreninde 4 yaşındaki oğlu Utku’nun annesine her şeyden habersizcesine sorduğu, “Babam nerede anne?” sorusu kendiliğinden yazılıveriyor…Boğazım düğümlenmiş bir vaziyette, gözlerim dolu, o soruya cevap ararcasına tuşlara dokunuyorum.

“Babam niye gelmedi” sorusuna sadece ben değil kimse cevap veremiyor.  “Kimse yavrum bir daha baban gelmeyecek”  diyemiyor. “Birdaha baba kucağı göremiyeceksin, seninle oynayamayacak gülemeyecek, Babalar Günü’nde ona hediye alamayacaksın” demeye kimsenin vicdanı el vermiyor.  Herkesin yürekleri yanıyor… Bir çok kişi üç beş gün sonra bu aziz şehidimizin ismini bile hatırlamayacak.  Ama her şeyden habersiz bu masum yavru bir ömür boyu babasızlığın açısını yaşayacak, her zaman baba şefkatinden uzak kalacak.

Kalleşliğin bin türlüsünün yaşandığı bu ortamda, olan bu masum yavrularımıza oluyordu. Binlerce yavrumuz bu Babalar Günü’nü babasız geçirecek. Şehit babalarının resimlerine bakarak, şanlı şerefli bir geçmişi yad ederek geçirecek. Ama baba sıcaklığından uzak, bir şekilde… Biz millet olarak devleti baba bilen bir milletiz. Ama artık devlet baba babalıktan vazgeçmiş öz evlatlarını birer birer kara toprağa gönderirken tören yapmaktan, “İntikamı alınacak” nutukları atmaktan başka bir şey yapamıyor.

Her gün şehit cenazelerinde aynı acılar aynı ıstıraplar yaşanıyor. Tabi ateş düştüğü yeri yakar. Dağ gibi evlatlarını kara toprağa yollayan, babalar, analar, bacılar, kardeşler ya babalarına doyamadan kaybeden  evlatlar işte bu düşünceler kafamdayken Babalar Günü için güzel iç açıcı kelimeler dökülmüyor tuşlardan

Ben, “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Sevgililer Günü” gibi günleri çok fazla kutlayan biri değilim. Ama şunu söyleyeyim ki, hiç kutlamayan biri bile olsa, “Babalar Günü’nde” babasız olmanın acısının nasıl yaşanacağını tahmin edebiliyorum.

 

Bu günde herkes babalarının gönünü kutlarken, şehitliklerde babalarının mezarı başında dua okuyan, çocuklarımızı bulacaksınız… Babasının yüzü yerine yanaklarını o soğuk mermere süren gül yüzlü yavrularımızın dudaklarında dökülen,  “Baba bizi niye bırakıp gittin” cümlesi iliklerinize kadar işleyen bir acının ifadesi olarak kalacak hafızalarında…

 

Böyle günlerde siz siz olun yolunuzu bir şehitliğe düşürün, özellikle Edirnekapı Şehitliği’ne mutlaka uğrayın… Her hafta yeni yeni açılan şehit mezarlarını ibretle görün… Şehit babalarının mezarı başında gözyaşı döken çocukların hıçkırıklarına ortak olun. Şehit cenazelerinde düşmanı sevindirmemek için gözyaşını içine akıtanları birde orada görün… Görün ve bu vatan için toprağa düşmüş kahramanları bir kez de siz yâd edin… Ruhları için bir kere de siz Fatiha okuyun…

Onlar bizim şehitlerimiz. Tıpkı Çanakkale’deki gibi, tıpkı Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi, tıpkı Malazgirt’teki, Mohaç’taki, İstanbul’un fethindeki kahramanlar gibi mertebelerin en yükseğiyle şereflenmiş şehitlerimiz.

Böyle bir günde çocuklarıyla kucaklaşan babalar, şehit çocuklarını asla unutmayın… Yine böyle bir günde babalarını kucaklayan çocuklar, sizlerin, bizlerin bu ülkede hür bir şekilde yaşayabilmemiz  için canlarını feda edan şehitlerimizi ve onların bizlere bıraktıkları emanetleri olan kardeşlerinizi asla unutmayın.

“Babam nerede anne” diye soran yavrularımız, “Babanız Cennet-i alada”

Onlar görevlerini layıkıyla yaptılar. Bu vatana en değerli varlıkları olan canlarını feda ederek borçlarını ödediler. Şimdi sıra devlet babada…

Bütün şehitlerimizin intikamı alınıncaya kadar, ve son teröristte temizleninceye kadar vazife sizin…

Aziz şehitlerimizin ruhunun şad olmasını istiyorsanız, bu görevi biran önce tamamlayın…