Ankara Valiliği geçenlerde bir açıklama yaptı. Açıklamada; 30
Kasım’a kadar gösteri, yürüyüş vb. yasaklandığı söyleniyordu.
Valiliğin gerekçesi; terör saldırılarının olabileceği, bu sebeple
toplu hareketlerden uzak durulmasının uygun olacağı falan…
Ülkemizin her yerinde bombalar patlıyor. Bu sebeple ihtiyatlı
davranmak gerekir. Ancak ihtiyatlı davranmak demek önünüze gelen
her şeye yasak koymak demek değildir.
Tarihe biraz daha dikkat etmenizi istiyorum. Ne zamana kadar
yasak? 30 Kasım’a kadar. İyi ama arada bizlerin kutlamak için can
attığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı var. Arada 10 Kasım var.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve rahmetle
anmak istiyoruz. Dolayısıyla valiliğin aldığı karar yerinde
değildir. Tamam, belki tehditler var. Ancak biz tehditler
karşısında korkup, Cumhuriyet Bayramımızı kutlamayacak mıyız? Ya da
10 Kasım’da Atamıza en derin saygı, minnet ve sevgilerimizi
sunmayacak mıyız? Bu düşünülemez tabi ki.
Peki, ne yapmak gerekir? İşin teknik yanını ben bilemem. O iş
güvenlik güçlerinin işi. Ne tür güvenlik önlemleri alınmalı ya da
daha başka neler yapılmalı? Onun kararını verecek olanlar polisimiz
ve istihbaratımız. Ancak ben olayın başka boyutuna
değinebilirim.
15 Temmuz Darbe girişimi sonrası sokaklara çıktık.
Cumhuriyetimize sahip çıkmak adına üzerimize düşeni yaptık.
İnsanlar günlerce sokaklarda toplandı. O zamanda vatandaşlarımızın
sokaklara çıkmasını istemeyenler vardı. Ancak bizler geri adım
atmadık, korkmadık ve sokaklardaydık. O zamanda terör eylemi
gerçekleşme ihtimali vardı. Ancak devletimizin güvenlik güçleri
aldıkları önlemlerle buna engel oldular. Şimdi de durum farklı
değil. Yine Cumhuriyetimize sahip çıkmak adına 29 Ekim’i kutlamak
istiyoruz. Cumhuriyetimizin Kurucusuna sonsuz saygımızı iletmek
için huzurunda bulunmak istiyoruz. Dolayısıyla yine devletimizin
güvenlik güçlerinden gereken önlemleri almalarını istiyoruz. Devlet
büyüklerimizin de bizlere kolaylıklar sağlamasını istiyoruz. İnanın
bana bunlar çatışma ortamı yaratmadan çözülebilecek şeyler.
Çözülmesi gereken şeyler. Ülke olarak başımızda yeterince sıkıntı
var. Birde kendi kendimize sıkıntı yaratmayalım.
***
Yalan Hadis, terfi getirdi…
“Bir kadın evinden süslenip çıkıp, evine dönene kadar kaç
erkeğin şehvetini tahrik etmişse o kadar erkekle zina yapmış
gibidir”
Yukarıdaki sözü sosyal medya hesabından hadis-i şerif diye
paylaşan kişi, zamanın, Burdur İl Milli Eğitim Müdür vekiliydi.
Paylaşılan sözün dinimizle hiçbir alakasının olmadığı aşikârdı.
Öyle ki gelen tepkiler sonucu Diyanet İşleri Başkanlığı bir
açıklama yaparak böyle bir hadisin olmadığını açıkladı. Yani bu
sözü paylaşan kişi hem dini açıdan bilgisiz hem de paylaştığı sözün
içeriğine bakarak söylemek gerekirse, en hafif tabiriyle
düşüncesiz! Kaldı ki, işgal ettiği makam itibariyle bu tür konulara
daha çok dikkat etmesi gerekir.
Peki, böyle bir münasebetsizliği yapan kişi nasıl bir idari ceza
almalıdır? Durun siz kendinizce hak ettiği cezaları konuşurken, ben
varsayımların ötesinde tam olarak ne olduğunu söyleyeyim. Bu zatı
muhterem, Burdur İl Milli Eğitim Müdürü olarak
asaleten atandı!
Sağlıcakla kalın…