TCMB… Biraz “KETUM” ol artık!

2014 yılının son çeyreğinde tüm dünya bas bas bağırdı: 2015 kötü geliyor!

Soner Gökten sonergokten@internethaber.com

2014 yılının son çeyreğinde tüm dünya bas bas bağırdı: “2015 kötü geliyor!”

Bizler yazdık. Dolar artacak, Euro düşecek!

AB parasal genişlemeye gidecek dedik!

Bir tek şeyi kestiremedik… Petroldeki düşüş… 

İşte bu durum Türkiye’nin ekmeğine yağ sürdü.

Petrol ve emtia fiyatlarındaki gerileme enflasyon ve cari açıkta düşüşü getirdi ve getirecek.

Tabi mevcut tablo değişmez, yani petrol ipini tutanlar karar değiştirmezse. 

Bu tablo içerisinde özellikle kısa ve orta vadede; diğer bir deyişle 2015 yılında Türkiye’nin yıldızının parlayacağını birçok kez ifade ettik. AB, Japonya ve Rusya sorunların göbeğinde iken, FED, BOE ve ECB(AMB) alacakları kararlar noktasında birbirlerinden ayrışmak üzereyken bu ortamda Türkiye’nin ön plana çıkacağını söyledik. Bunları ifade ederken Türkiye’nin üretim temelli bir ekonomik görünüm içerisine girmesi gerektiğini ve bunun olmazsa olmazlardan olduğunu da sürekli sözlerimize ekledik.

Türkiye özellikle son on yıldır AR&GE faaliyetlerine hız verdi.

Özellikle savunma sanayinde yapılanları göz ardı etmek mümkün değil.

Sıra Milli üretim kapasitemizin ve becerimizin artırılmasına geldi.

Yani seri üretim hamlelerine geçilmesine…

Sanayicilerimiz yatırım yapacaklar. 

Peki, bu nasıl olacak?

Sermaye, sanayi yatırımına nasıl yönelecek? 

Değerli okurlar, yüksek faiz ve reel getiri, emeksiz kazancı teşvik eder.

Diğer bir deyişle sermaye daha düşük riskli gördüğü faiz kazancına yönelir.

Buna karşın faizler düştükçe, sermaye kazanç sağlamak için reel sektöre yönelir.

Bu yüzden en basit nedenle, finans çevresi, bankalar ve kapital baronları düşük faiz ve düşük reel getiri istemezler! Bu tür ortamları sevmezler! Ve bu ortamların oluşmaması için ellerinden geleni yaparlar! 

İşte bu yüzden bir taraf faizin düşmesini, diğer taraf yükselmesini ister…

TCMB ülkedeki faize yön veren temel kurumdur!

Değerli okurlar, biliyorum ve eminim ki aranızda tepe noktadan Dolar alan, düşükten satanlar muhakkak vardır!

Bu hep böyle olmuştur… 

Bankalar ve kurumsal yatırımcılar düşükten alır, söylentiler paralelinde Dolar artış süreci yaşanır, Dolar’a geçmeye karar verdirilen küçük yatırımcı yani ‘halk’ Doları ‘tepeden’ alır!

Yani büyükler ellerindeki Dolar’ı tepe noktadan küçüklere satarlar!

Bu süreçlerde kapital baronları, özellikle top koşturabildikleri ortamlarda, hep aynı araçlar üzerinden manipülasyon yapmaya çalışır: Faiz ve döviz…

Her ekonomide bu süreçler yaşanır…

Ancak Merkez Bankaları bu süreçlerin bir oyuncusu olmamalıdır!

Bakınız! Faiz düşsün mü artsın mı tartışmasından bahsetmiyorum!

O konu bir yana, son bir ayda, TCMB kendi kimliğinin aksine piyasa oyuncusu gibi davranmıştır. 

Profesyonel kurumlar belirli bir takvim dahilinde, ve mümkün olduğunca doküman üzerinden açıklama yaparlar ve konuşurlar! Canları istedikçe yorum yapmazlar. Bu bağlamda TCMB, piyasayı belirli bir cenahın  lehine yönlendirmemeli, ülkenin bekası için kontrol altında tutmalıdır!

Bunu yapabilmek için de ‘KETUM’ olmalıdır!

Halbuki TCMB, hele dünya bu haldeyken, ardı arkasına açıklamalar yapmıştır! 

Hem de ‘eylemsiz’ ve ‘gereksiz’ açıklamalar! 

Önce çıkmış, enflasyon düşerse faizleri düşürebiliriz demiştir.

Kapital baronlarından alkış alan TCMB bu hamlesiyle Dolar’ın önünü iyice açmıştır.

Sonra Dolar artınca TCMB, bu koşullarda faizi artıramayız demiştir.

Kapital baronlarından tekrar alkış almıştır.

Enflasyon açıklanmış ve ‘ara toplantının’ mucidi TCMB bu sefer ‘ara toplantı’ yapmayacağını açıklamıştır!

Ha bugün ha yarın, ha bugün ha yarın, ha bugün ha yarın…

İşte TCMB’nin piyasayı getirdiği hal budur.

TCMB kendi eliyle belirsizliği artırmış, kapital baronlarının ekmeğine yağ sürmüştür!

TCMB, Warren Buffet, John Paulson veya George Soros değildir!

TCMB, yatırım bankası değildir!

TCMB’nin adı bankadır! Kapital baronu hiç değildir!

TCMB’nin takvimi bellidir… ‘Ara toplantı’ yapmamalıdır! 

Bir şey yapacaksa, ‘takvimli toplantılarda’ yapmalı ve duruşunu korumalıdır!

Şimdi gelelim TCMB’nin bağımsızlık sevdalılarına…

Paradan para kazanan, gün boyu grafiklere bakarak ahkam kesen; buna karşın TCMB açıklamalarıyla alakalı olarak Türkiye’yi düşünüyormuş izlenimi veren kapital baronlarına ve uzantılarına. 

İşte bunların umurlarında olmayan(!) tek şey bu ülkenin gelişmesidir… 

Önemsedikleri(!) tek şey ise cepleridir…

Bunlara göre Erdoğan kötü, onun söylemlerine karşıt olan her şey iyidir!

Niye mi?

Tekrarlayalım… 

Yüksek faiz, üreten Türkiye için büyük bir engeldir!

Çünkü düşük faizin olduğu üreten Türkiye’de sanayici ve emekçi kazanır… 

Bu ortamda finans sektörü ise banka tabanlı değil, sermaye piyasası tabanlı bir hale dönüşür!

Diğer bir deyişle, kapital baronları için ‘kaymak’ azalır! 

Bakınız Yunanistan’a… 

Üretmeyen, yan gelip yatan bir ülkenin düştüğü hale!

Bugün muhalefetin övdüğü Çipras bakalım IMF’den, Almanya’dan, AMB’dan kurtulabilecek mi?

Ne var ki, bugün Türkiye’nin kapısını kimse borç için çalamıyor! 

Hadi bunları da geçelim…

Biri bana açıklayabilir mi? 

TCMB bu kadar konuşunca, sürekli açıklama yapınca niye eleştirilmiyor?

Veya, TCMB niye ‘eleştirilemiyor!’

TCMB ne kadar tabu?

‘Efsanevi veri seti’ bu çağda sadece onlarda mı?

‘Bağımsızlık’ var da kime karşı sorumlu? 

Bağımsızlığı ona veren kim? 

Halkın çıkarı bu tarifte nerede? 

Erdoğan’ın, üreten bir Türkiye için, 

Seçimle gelen Cumhurbaşkanı olarak ‘halkına’ karşı hesap verebilmek için,

TCMB’yi eleştirmeye tabii hakkı vardır!

Faizlerin düşmesini istemesi son derece doğaldır! 

Çünkü olumsuz durumda hesap verecek bizzat kendisidir!

Ancak! 

TCMB’nin sürekli yorum yapmaya ve konuşmaya hakkı yoktur!

Çünkü hesap vereceği merci belli değildir!

Takvim dahilinde ‘eylemlerini’ açıklar ve sunar! 

Bağımsızlığı bu eylemlerle ilişkilidir, o kadar!

Ama dediğim gibi, 

Bu kapital baronları ve uzantıları TCMB’yi asla eleştirmez,

Asla, “Niye bu kadar çok açıklama yapıyorsun eyyy TCMB” demez, diyemez!

Çünkü onların başka hesapları vardır…

Twitter: @SonerGokten