İki adam ormanda yürürken bir
kelebek kozası görmüşler.
Bu esnada, yeni olgunlaşmaya
başlayan bir kelebek kozadan çıkmak için kozanın duvarlarını
zorluyormuş.
Adamlardan biri; ‘Ben şuna yardımcı
olayım da bir an önce kozanın duvarlarını yırtsın’ diye düşünerek
öbür adamın müdahale etmesine fırsat tanımadan bir hareketle
kozanın duvarını yırtmış ve kelebeğin çıkmasını
sağlamış.
Diğer adam: “Sen ne yaptın! Şimdi bu
kelebek uçamayacak” demiş.
Kozayı yırtan adam hayretle: “Neden
ki ben ona yardımcı oldum.” demiş.
Diğer adam: “Bu kelebeğin uçabilmesi
için kanatları ile kozanın duvarlarını zorlaması gerekir; eğer
zorlayarak açmayı başaramaz ise kanatları yeteri kadar güçlenemez;
kanatları yeteri kadar güçlenmeyince de kozadan çıktığı zaman
uçamaz.
Sen ona yardım edeyim derken kötülük
ettin, kanatlarının yeteri kadar güçlenmesini engelledin.”
demiş.
Ünlü Fransız düşünür Montaigne:
“Babama çok müteşekkirim. Çünkü, beni hayatta karşılaşabileceğim
tüm zorluklara karşı güçlü yetiştirdi” der.
Çocuklarımıza yapabileceğimiz en
büyük iyilik bu olsa gerek,.
Oysa, son zamanlarda ailelerde ciddi
bir “aşırı korumacılık ve kurtarıcılık” refleksi geliştiğini
gözlemliyorum.
Hatta el bebek, gül bebek
yetiştirilmeden dolayı, neredeyse 25 yaşına gelmiş ama bir çorap
bile alamayacak özgüvene sahip olmayan insanlarla
karşılaşıyorum.
Evet, hiç kimse çocuğunun hata yapıp
üzülmesini istemez, ancak size düşen görev; onun yerine yapmak,
yapması gerekeni yapmak değil; sadece, ona pencere açmak ve
geleceği mümkün olduğuca göstermeye çalışmaktır.
Çünkü gençler çoğunlukla şimdide
yaşarlar ve geleceklerini düşünemezler.
Onlara, geleceği gösterirken hem iyi
senaryoyu hem de kötü senaryoyu görmelerini sağlayın. Sadece birini
göstermek onlarda dar bir bakış açısı oluşmasına neden
olur.
Seçenekleri gösterin ve tercihi
onlara bırakın.
Onlara yapılabilecek en büyük
kötülük ise (elbette hiçbir anne-baba bilerek yapmaz) onları
etiketlemektir.
“Sen başarısız birisin”
“ Becerisizin tekisin”
“ Sakarsın”
“Tembel geldin, tembel
gideceksin”
Bu sözler size bir yerlerden tanıdık
geliyor mu?
Şundan
emin olabilirsiniz, çocuğunuza sınırlayıcı bir etiket
yapıştırdığınızda; o etiketi zihninden silip atmak için ömür boyu
uğraşacaktır.
Onlarla asla iletiminizi
kesmeyin.
Şunu unutmayın; eğer siz
çocuklarınızla iletişimi keserseniz sizin yerinize iletişime
geçecek çok kimse var.
Çocuklarınızı bir yarış atı gibi
görmeyin.
Onları asla başkalarıyla kıyaslamayın. Bu
çocuğunuzda özdeğer eksikliği meydana getirir.
Ve Kendini değersiz hissetme, bir çocuğun
yaşayabileceği en önemli ve en büyük sorundur.
Çocuklarınızı mükemmeliyetçi
yetiştirmeyin.
Onları yüreklendirin,
cesaretlendirin.
Başkaları başarıyor niçin sen
başaramayasın diye motive edin.
Şunu ona hep hatırlatın: Sınav onun
değerini ölçmüyor sadece o andaki bilgisini ölçüyor. Sınavın ayrı,
onun değerinin ayrı olduğunu vurgulayın..
Sınavla
onların değerinin birbirinden ayrı olduğunu ve onların hangi durum
olursa olsun sizin için ne kadar değerli olduklarını bıkmadan
usanmadan hep söyelin..
Önce kendisi için başaracak; bunu bilmesini
sağlayın..
Çocuklarınızın arkadaşlarını tanıyın.
Kimlerle arkadaşlık ediyor öğrenin. Çünkü, gençler arkadaş merkezli
düşünürler ve arkadaşlarından çok etkilenirler.
Olumlu telkinlerde bulunun.
Cesur olmalarını, rahat olmalarını, güçlü
ve sakin olmaları söyleyin….
Onların özel bir psikolojide olduğunu
devamlı aklınızda tutun.
Kızdıklarında, bağırdıklarında istemeden
yaptığını bilin..
Her zamankinden daha anlayışlı ve sabırlı
olun..
Ona içtenlikle güvenin…
Elinden gelinin en iyisini yapmaya
yönlendirin..
Olumsuz hiçbir şeyden bahsetmeyin.
Sizin yüreğiniz de onunun yüreği gibi,
sizin zihninizde onun zihni gibi bu işle meşgul. Onun kadar
istiyorsunuz.
Biliyorum, annelik sevginiz, babalık
şefkatiniz her şeyin üstesinden gelecektir….