Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken,
bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif
yaralanmış.
Sokaktan geçenler, yaşlı adamı hemen en yakın sağlık
birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve biraz beklemesini,
ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup
olmadığını
inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı adam huzursuzlanmış; acelesi olduğunu,
röntgen istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye
giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
Hemşireler; "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz"
deyince, yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım
Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu
dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle, "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden
her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?"diye
sormuşlar.
Adam buruk bir sesle, "Ama ben onun kim olduğunu
biliyorum" demiş.
***
Eski zamanlarda, bir derviş, bilge bir hocanın ders halkasına
girmek istemiş.
Bütün hazırlıklarını yapıp bilgenin karşısına çıkmış ve isteğini
iletmiş.
“Efendim” demiş, “Ben de sizin öğrenciniz olmak istiyorum. Beni
öğrenciliğe kabul eder misiniz?”
Bilge, sakin bir bakışla dervişi süzmüş, “Elbette” demiş ve
eklemiş, “Ama sana bazı sorularım olacak. O soruları doğru
cevaplandırırsan öğrencim olmanı kabul ederim”
Derviş heyecanlanmış.
“Peki, efendim” diyerek çaresiz kabul etmiş.
Bir taraftan da “acaba nasıl sorular soracak, sorular zor mu
olacak” diye endişe içerisindeymiş.
Sorular birer birer gelmeye başlamış.
Bilge sormuş; “Söyle bakalım, çiçeklerden hangisini
seversin?”
Derviş rahatlamış.
“İyi” demiş kendi kendine, “Sorular kolaymış.”
Ve hemen cevap vermiş; “Efendim ben her tür çiçeği severim.
Gülü, sümbülü, lalesi… Hepsi güzel. Hepsini severim”
Bilge yine sormuş; “Peki, renklerden hangisini seversin?”
Derviş düşünmeden cevabı vermiş; “Renklerin her biri ayrı güzel.
Hepsini severim”
Bilge, bir soru daha sormuş; “Peki, yemeklerden hangisini
seversin?”
Derviş yine hemen cevap vermiş; “Efendim, yemeklerin de hepsini
severim. Hepsi çok lezizdir benim için”
Sorular ve cevaplar hep böyle devam etmiş.
Sonunda bilge, dervişe;
“Evladım, sen git önce sevmeyi öğren de gel!”
demiş.
Son söz: Gerçek sevgiler, zamanla eskimez;
kök salar.
Sevginin bir tek terazisi vardır o da;
fedakârlıktır.
Ve sadece sevmeye değer olanlar, sevgiye
layıktır.