Hacı Anacığım der ki; “eğer
birisini hak etmediği şekilde kınar, ayıplar ve hele bir de iftira
atarsan; o attığın iftirayı bizzat yaşamadan can
veremezsin…”
3
Kasım 2002 seçimleri
hariç (DYP Genel başkan Danışmanıydım ve oyumu DYP için kullandım)
sonraki bütün seçimlerde oyumu Ak Partili adaylar lehine
kullandım…
2011 seçimlerine gidilirken de oyumu Ak Parti’ye vereceğimi açıklamıştım…
Ancak…
Başbakan
Erdoğan’ın
CHP eski genel başkanı Deniz Baykal’ın istifasına sebep olan gizli kamera çekimleri için
yaptığı “kırıcı,
aşağılayıcı” açıklamalara
da itiraz ediyordum…
CHP’yi o
görüntüler üzerinden vurmasını doğru
bulmuyordum…
“Baykal’ın özel hayatı”
diye itirazlar geldiğinde ise şöyle
cevaplıyordu Başbakan:
“Neyin özeli?.. Karısıyla mı yapıyor o işi ki özel
hayat olsun?.. Genel bu genellll…”
BEN İSE O
GÜNLERDE…
Bir
yandan Ak
Parti’ye oy vereceğimin
gerekçelerini sıralarken; diğer yandan da Başbakan’ın asla tasvip etmediğim o açıklamalarına karşı adeta
isyan bayrağı çekiyordum.
“Yapma Sayın Başbakan,
etme!” diyordum
bir yazımda; “unutma ki
başkalarını haksız yere suçlayanlar bir gün gelir o suçtan mahkûm
olurlar…”
Ve işte o günlere
geldik…
Bugün ne yazık ki çok daha
fena şeyler oluyor ülkemizde…
Başbakan’ın twitter’ı
tamamen kapatarak kimi
çirkin, toplumun genel ahlâkına uymayan görüntülerin yayınlanmasını
engellemeye çalıştığı iddia ediliyor…
“Haksız mı?”
derseniz cevabım şu
olur:
Tabii ki haklı…
Ama…
Sadece öfkesinde
haklı…
Twitter’ı kapatması
ise asla kabul edilemez…
Zira…
Henüz yayınlanmış bir
görüntü yok…
Buna
rağmen daha bugünden twitter’ı komple kapatmak, yarın bir gün çok derin ve tedavisi
mümkün olmayan yaralar açabilir…
EY GÜZEL
DOSTLAR!..
Kimileriniz, “ne yani?..
Görüntüler yayınlandıktan sonra iş işten
geçmiş
olmaz mı?” diye sorabilirsiniz…
İyi soru…
Ama…
Henüz ortada herhangi bir
görüntü yokken twitter kapatıldıktan sonra ne olacak
peki?..
Ya
birileri her gün yalan yanlış duyurular
yapıp, “falanca gün
filancanın şu vaziyetteki görüntülerini
yayınlayacağız?” diye
ortaya çıkarsa ne yapacağız?..
“Yayınlanmasın”
diye bütün interneti mi
yasaklayacağız?..
Bankalar ne yapacak o
zaman?..
Havayolları bilet
satışları, şirketler arası haberleşmeler neyle
olacak?..
Sağlık hizmetleri komple
durmayacak mı?..
İçişleri ve Dışişleri
bakanlığının yanı sıra; Adalet Bakanlığındaki duruşmalar nasıl
yapılacak?..
Gümrükler her türlü giriş
çıkışa kapanmayacak mı?..
Yani…
Kuzey Kore’den beter olacağımızı diyelim ki Başbakan görmüyor…
Cumhurbaşkanı da mı
görmüyor?..
İlgili
bakanlar, aklı başında Ak
Parti milletvekilleri de
mi görmüyor?..
EY GÜZEL
İNSANLAR!
Türkiye’nin en üst düzeyde bir akıl tutulması yaşadığı
belli…
Ak
Parti içinde
mevcudiyetinden emin olduğum en az 75 – 80 “Akil” milletvekilinin ise bu duruma sadece seçime çok az bir
süre kaldığı için sessiz kaldıklarını da
biliyorum…
30
Mart’tan
sonra Ak
Parti seçim zaferi de
kazansa, hiç beklenilmedik bir yenilgi de alsa; işte o
75 – 80 akil milletvekili Başbakan
Erdoğan’la (Mutlaka) özel
görüşecekler…
Zafer kazanılmışsa, seçim
öncesi yaptığı bütün konuşmaları tevil etmesini, uzun bir süre de
kamuoyuna ve medyaya yönelik konuşma yapmamasını rica
edecekler…
Seçimden
yenilgi ile çıkılmışsa, Erdoğan’a “sen biraz
dinlen sevgili kardeşim” diyecekler…
Ve…
Erdoğan’ı tatile
çıkaracaklar…
Lütfen bu yazdıklarımı not
edin…
Bu ikisinden farklı bir şey
gelişirse, elbette her türlü eleştiriye ve hatta ahlâkı izin
verenlerden gelecek hakaretlere bile razıyım…
Ama
göreceksiniz…
Aynen dediğim gibi
olacak…
Olmalı…