Ağzının koktuğunu söyleyecek birileri şart...

Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başbakanını işte bu medya ve yakın çevresi bitirecek…

Memduh BAYRAKTAROĞLU memduh@internethaber.com

Abbasi Halifesi Mem’un bir gün; henüz on dördünde bir güzele yıldırım aşkıyla tutulur...

Gözleri güneşe…


Yeni mi? Yenik mi?


Yeni Türkiye
’de Obama TBMM'in genel Kurul salonunda milletvekillerimize hitaben konuşma yapıyor, Türkiye’yi ve Ak Parti Hükümetini övüyordu…

İsrail ve Filistin cumhurbaşkanları TBMM çatısı altında buluşuyorlar, uzlaşma arıyorlardı…

Peki ya bugün?..!

Bugün Obama, Erdoğan’ın telefonlarına çıkmıyor

Üçüncü sınıf bir yardımcısını görevlendiriyor Başbakan’la konuşması için…

İsrail, Filistinli çocukları katlediyor…

HAMAS, İsrailli sivilleri öldürüyor…

Ve…

İsrail ile Filistin arasında arabuluculuk görevini, Erdoğan ve Davutoğlu’nun “Darbeci” diyerek görüşmedikleri (Cumhurbaşkanı Gül’ün ise tebrik ettiği) Mısır Devlet Başkanı Sisi yükleniyor...

Neden?..

Taraflar öyle olmasını istiyor da ondan tabii ki…

Ve…

İktidar medyası çığlık çığlığa, Türk dış politikasının başarılı olduğu yalanını haykırıyor…

“Yeni Türkiye”nin bütün dünyada ve bilhassa kendi bölgesinde “YENİK TÜRKİYE”ye dönüştüğünü görmüyorlar…

Dilimde tüy bitse de söylemekten bıkmayacağım…

Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başbakanını işte bu medya ve yakın çevresi bitirecek…

Yurtiçinde ve yurtdışında bütün değerli dost ve müttefikleriyle kavga ettirdiler…

Doğruları söylemek yerine işlerine gelenleri söyledikleri için bitirdiler…

Acı gerçekler yerine pembe yalanlarla avundukları için bitirdiler…

Yanda okuduğunuz otantik öyküyü keşke Erdoğan da okusa

Okusa da "Yanlış yapıyorsunuz sayın Başbakanım" diyebilecek cesur yüreklerle çalışsa...
 

Yüzü ay parçasına…

Dudağı goncaya…

Endamı bir gülfidanına benzeyen…

Parmak uçlarının rengini sanki kınadan değil de kalplerine girdiği âşıklarının kanından alan bu güzele yürekten vurulur...

Kalbinin kıpırtısı davulların gümbürtüsüne dönüşür heyecan seliyle, genç kızı “cariye” yapar kendine...

Gündüzden ateş düşer yüreğine...

Cariyeyle olacaktır bütün gece...

Girince koynuna cariye; ateşi sönecek; içindeki muson yağmurları belki dinecektir...

Ama olmaz düşündüğü gibi...

Abbasi Halifesini istemez; reddeder o dünyalar güzeli...

Tabii ki Mem’un çok öfkelenir...

Der ki:

“Nasıl reddedersin beni?.. Bir kılıç darbesiyle ortadan ikiye ayırırım bedenini”...

“İşte başım” der Cariye, “kes, at… Ama yatağına alamazsın beni...”

Bu ısrarda bir hikmet olduğunu düşünür Halife ama o hikmet ne?..

“Ne yaptım ben sana ey dünyalar güzeli?..” diye sorar Abbasi halifesi… “Bilmeden incittim mi yoksa seni?.. Hem benim neyimi beğenmedin ki?..”

Cariye cilveyi de elden bırakmadan, gerdan kırar, göz süzer, bakışları Halife’nin yüreğini ezer:

“İstemiyorum seni Sultanım!” der gözlerini dikerek Halife’nin gözlerinin içine… “Öldürsen de beni, hatta başımı yarsan bile ortadan ikiye; bedenim olmaz senin bedeninle...”

“İyi de neden?” diye bir kez daha sorar Halife...

“Çünkü” diye başlar Cariye; “ağzın o kadar kötü kokuyor ki, çekmektense ağız kokunu; gel, razıyım vur hemen boynumu... Bil ki akmaz tek damla kanım. Hem de ki vurdun boynumu, N’olur?.. Sadece bir kere ölürüm... Eğer kabul edersem koynuna girmeyi; o kokudan her gece ölürüm... Bilinir ki kılıç bir kere keser başımı, Ok bir kere deler geçer beden taşımı... Lâkin ağız kokun var ya ağız kokun, Her daim döndürür şu zavallı başımı”...

Halife bu sözlere çok kırılır...

Bütün gece Cariye’nin söyledikleri kulaklarında çınlar durur…

Sabah olduğunda sadece kendi ülkesinin değil, bütün ülkelerin cerrahlarından sırrını saklamaları şartıyla ağız kokusundan nasıl kurtulacağına çare bulunmasını ister...

Ve bulur sonunda çareyi...

Getirtir tavsiye edilen iksiri...

Bir süre sonra aynı Cariye, huzura getirildiğinde:

“Kokuyor mu ağzım?” diye sorar Halife...

Koklar ve şöyle der Cariye:

“Nefesiniz yine kokuyor ama bu defa kokusu benziyor bir güle.”

Ağız kokusundan kurtulan Halife keyifli bir neşeyle; çevresindekilere şöyle der:

“Gördünüz işte ne kadar iyi oldu Cariye’nin yüzüme karşı söylemesi günahımı... Ya gizleseydi benim o fena ayıbımı?.. Kurtulamayacaktım şu dertten... ‘Ağız kokusu’ denen illetten…”




BİLDİNİZ…

Büyükelçilere yemek veren Başbakan, Hizmeti “Monşerlere” (Terim Başbakan’a aittir bana değil) şikayet etti ve “Siz de Hizmete savaş açın” talimatı verdi…

Bunu nerede mi yaptı?..

İftar yemeğinde…

İftar yemeğinde, Müslümanlara, "Müslümanları yok edin" emri veren bir başbakanımız var…

Bir kere daha sorayım:

Zalim kim?..

Mazlum kim?..

Bildiniz…

 



İZLEYİN GÖRECEKSİNİZ…

Henüz başlamadılar…

Başlamayacaklar da…

Ama…


HANGİSİ BAŞARIR?..

Hamas lideri Halid Meşal, üç yıl kadar önce “Erdoğan dünya lideridir… Esed Suriye’yi terk etsin” demişti…

Birkaç gün önce Halid Meşal Esad’a ricacı gönderdi, Suriye’ye dönmek için izin istedi…

İhsanoğlu ise geçenlerde Taha Akyol’a şöyle dedi:

“Ortadoğu’da politikalar günlüktür. Dün böyledir yarın şöyle. Güvenemezsiniz…”

Şimdi lütfen söyler misiniz?..

Ortadoğu’da sürekli yanılan ve yanıldıkça dost kaybedip düşman kazanan Erdoğan mı daha başarılı olur?..

Yoksa Ortadoğu’yu ve Ortadoğuluyu bilen, tanıyan İhsanoğlu mu daha başarılı olur?.. 

İlk tura bir hafta kala bizzat Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, Erdoğan’ı öfkelendirecek her şeyi 

yapacaklar…

Görüntü
yse görüntü…

Ses kaydıysa ses kaydı…

Konuşmaysa konuşma

Belgeyse belge

Erdoğan’ın öfkesini kabartmak için
ne yapılması gerekiyorsa yapacaklar…

İhsanoğlu ise Erdoğan’ın adını bile anmadan, şahsına yönelik tek cümlelik eleştiri yapmadan;
sakin bir şekilde çalışmalarını sürdürecek…

Bu arada medya ve sivil toplum örgütleri devreye girecek…

Erdoğan’
ın İhsanoğlu ve Demirtaş’tan korktuğu için onlarla ekranda tartışmadığını halkın beynine çakacaklar…

Hemen her gün çok sayıda gazetede ve haber kanalında bu konu işlenecek, Erdoğan’ın diğer iki adayla kamuoyunun huzurunda tartışmaktan kaçınmasının seçimlerin meşruiyetine gölge düşürdüğü iddia edilecek…

Bu arada…

Medyada sivil toplum örgütlerinin çalışmalarında Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye atıfta bulunmadan İhsanoğlu ile Erdoğan kıyaslaması yapacaklar…

Ki...

O konuda hazırlanan borşür milyonlarca basıldı ve dağıtılmaya başlandı...

İhsanoğlu
'nun bütün hayatı boyunca tek bir ayıplı işe bile bulaşmadığı...

Aleyhinde tek bir yolsuzluk dedikodusu bile yapılamadığı çünkü tertemiz olduğu...

Çankaya
’nın mutlaka tarafsız, sakin, birleştirici, bütünleştirici, olması gerektiği üzerinde durup, “İşte o nedenle siyaset yapmayın; siyaset üstü bir cumhurbaşkanlığı yapacak olan İhsanoğlu’nu tercih edin... Sayın İhsanoğlu'nun Çankaya'da göreve başladığı gün CHP - MHP Meclis Gurubu sorumsuz cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması için anayasa değişikliği teklifi verecek” diyecekler…

Nereden mi biliyorum?..

E canım ben de dünkü çocuk değilim yani...

Bırakın benim de bilgi aldığım güvenilir kaynaklarım olsun...