Sayın Başkan'a açık mektubumdur....
Dünyanın neresine gidersem gideyim "nereden
geldiniz?" sorusuna verdiğim ve herkesin anladığı tek bir
yanıt var : "İSTANBUL"
Hiç şüphesiz ki İstanbul bir marka, bir dünya markası ve çoğu
zaman bilinirliği de tanınırlığı da Türkiye'nin çok üzerinde!
Bu dünya markasının başında ise benim çok beğendiğim,
çalışmalarını dikkatle izlediğim bir isim var: Başkan Kadir
Topbaş.
Göreve geldiğinden beri hem mimar kimliği ile hem de
"partizanlıktan uzak, İstanbul öncelikli" hizmet
anlayışı ile dikkatle takip ettiğim bir Başkan Sn. Topbaş.
Üstelik son dönemde Dünya Belediyeler Birliği'nin de
Başkanlığını yürütüyor. 2010 – 2013 döneminde bu koltukta oturacak
olan Topbaş'a bu birlik kapsamında 132 ülkeden binlerce yerel
yönetim bağlı. Kadir Topbaş, net bir rakam vermek gerekirse dünya
nüfusunun yarısından fazlasının temsil edildiği bir birliğin
Başkanı...
Ortada bir başarı var mutlaka, olmasa İstanbullular ikinci dönem
tekrar Topbaş'ı seçmezlerdi...
Ama ne zaman kar yağsa ya da İstanbul'a dair bir
"kriz" olsa, Kadir Topbaş sessiz kalıyor.
Neden ?
Başkan kişilik olarak sürekli basında, ön planda olmayı seven
biri değil, biliyorum.
Ama İstanbullunun kendisine en çok ihtiyaç duyduğu anlarda
sessizliğe bürünmesi "algısı" açısından pek de hoş
olmuyor.
İstanbul'un "yönetilmediğine" ilişkin bir
fotoğraf oluşuyor, acaba başkan gerçekten bunu mu istiyor ?
Bundan birkaç hafta önce İstanbul'a ilk kar düştüğünde son
derece "çaresiz" bir duygu içindeydi İstanbullu.
Saatlerce yolda kaldı, onlarca kaza yaşandı, kimse işine, evine
varamadı.
Doğrusu ben tam da o saatlerde Sayın Başkan'ın çok donanımlı bir
ekiple ekranlara çıkıp semt semt, gün gün bilgi vermesini
beklerdim.
Yapmadı. Belki de yapamadı...
Belki de o saatlerde gerçekten İstanbul'da bir yönetim zaafı
vardı.
Benzeri bu hafta yaşanıyor, ama İstanbullu o kadar korktu ki...
sokağa burnunu bile çıkaramıyor.
Yollar bomboş !
Ve Sayın Başkan yine sessiz.
Bir süredir dikkatimi çekiyor, gerek İBB'nin gerekse Sayın
Başkan'ın kişisel internet hesapları da "çok
yetersiz."
Artık seçim kampanyalarının "sanal alemde"
şekillendiği bu dijital çağda ben bir dünya markası İSTANBUL'un
iletişiminin de benzer biçimde yönetilmesini beklerim.
İstanbul'u ve İstanbulluyu çok sevdiğini bildiğim Kadir Topbaş
vatandaşla doğrudan iletişimi de basınla yakın ilişkiyi de
"tehlikeli ve riskli mi" buluyor acaba ? 15 milyon
nüfusuyla bir metropolden çok bir Avrupa ülkesi büyüklüğündeki
İstanbul sadece yönetim değil, iletişim açısından da bence daha
fazlasını hakkediyor.
Yoksa Sayın Başkan Dünya Belediyeler Birliği Başkanlığı için
öylesine yoğun ki, bizi, İstanbulluyu ajandasından çıkardı mı ?