Toplumlar bazen, kültürel ve sanatsal değerlerin önemini
anlamakta zorluk çekerler. Bunun en büyük sebebi hayatımızın
matematiksel olarak yaşanmaya programlanmış olmasıdır. Gelin görün
ki; hayatta iki artı iki her zaman dört etmeye biliyor.
Sanatsal bir faaliyetin karşılığında kısa sürede manevi bir
çıkar elde etmediğiniz zaman, yaptıklarınız havada kalmış gibi
gelebilir. Oysa bilinmelidir ki, sanat yoluyla elde edilmeye
çalışılan kişisel gelişim için, uzun zamanlar gerekmektedir. Ayrıca
kişiden kişiye farklılıklarda gösterir. Zaten böyle bir kesinliğin
olmayışı, hayata renk katan faktörlerdendir.
Çok bilinen ve elbette doğru olan bir kuram vardır; “Gelişen
birey, gelişen toplum”
Kişi önce kendini geliştirmeyi hedefler ve nihayetinden kişisel
gelişim konusuna önem veren bireylerin artmasıyla toplumsal gelişim
elde edilir.
Daha iyi bilinen bir yönüyle sanat dalları,
mükemmel bir eleştiri yapma mekanizması oluşturur.
Sanatsal ve kültürel aktivitelerde bulundukça kişinin
hayata bakış açısı genişler. Aynı olaya birden fazla pencereden
bakmayı, buna bağlı olarak farklı yorumlar yapmayı öğrenir.
Eskiden, çıkışı yok gibi gözüken durumların, aslında patika yollar
üzerinden aydınlığa kavuşabileceğini görür.
Daha iyi bilinen bir yönüyle sanat dalları, mükemmel bir
eleştiri yapma mekanizması oluşturur. İçinde bulunulan durumları
mizahi olarak eleştirebilirsiniz. Böylece hem yaptığınız
eleştiriler daha çok akılda kalır, hem de kimseyi rencide etmeden
bunu başarabilirsiniz.
Sanat, bireylerin düşünme, algılama ve anlama yetilerini açık
tutar ve duygusal yanlarını harekete geçirir. Bu sayede toplumsal
değişmeleri kolaylaştırır. Daha aydın, daha ileri görüşlü bireyler
her topluma lazımdır nihayetinde.
Her şey bir tarafa, sanat evrensel bir dildir. Bir düşünün
lütfen, Pantomim sanatıyla anlatmak istediğiniz bir konuyu,
dünyanın neresinde anlatmakta zorluk çekersiniz!.. İnsanlar konuşa
konuşa anlaşır derler. Gördüğümüz gibi, sanat varsa her zaman
geçerli değil.
Toplumları toplum yapan en mühim başka bir özellik ise kültürel
değerlerdir. Bu ortak noktaları yaşatmak içinde sanat dallarına
ihtiyacımız vardır yine. Konuyu çok uzatmadan son sözümü şöyle
söyleyeyim.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği
gibi:
"Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata
malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak,
sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat
damarlarından biri kopmuş demektir."
Hem sağlıcakla, hem de sanatla kalın...