Daha iki yıl öncesinde, bugünlerde ÖSS’yi bırakıp
daha ölçücü, daha güvenilir bir sınav olduğu söylenen YGS ve LYS’ye
geçişimizi konuşuyorduk.
Yeni sistem nasıl olacak, neler getirecek diye
tartışıyorduk.
İki yılda YGS eskidi…
Şimdi tekrar başa dönüyoruz.
Yeni bir sınav, yeni bir sitem geliyor.
Olgunlaşma sınavı
Bu yeni sistem, ne kadar gider, onu bilemiyoruz?
Aslında olgunlaşma sınavı, yeni bir sınav değil,
hatta çok eski bir tarihi var.
Olgunlaşma sınavları,
Osmanlı döneminde ilk kez Mektebi Sultani’de (Galatasaray Lisesi)
1869’da uygulanmaya başlanmış. 1955’te olgunlaşma sınavı yerine
lise bitirme sınavları getiriliyor. 1974’te ise ÖSYM’nin
kurulmasından itibaren de kaldırılmış.
Bu sınavlar, öğrencinin lise
eğitimini tamamlayıp tamamlamadığını ölçmek için uygulanmış
sınavlar.
Olgunlaşma sınavı neler
getiriyor?
YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın açıklamalarına göre
şu yenilikler gelecek:
- 12. sınıf öğrencileri “diploma alabilmek” ve
“üniversiteye giriş sınavına” hak kazanmak amacıyla “olgunlaşma
sınavlarına” girecek.
- Sınavı geçemeyen öğrencilere lise diploması
verilmeyecek.
- Olgunlaşma sınavından alınan puanın, üniversiteye
giriş sınavından elde edilen puana etkisi de olabilecek. Örneğin,
olgunlaşma sınavının yüzde 25’lik oranı üniversiteye giriş sınavına
eklenebilecek.
- Olgunlaşma Sınavı’nın merkezi olarak yapılarak tek
oturumda gerçekleşmesi planlanıyor ancak sınav iki güne de
yayılabilecek. Soru sayıları, haftalık ders saati çizelgesine göre
belirlenebilecek. Buna göre; meslek lisesi öğrencileri daha az,
Anadolu lisesi öğrencilerin daha fazla matematik sorusuyla
karşılaşabilecek.
- Sınav sonuçları, liselerin başarısını da ortaya
çıkaracak.
- Bu sınav, MEB tarafından yapılacak.
Uşaklara yazık ediysunuz, uşaklar telef
oliy
Geçtiğimiz hafta, Bugün’deki köşesinde, Ali Atıf Bir,
“olgunlaşma sınavı” ile ilgili yazdığı yazıda, çok güzel ve anlamlı
bir fıkra aktarmış.
Eğitimimizin durumunu ve eğitimde gerçek amacın ne
olduğunu, çok ince bir dille anlatıyor fıkra.
Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'ya verilen
ödev ile başı dertteymiş. Eskişehir'e göç eden arkadaşı Niyazi'ye
aynen şunları yazmış:
Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen
akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlay. Zaten
dertlerini hep bağa açay.
Dedi ki; 'Habunlari anliyamadum. O yüzden da
yapamadım. Yarin ögretmen beni dövecek.'
Dedum ki; 'Aglama uşağum, bunun içun ögretmen
adam dövmez. Simdi oni çözeruk.'
Ne mümkün Niyazi kardaşum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar.
Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeser
dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmis, 20 dakka su
almis. Otobos saatte 60 kilometro gidiymis. Tiren 5 saat sonra
gidecegi yere varmis. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmis.
Ograştum yapamadum.
Uşak ağlay.
Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oğa ki, '
Damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise
oga soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşaği
soforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yariş
etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur. 'Ha, biz bi
yandan da usaga tireni tarif ediyruk.
Tiren görmemis ki...
Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte
Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa gardaşum, o gece çok kizdum.
Diyeceksun ki niye?
Uşak daha incir agacindan duti ayiramay; mezgiti
gosteriyrum hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduğuni
sanay.
Biz gelduk araba yariştiriyruk.
Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa
ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacagi saat
onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler sağa otobosun
inecegi zamani... Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef
edeysun?
Uşakcuklarda sarki yok, türki yok, oyun yok; dayamis
matamatiği.
Ayiptur..."