‘Benlik’ denen şey; şu hayatı çekilmez kılan en büyük
illetlerden bir tanesidir. “Ben yaptım. Ben istedim diye oldu. Ben
olmazsam sen bir hiçsin” falan filan…
Bu duyguya kapılıp gitmemek ve hem kendimizi hem de
etrafımızdakileri yıpratmamak doğru olandır. Bu konuyla ilgili bir
hikâye vardır. Kısaca değinmek isterim.
“Kendini beğenmiş, kibirli bir adam elinde tuttuğu su testisine
baktıktan sonra toprağa henüz diktiği çiçeğe bakmış ve mırıldanmış:
‘Ben olmazsam sen bir hiçsin zavallı çiçek. Seni toprağa diktim ama
su vermezsem ne yaparsın? Şu elimdeki testideki suyu köklerine
dökmezsem kuruyup gideceksin. Dedim ya her şey benim elimde.
Hayatın ellerimde…’ derken,
Tam o sırada adamın eline birkaç damla yağmur suyu düşmüş ve bir
anda yağmur hızını artırmış. Çiçeğe lazım olan su fazlasıyla
çiçeğin köklerine ulaşıvermiş.”
Yani demem o ki, benlik duygusunu yenmek gerekir. Bunun yolu da
mütevazı olmak adına çaba sarf etmekten geçiyor olsa gerek.
Bazı kişiler vardır ki; insanlar arasındaki münasebetleri teşkil
eden amillerin, dünyadaki makam ve mevki ile ilgili olduğunu
düşünür. Bu sebeple kimi zaman ellerinde bulundurdukları kudret ve
salahiyetlerini gereksiz bir zamanda dahi olsa etrafındakiler
üzerinde test etmeye çalışırlar. İnsanlara lakap takmak bu
yöntemlerden biridir mesela. Ya da yüksek ses tonuyla konuşmak ve
karşısındakinin sözünü bu yolla kesmek!
Bütün bu hatalar söz konusuyken, doğru olan nedir onu da
konuşmak lazım. Öncelikle akılda tutulması gereken husus ‘saygı’
denen şeyin çarşıdan ya da pazardan alınmadığıdır. Kişi saygı
beklemeden evvel hak etmelidir.
Diğer husus ise, karşınızdaki kişiye edebileceğiniz etkinin,
yalnızca onun izin verdiği kadar olduğudur. İnsanlara lakap
takabilirsiniz, yüksek perdeden konuşabilirsiniz. Ancak bütün
bunları yapmanıza izin veren kişilere karşı bunu yapabilmek
mümkündür! Şayet karşınızdaki kişiler hoşnutsuzluklarını bir gün
dile getirirse de o vakit bozulup, karşınızdakilere küsmeyin.
Zamanında yerini bilmeyen sizdiniz. Bu durumda ise, birinin size
yanlış yerde oturduğunuzu söylemesi ve yerinizin neresi olduğunu
göstermesi beklendik bir şeydir zaten.
Ha bu arada mütevazılık sadece sizi övenlere cevaben;
“Estağfurullah” demek değildir. Mütevazı insan; “Konuşmak bir
ihtiyaç ise, susmak bir sanattır” sözünü içine sindirmiş
kişidir.
***
Halit Akçatepe…
Mekânın cennet olsun büyük usta. Bizi ve Yeşilçam’ı boynu bükük
bıraktın. Filmlerinle ve gülmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen o güzel
gözlerinle kalbimizde yaşamaya devam edeceksin…
Sağlıcakla kalın…