Kürtaj-öğretmenler ve kıytırık eğitim sistemi!

Bilim adamları her vebaya çare buldu da, biz Türkler'e mahsus olan bu hastalığa bir derman üretemedi.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” der.

Bilim adamları her vebaya çare buldu da, biz Türkler'e mahsus olan bu hastalığa bir derman üretemedi.

Ben de sık sık, "karşımdakinin anladığı kadar" olabiliyorum yazılarımdan ötürü

Hatırlarlarsınız...

Erdoğan'ın dile getirdiği, "Her kürtaj bir cinayettir" sözünden yola çıkarak, kürtajın da bir hak olduğunu dile getirmiştim yine bu köşeden. Ama altını kalın kalın çizerek, "Belli durumlarda" demiştim..

Birileri o "Belli durumlarda" sözümü görmezden gelmiş ve yazımın altına imza atmış kendince...

Kürtaja karşı olmayanlardan bol bol "Aferin" aldım..

Fırsat bu fırsat deyip de soyunanları, "Sevişirim evlenmem, hamile kalırım doğurmam" pankartı taşıyanları görünce, bir an bu grubu savunanlar içinde olmak beni bana iğrençten de öte hissettirdi..

Ha bir de, "Beden benim sana ne?" diyenler vardı değil mi?

İçimden onların yüzüne tükürmek geldi.

"Be gerizekalı. Be mankafa. Sırf türban takıyor diye, tesettüre giriyor diye hakaretler ettiğin, aşağıladağın, "soyun-açıl-saçıl" diye ezdiğin türbanlı-tesettürlü insanların bedeni kime aitti? " dedim içimden haykıra haykıra..

Bir kez de buradan haykırdıktan sonra bu konuyu kapatalım diyorum!

Aslında bugün bir ebeveyn olarak içime dert olmuş bir meseleyi dile getirmek için huzurunuzdayım.

Konumuz; Öğretmenler, öğrenciler ve artık ucubeye dönüşen, gelen her bakanın elinde oyuncağa dönen eğitim sistemimiz.

Nice zamandır bu ülkenin en büyük sorunlarından biri haline geldi eğitim sistemimiz. Dün şöyle yakın tarhimize bakarak eğitim sistemiyle ilgili bir araştırma yapayım dedim.

Çok uzağa değil, merhum Turgut Özal döneminde Milli Eğitim Bakanı olan Avni Akyol dönemine kadar gittim.

Arşivleri titizlikle  taradım..

Ne velilerin, ne öğrencilerin, ne de öğretmenlerin eğitim sistemiyle ilgili tek bir şikayetine rastlamadım.

Belki de benim gözüme ilişmedi..

Özal döneminden sonra  öğretmenlerin sorunları peyderpey artmaya başlamış ve son 10 yılda neredeyse pik yapmış..

Dün twitterda bu konuya öylesine bir değineyim dedim.

Anladım ki mesele artık öğretmenleri aşmış. Durum öğretmen, veli ve öğrenci üçgeninde toplumsal patlamaya varabilecek boyutlara ulaşmış.

O velilerden biri de benim ve yürürlüğe konulan uygulamalar beni de isyan noktasına getirdi maalesef..

Bu nedir arkadaş?

Eğitim sistemi bu kadar mı laçkalaştırılır, bu kadar mı yap-boz tahtası haline getirilir, bu kadar mı ayağa düşürülür..

Biri gelir, "Ben el yazısı uygulamasını getiriyorum arkadaş" der.

Diğeri gelir, "Benden önceki hata etmiş onu tekrar değiştirelim, şu şekle koyalım" der.

Öteki gelir, "Benden önce görev yapan her iki bakanın da aklı çalışmıyormuş. Bakın ben bir sistem yapacağım ki, yeme de yanında yat" der.

Bu ne ya?

"Gelen gideni aratır derler" ya hani..

Hüseyin Çelik'in eğitim politikalarından şikayet ettik, O gitti, onu mumla aratan Nimet Çubukçu geldi. Bu kez ondan şikayet ederken, bırakın mumu, projektörlerle arıyoruz Nimet Hanım'ı..

Ömer Dinçer'in yeni eğitim sistemiyle ilgili açıklamaları haber olarak önüme geldikçe küçük dilimi yutuyorum her seferinde.

Bir defa öğretmenlere yönelik aşağılayıcı, küçük düşürücü sözlerini, bir veli olarak utanç verici buluyorum.

"Bizimle tam da benim istediğim gibi çalışmayan gider" demek de ne demek?

Bugüne kadar kadro veremediğiniz 300 bin açıktaki öğretmen adayını, görev başındakilere koz olarak kullanmanın neresi ahlaki?

Öğretmenler sizin yanınızda çalışan sıradan personel değil ki Sayın Bakan. Çaycı mı kovuyorsunuz şirketinizden? Oldu olacak, yaz döneminde 3 aylık izinlerini de indirin, taş ocağında çalıştırın!

Ne dersiniz?

Eskinin Cumhurbaşkanları, Başbakanları, bakan ve vekilleri, ünlüleri, zenginleri öğretmeninin elini ayağını öperdi. Bununla da yetinmez, kameralar önünde onları Türkiye'ye öve öve bitiremezdi.

Hadi siz bunu yapmıyorsunuz, bari milyonların önünde fırça atmayın, azarlamayın!

Hem bu sorun sadece öğretmenlerin sorunu değil ki...

Bu yıl Türk futbolunu rezil eden Türkiye Futbol Federasyonu'na mı özendiniz?

Kendinizi teknik direktör falan mı sanıyorsunuz Allah aşkına!

"Öğrenci arkadaşlar, bu sezon 3-5-2 sistemine göre dizileceğiz. Siz ortada sıçan oynarken öğretmenleriniz topu kapacak ve bana aktaracak ben de 90'a taktım mı bu iş tamam!"

"Geçen sezonun aksine bu sezon 4+4+4 oynayacağız arkadaşlar. Gerçi bir kişi fazlamız var ama, sisteme uymayan gideceğine göre sorun yok!"

"Çocuklar biliyorsunuz bu yıl kulüp olarak durumumuz çok kötü. Size eğitim veremediğimiz gibi, üstüne para vermeniz lazım. Hemen telaşlanmayın. Ben sizin iyiliğiniz için düşündüm taşındım ve bir formül buldum. Siz bu sorunla ilgilenmiyorsunuz. Öğretmenleriniz yıllardır "Velilerden nasıl para dilenilir" dersleri aldığı için bu işi onlar çözecek. Zaten çözmeyen gider!"

"Öğretmen arkadaşlar. Göreviniz yine tehlike! Sınıfınızdaki öğrencilerin velilerini çaktırmadan soyacaksınız. Onlar, "Burası okul mu ticarethane mi? Milli Eğitim Bakanı 'Okullara katkı payı vermeyin' diyor neden para istiyorsunuz" diyecektir. Siz meseleyi hallediverin. Halledemezseniz tuvaleti temizleme vazifesi de size kalır.  Yakalanırsanız birbirimizi tanımıyoruz. Ortada kendi kendini imha edecek bir kaset de olmadığınına göre gerisi çok da fifi.."

"Çocuklar.. Çocuklaaar! Ne bu lakayitlik çocuuuuum? Geçen yıl Haziran'ın 18'inde vereceğimizi söylediğimiz karneleri 8'inde verdik diye bir yerleriniz mi kalktı? Gelecek yıl 40-50 kişilik sınıflarda Temmuz ayının ilk haftasına kadar ders yapın da aklınız başınıza gelsin!"

Hadi bana eğitim sisteminin belli sorunlarının böyle çözülmediğini söyleyin!

Sayın bakan...

Bilgisizliğime ve kültürsüzlüğüme verin. Şu sorunun cevabını merak ediyorum.

40 kişilik bir sınıfta, 22 çocuk 4 ve hatta 5 zayıfla karnesini alıyorsa, burada kabahat kimin?

a) Öğrencilerin mi?

b) Öğretmenlerin mi?

c) Eğitim sisteminin mi?

"a ve b" mi dediniz?

Ben de öyle düşünmüştüm!!

Son olarak öğretmen kardeşlerime de bir tüyo vermek istiyorum!

Bundan sonra eğittiğiniz çocuklara "Öğrenci" demeyin. "Talebe" deyin. Onların da size "Öğretmenim" demesini yasaklayın, "Hocam" demeleri için eğitin!

Malum..

İktidar bu sözleri seven bir iktidar..

Bana güveniiiinnn..

Üç vakte kadar durumdaki değişiklikleri göreceksiniz!

NOT: Pazartesi günü bana uğrarsanız, bu konuda yine sohbet ederiz.