Kalemlerin, kelamların, dini sembollerin ve
fikirlerin en ucuza kiralanabildiği devirden herkese
merhaba...
Bir milli şahsiyetin kanunlarla kendi halkından korunması, hatta
yasaların saldırı ve hakareti engelleyemiyor olması gerçekten
üzücü. Atatürk'e küfretmenin, herhangi bir tarihi şahsiyete ya da
kendi öz babasına sövmekle aynı şey olduğunu bu cehalete nasıl
anlatacağız bilmiyorum. İnsanların şahsına sövmek, lanet etmek,
küfretmek İslam'da yasaktır. Bir insanı sevip sevmemekle
ilgisi yoktur. "İnsan" mukaddestir, mükerremdir, içinde ahseni
takvim olma sırrını taşır. Kimin iyi kimin kötü, kimin ahseni
takvim, kimin esfele safilin olduğunu Allah bilir. Bir
insana hatta şeytana dahi sövmek lanet etmek, müslümanın vazifesi
değildir.
Geçmiş ya da günümüzdeki halka mal olmuş kişilerin fiillerini,
hatalarını ve başarılarını konuşan yok, yazık... Konuşmamız gereken
liderlerin yaptıkları icraatları kazanımlarıdır. Bir insanda
sevilmeyecek ve eleştirilecek şey, onun hatalarıdır ancak; şahsına
küfretmek en iyi ihtimalle alçaklık, kötü ihtimalle de bir
provakatif eylemdir. Atatürk'ü sevmeyenlerin sahte
belgelerle Atatürk'ün annesi ve babası hakkında çıkardıkları iğrenç
dedikoduları nasıl bir kaygıyla okuyorsam, Erdoğan'ın ya
da Kılıçdaroğlu'nun yahut diğer liderlerin şahıs ve ailelerine
yapılan hakaret ve dedikoduları da aynı üzüntüyle izliyorum. Kimi
zaman insanların bizzat kendi arsızlığı ve cehaletiyle, kimi zaman
de gündem mühendislerinin takdiriyle olmak üzere, sosyal medyada
sürekli bir horoz dalaşı tetikleniyor. Şu fenomenlere
sormak istiyorum bazen, karşı cenaha sövünce bunun sizin zatı
alinize ne katkısı, nasıl bir kazanımı oluyor acaba?
Üstelik Atatürk'e küfredenlerin de, onu deliler gibi
sevenlerin de çoğunun Atatürk'ün hayatını bilmiyor olması çok
garip. Maalesef ki şu an Sayın Erdoğan da aynı oranda cahil bir
dost ve düşman kalabalığına sahip. Vasıflı ve mantıklı dostlar
kadar değerli düşmanların da kıymetini bilmek gerek. Çünkü
bazen alçak bir müttefikin savunması, düşmanın saldırısından daha
yaralayıcı olabilir. Bazen de kaliteli bir düşmanın eleştiri
okları, bizim kendimizi toparlamamıza vesiledir.
Küçük kafalar kişileri, orta kafalar olayları, büyük kafalar
fikirleri tartışır. Dostun da düşmanın da büyük düşüneni makbuldür.
Küçük kafalı olmanın bedeli ise, milyonlarca insanın ortak
değeri olan birine hakaret edip, onları da kendi değerlerine
sövdürmek kadar acıdır...