Dünya görüşü birleştirici, medeniyetlerin buluştuğu
geçmişten bugüne yaşanmışlıkları, anılarıyla dopdolu bir
şehir.
Roma, İskenderiye, Antakya
Paris’ten önce bir şehir Antakya New York gibi hareketli,
kralının adını yaşatan bir kent…
30 Mart 2014 seçimleriyle Hatay ilinin merkez ilçesi durumunda
olan Antakya, tarihte en uzun yaşan şehirlerden…
Doğu Akdeniz Bölgesinde Adana, Antep, Osmaniye şehirleri ve
Irak, İran’a kadar uzanan Türkiye’nin güneyinde Samandağı, Çevlik
mağaralarında yüzyıllar öncesinden kalan izleriyle Semavi din
mensuplarının birbirlerini ziyaret ettiği, bayramlaştığı kendine
özgü yaşanmışlıklarıyla özellikle yaz aylarında Hatay havalimanına
indiğinizde sıcak esen güçlü rüzgarlarıyla kendi iklimine sizi
mıknatıs gibi çeken bir şehir.
1934 Antakya doğumlu Ferit Karayusuf’un hatıraları
Antakya’nın tarihi kadar canlı. Çok kıymetli dostum Suat
Mıstıkoğlu’nun dostlukları birleştiren, saygı sevgi ve değerlerin
yaşatıldığı Arsuz Otelinin bahçesinde Ferit Amca ile süvari
kahvesinin acılığında demlenen hoş bir muhabbettin yarınlara
taşınacak hatırası olan sohbetimizi sizlerle paylaşmak istedim.
Geçmişe özlem duyuyorum…
Eski Antakya evleri geniş bir avlu ve bu avlunun içerisinde
muhakkak bir turunç ağacı, portakal, nar bulunur. Mutlaka muazzam
kokulu bir kebbet reçeli yapardık. Asma ağacının altında
içerisi ferah, pencereleri sizi çağıran, hormonsuz yaşanılan
sevimli günlerdi. 1950 öncesi gramafonlu zamanlar, mehtapta
akordeonla yol boylarına çıktığımız günlerdi. Briyantinli
saçlarımız, elimizde fulya çiçekleriyle ipek pembe kağıt ve
zarflarda sevgi ve paylaşım dolu unutulmaz gülümseten anılarımız
vardı. Anılarımız ve içinde tırtırlı mümkündür, mümkün değildir
yazan heyecanlı mektup bekleyişlerimiz vardı.
Antakya’dan gaza basın Halep’tesiniz.
Halep yolu düz gider
İçinde bir kız gider
Kız yolunu şaşırmış
İnşallah bize gider…
Vakıflar köyünde güzel kokulu Fulya çiçekleri Lübnan’da Bekaa
Vadisinin doğusunda doğan büyük bir kavisle Suriye’yi dolanıp
Antakya’yı geçerek büyük bir kavis çizip asilik yapıp burada denize
dökülmüş Asi Nehri, Romalılardan kalma muhteşem bir eser olan Titus
tüneli, Lübnan’dan ördek avına gelen kafileler, Saman dağı
Hıdırbey köyündeki çınar ağacı dün gibi yaşadıklarımız diyor Ferit
Amca…
Asi dizisinde antikacı dükkanını çalıştırıyor Tuncel Kurtiz’in
rol arkadaşı, Eylül dizisinde ise vali ama gerçek valimiz muazzam
hizmetleriyle Ülgen Paşamızdı diyor. Harbiye’de ve Yenişehir
gölünde bir otel yapılmasını sağladı Ülgen Paşa, muhteşem
anılarımızın dolu olduğu Arsuz Oteli de onun ricası ile Alaeddin
Mıstıkoğlu tarafından Arsuz ve bölge turizmine kazandırıldı.
Antakyalılar biberi çok sever, dövülmüş biber olacak. Zeytinyağı
Sabunun türlüsü… Defne yağından yapılmış sabunu plaja dahi getirip
hiç şampuan kullanmıyor Ferit Amca. Hanımının siyah havuçtan
yaptığı iç pilavını hiçbir şeye değişmem diyor. İçli oruk,
yaprak sarması, muhammara, maklube, künefemizin lezzetine doyum
olmaz diyor. Eylül’de Belen Dağlarından dünyanın dört bir
yanına uçar kuşlar leylek göçüdür. Antakya’dan Fransa’ya, Beyrut’a,
Amerika’ya, İngiltere’ye eğitim için çok gencimizi yollamışızdır.
Dedelerimden Antakyalıyım iki defa rahmetli İsmet İnönü işyerimizi
ziyaret etti. Çok güzel zamanlarımız oldu.
Kalbiyle öyle güzel yaşattı ki geçmiş zamanı Ferit Amca, kendimi
Antakya mozaik müzesinin içinde buldum. Bir ben vardım birde
güvenlik görevlileri. Bitmeyen tadilatlar St Pierre Kilisesi de
kapalı yıllar geçiyor. Hoşgörü şehri Hatay Antakya’da turizm
bitmeden şehrin değerleri yaşatılmalı. Herkes üzerine düşen görevi
yapmalı.
Soluğu Uzun çarşıda aldım. Virajı döndüğümde önümde yol
tabelaları küçük bir minibüs, kulağımda Ferit Amcanın fakirinde
mutlu, zengininde mutlu olduğu bir dünya umudum var diyen sesi…
Suat Mıstıkoğlu, Ali Kılıç, Can Toma, İskenderun’dan Ayhan
Binbay ve dostlarla buluşmak üzere vedalaştım. Bu kadim kentin
geçmişten geleceği kucaklayan düşünsel yolculuğunda…
Tatil tadında kalın.