Hayatta düşmek bir kuraldır.
Herkes düşer.
Düşmeyen kimse olmaz. Bugün,
çevremizde başarılı olarak gördüğümüz herkes de mutlaka bir
yerlerde düşüş yaşamıştır.
Ancak, düştüğü yerden
kalkabilenler kazanır.
Çünkü, bu insanlar bilir ki;
düştüğü yer, kendi yeri değildir.
Kalkarlar, yürürler ve
koşmaları gereken yerde de koşma cesaretini gösteriler.
Değerli öğrenci dostlarım,
dönemin yarısına geldik. Eylül ayında okulların açıldığı hafta
sizlere bir çalışma programı önermiştim.
Bu programı gerek ÖSS, gerek
SBS ve gerekse okul dersleri için uygulayan arkadaşlarımız şimdi
büyük oranda, “iyiki yaptım” diye mutluluklarını
yaşıyorlardır.
İstedikleri oranda çalışamayan
dostlarımız ise, sınavlardan aldıkları puanlardan, eksikliklerini
fark etmelidirler ve bunun böyle gitmesi durumunda sonucun ne
olacağının şimdiden belli olduğunu görmelidirler.
Neler olabilir?
Düşünsenize neler
olabilir?
“Aman hocam o konuya girmeyin”
dediğinizi duyar gibi oluyorum ama özellikle girmek isterim. Lütfen
siz de girin.
Çünkü, bu bir
kaçıştır.
Ve cesur insanlar,
gerçeklerden kaçmaz, gerçekler üzücü bile olsa üzerine
gider.
Babamın deyimiyle karnenizde
gelecek “civcivleri” şimdiden görebiliyor musunuz?
Ya da sınavlara hazırlananlar
için; ÖSYM"den gelen sonuç kağıdındaki o lanet olası “Hiçbir yere
yerleştirilemediniz” cümlesi ve sizin içine düştüğünüz
durum…
Anneniz, babanız, çevreniz…
karizmanız?..
Düşünmesi bile insanı
geriyor…
Ama rahat olun.
Ve şimdi arkanıza yaslanın,
derin bir nefes alın, iyi düşünün…
Ve önünüzde kalan zamana
bakın.
Bu nedenle, önünüzde her şeyi
halledebileceğiniz iyi bir zaman varken sizin için ve aileniz için
iyi bir karar verin.
Şimdi karar anı.
Var mısınız yok
musunuz?
Varsanız çok güzel; Acun"un
kutularından (okumuş olsa eminim kendisi de öyle diyecektir) daha
büyük şeyler kazandıracak kutuyu açıyorum!
Hayatta kritik zamanlarda
verdiğimiz öyle kararlar vardır ki yıllar sonra bile “iyiki öyle
karar almışım” dersiniz.
Bu, aynen EURO 2008"de
Semih"in attığı son dakika golü değerinde bir harekettir. Size çok
başarılar kazandırır.
Çünkü hiçbir şey için geç
değil.
Dolayısıyla şimdiye kadarki
çalışmalarınız ve notlarınız nasıl olursa olsun bundan sonraki
kalan zamanınız harika olsun…
Ne kaybedersiniz
ki?...
Sizleri kendinizi
bulabilceğiniz güzel bir hikaye ile baş başa bırakıyor ve “İyiki
yaptım” diyenlerden olmanızı diliyorum.
Küçük bir kasabanın dört ayrı
mahallesi varmış.
Mazeretçiler
Birinci mahallede
"evet ama"lar yaşıyormuş.
Evet ama"lar ne yapılması
gerektiğini düşünürlermiş.
Yapma zamanı geldiğinde ise
“Evet, ama” diye cevap verirlermiş.
Cevapları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da
ustaymışlar.
Erteleyiciler
İkinci mahallede de
yapacağım"lar yaşarmış.
Ne yapacaklarını bilirlermiş.
Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış, ama
yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına
varırlarmış.
Bu mahallede insanların
dizleri dövülmekten yara bere içinde imiş.
Yaşamı ertelememek için
verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Keşkeciler
Üçüncü mahallede yaşayan
keşkeciler"in, hayatı algılama gücü mükemmelmiş. Neyin yapılması
gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş. Ama, her şey
olup bittikten sonra.
Keşkecilerin de başları
kanarmış hep duvarlara vurmaktan.
Kazananlar
Kasabanın en yeşil bölgesinde
en güzel evlerin olduğu mahallede ise "iyi
ki yaptım”lar otururmuş.
Onların harika hedefleri
varmış.
Yapabileceklerini bilirler ve
ellerinden gelinin en iyisini yaparlarmış.
Ve sonuçta da hedeflerine
ulaşıp “iyi yaptım” derlermiş.
Keşkeciler, bu mahallede
yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış.
Yapacağımlar, keşkecilerle
birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister, ama bir türlü fırsat
bulamazlarmış.
Evet ama"lar ise mahallenin
güzelliğini görmek yerine ağaçlarının gölgelerinin yeterince geniş
olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden
şikayet ederlermiş.
İyiki yaptım mahallesindeki
insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin
olmayışıymış.
Bu dört mahalleliden
çevrenizde vardır veya siz de bunlardan birisinizdir.
Doğru yaptığınızdan emin olun
ve “iyiki yaptım” deyin.