Hayırcılar bu soruya cevap verebilir mi?

Cumhurbaşkanı'na özerklik ilan etme ve ülkeyi bölme yetkisi veriliyorsa, özerkliği savunan HDP ve PKK neden bu sisteme karşı çıkıyor?

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Yeni Anayasa Paketi'yle birlikte yetkilerin tek kişiye devredileceğini söyleyenler çok vahim bir iddiada bulunuyor. 

Diyorlar ki "Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ve özerklik ilan ederek ülkenin bölünmesine neden olabilecek!"

Her zaman söylediğim gibi;milleti kendileri gibi ahmak zannettikleri için istedikleri yalanı korkusuzca söyleyebiliyorlar. 

Oysa ortada kapı gibi bir gerçek duruyor.

Anayasamızın 123. Maddesine göre idare ve yönetim kanunlarla düzenleniyor. Anayasamızın 126. ve 127. maddesine göre il, ilçe, mahalli idare v e belediyeler kanunlarla kurulabiliyor.

Cumhurbaşkanı'nın bu konularda kanun çıkarma yetkisi yok. Bırakın kanun çıkarma yetkisini, söz söyleme yetkisi dahi yok!

Bu durum onları tatmin etmiyor mu? O zaman gelin bu iddianın sahiplerine hep birlikte şu soruyu soralım:

"Cumhurbaşkanı'na özerklik ilan etme ve ülkeyi bölme yetkisi veriliyorsa, özerkliği savunan HDP ve PKK neden bu sisteme karşı çıkıyor?"

Bu soruya akıl ve mantık dairesinde bir cevap gelebileceğine inanıyor musunuz?

"Ama Habur", "Şey ama Oslo", "Fakat Çözüm Süreci" diye geveleyip duracaklar bunu siz de biliyorsunuz.

Sevgili kardeşlerim...

Yeni sistem yetkiyi de kararı da sadece ama sadece millete veriyor.

Nasıl olacağını anlatayım.

Anayasa Değişiklik Paketi şayet referandumdan geçerse, çıkarılacak kanunlarla beslenecek.

Örneğin, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu değişecek. Dar bölge veyahut daraltılmış bölge sistemi getirilecek. 

Ayrıca partiler istese de istemese de önseçim yapmak mecburiyetinde kalacak. Milletvekili seçimi ayrı, Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrı olacağı için, bütün siyasi partiler milletin istediği isimleri aday göstermek zorunda kalacak. Liderlerin istediği adaylara oy verme mecburiyeti ortadan kalkacak.

Dayatma olması durumunda isteyen seçmen, bir başka partinin milletvekiline oy verebilecek.

Dahası...

Seçim barajı ya tamamen kalkacak, ya da en fazla yüzde 3 olacak. Bütün ama bütün partilerin temsilcileri Meclis çatısı altında olacak. Bir parti bir milletvekili bile çıkarmış olsa Meclis'te olabilecek. 

Daha da önemlisi...

Seçmenlere, hizmetlerinden memnun olmaması durumunda, seçtiği milletvekilini azletme hakkı verilecek. 

Bu sistem sayesinde vekiller Cumhurbaşkanı'nı ya da bakanları değil, milleti memnun etmek için çalışacak.

Ve en önemlisi...

Örnek veriyorum; herhangi bir il veya ilçede 100 bin oy toplayan seçmen, kendi bölgesinde yapılmasını istediği bir çalışmayla ilgili Meclis'e kanun tasarısı sunma hakkına sahip olacak! STK, vakıf ve derneklere de Meclis'e kanun tasarısı teklif etme hakkı tanınacak.

Yani kanun yapma yetkisi Cumhurbaşkanı ya da bakanlarda değil, millette ve milletin seçtiği milletvekillerinde olacak. 

Cumhurbaşkanı sadece bütçeyle ilgili kanun yapabilecek. Bu kanun da Meclis'te kabul edilirse yasalaşabilecek. 

Şimdi soruyorum...

5 yılda bir halkın vereceği oya mahkum edilen Cumhurbaşkanı mı tek adam oluyor?

Bugün vatana ihanet dışında yargılanamazken, yeni sistemde her suçtan, hatta her hatadan dolayı Yüce Divan'a çıkarılacak Cumhurbaşkanı mı tek adam oluyor?

Ama Yüce Divan'a gitmesi için 600 milletkvekilinden 400'ünün oy gerekiyormuş!

Bu sistemde yargılanamazmış!

Siz değil miydiniz "Cumhurbaşkanı 550 milletvekilinden 367'sinin oyuyla seçilsin" diyen?

Ne bekliyordunuz?

135 CHP'li ve 59 HDP'linin oyuyla Yüce Divan'a gönderip idam etmeyi falan mı hayal ediyordunuz?

Hadi itiraf edin.

14 yıl boyunca hep bu hayalle yaşadınız. Buzdolabı magneti gibi, Erdoğan karşıtı olan herkese, herşeye yapışıp kaldınız!

PKK, Fetö, DHKP-C, Esad, Sisi, AB, ABD vs. Kimi bulduysanız onun eteğine yapıştınız.

Siz onlara yapıştıkça millet size tokatı yapıştırdı ama bir türlü akıllanmadınız. 

Ama uyarayım...

Yediğiniz bütün tokatlar kötüydü ama bu sonuncusu en beteri olacak. Öyle bir şepeşille yiyeceksiniz ki sizi spartulayla kazımak bile mümkün olmayacak!

Evet, aynen böyle olacak!

Dipnot: Sanat hayatını ayı oynatarak geçiren Müjdat Gezen'i bu alanda her zaman yetenekli görmüşümdür. Yine ne yaptı ne etti, bir salon dolusu ayıyı bir arada oynatmayı başardı "pezevenk!"

Müjdat Gezen'in deyimiyle "pezevenk" küfür değil. Azericede yol gösteren anlamına geliyor.