Karlı bir kış günüymüş. Yağan kardan dolayı üşümüş olan küçük
kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla
camı tıklatmış, adeta adamın, onun içeri girmesine müsaade etmesini
istemiş. Yalnız adam bu isteği görmüş ama "olmaz alamam, git
başımdan" dercesine kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine
söylenmiş: "Camı tıklatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor
acaba?"
*
Gecenin ilerleyen saatlerinde yalnız adamın canı sıkılmış,
rüzgar ve soğuk arttıkça adamı daha başka düşünceler sarmış, biraz
korkulu bir gece oluyormuş onun için. Kırlangıcın arkadaşlığını
geri tepmekten pişmanlık duymaya başlamış. "Keşke kuşu içeri
alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar,
neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı."
demiş.
*
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp, etrafına bakınmış adam,
belki kırlangıç oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş. Ama
nafile.
*
Uzun kış geçmiş, nihayetinde yaz gelmiş. Etrafta kırlangıçlar,
cıvıldıyarak uçmaya başlayınca; yalnız adam, heyecanla camını
sonuna kadar açıp kuşu beklemiş. Ama gelen olmamış. Beklediği
aydınlık girmemiş penceresinden! Onun hevesle havada uçan kuşlara
baktığını gören komşusu, hikayeyi öğrenince hafif buruk bir sesle:
"Sevgili komşum, anlaşılan sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir
ömürleri oduğunu bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok
üzülmüş ama üzülmek için artık geç kaldığını anlamış...
*
Gelelim kendi hayatımıza. Bizler hayatımız boyunca kaç tane
kırlangıç kovaladık penceremizden? Ayağımıza kadar gelen şansları
kaç defa teptik? Çok iyi arkadaş, hatta belki dost olabileceğimiz
kaç kişiye arkamızı döndük? Bundan öncesini değiştiremeyiz ama
gelecekteki alacağımız kararlar hala bizim elimizde. Bundan sonra
daha dikkatli olmak gerekmez mi?...
Sağlıcakla kalın...
Twitter: @cskn_krc