Gazetecilik dediğiniz buysa...

Son dönemlerde bazı kişilerin söylemlerinden ötürü tutuklanması, düşünce özgürlüğü tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden oluyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Kişilerin düşüncelerinden dolayı yargılanmasına da, tutuklanmasına da karşıyım.

Yeter ki toplumun mukaddes gördüğü, canından aziz bildiği değerlere saldırmasın, hakaret etmesin...

Son dönemlerde bazı kişilerin söylemlerinden ötürü tutuklanması, düşünce özgürlüğü tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden oluyor.

Tartışma konusu olan kişilerin başında Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık geliyor. Muhalif kesim, "Ahmet Şık iktidarı eleştirdiği için tutuklandı" görüşünde...

O zaman gelin hep beraber Ahmet Şık'ın sosyal medya üzerinden verdiği mesajlara hep birlikte göz atalım.

1 - Tahir Elçi'yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler, katil sürüsü bir mafyasınız.

2 - Devletiniz teröristtir.

3 - PKK için çalışanlar da gazetecidir.

4 - Rus büyükelçiyi vuran kişi AKP hükümetinin yetiştirip beslediği El Nusra örgütüne bağlı teröristtir!

5 - ABD ve AB'nin cihatçı teröre karşı müttefikimiz dedikleri PYD'nin terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışanlar olağan şüpheli olmaz mı?

Cumhuriyet Gazetesi'nde MİT tırlarıyla ilgili yazdığı yazıları, yaptığı haberleri saymıyorum bile...

Hani "Hükümetiniz teröristtir" demiş olsa, muhalif der geçersiniz. Ama gazeteci dediğimiz bu şahıs, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için "Terörist" diyor. 

Yetmiyor, "Katil sürüsü mafya" diyor. 

O da yetmiyor, binlerce şehit ailesini rencide etme pahasına terör örgütü PKK sempatizanlığı yapıyor.

Türkiye'nin Tahir Elçi'yi katlettiğine dair elinde belge var mı?

Yok!

Peki devletin terör eylemi yaptığına dair bir delilin var mı?

O da yok!

Neye dayanarak bu korkunç iddiaları ardı ardına sıralıyorsun kardeşim?

E ben gazeteciyim, istediğimi yazar, kafama eseni söylerim!

Yok arkadaş!

İpini koparanın devlete hırlayacağı günler çok geride kaldı. Bu millet 15 Temmuz'da bu devlet için canını ortaya koydu. 

Can Dündar gibi hainler, senin gibi zibidiler istediği hakareti etsin, istediği iftirayı atsın diye ölüme yürümediler herhalde değil mi?

****

Gelelim bir başka tutuklanma olayına...

Cumhuriyet Gazetesi'nde staj yapan bir muhabir önceki gün bir kahvehanede sokağa çıkma ve ayaklanma çağrısı yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı ve tutuklandı.

Vay efendim neymiş?

Bu gazeteci laiklik çağrısı yapmış diye tutuklanmışmış!

Gazeteci dedikleri genç kadın, DHKP-C'nin hücre evleri olarak bilinen Halkevleri Üyesi.

Hem de öyle böyle değil.

Savcı Selim Kiraz'ı makamında şehit eden iki DHKP-C'li teröristleri twitter üzerinden övebilecek kadar gözü dönmüş bir terörist! 

Kahvehanede, "Bu iktidar Deaş'ı destekliyor diye ölüyoruz. Laikliği savunmak için sokaklara çıkın ve mücadele edin" diyor. 

Hatırlarsanız bunlardan bir tane daha vardı. Gezi'de "Atatürk'ün askerleriyiz" diye yırtınan kırmızı fularlı kızı hatırlarsınız. "Laikliği savunduğu için dayak yedi" diye haber bültenlerine konu olmuştu.

Şimdi Kandil'de, Murat Karayılan'ın koynunda laikliği korumaya, Cemil Bayık'ın yatağında Atatürk'ü savunmaya devam ediyor!

Yaşadığımız dönem böyle bir dönem maalesef...

Biri devlete hakaret ettikten sonra gazeteci kimliğinin arkasına saklanır. Öteki millete  sövdükten sonra üzerine geçirdiği Atatürk tişörtünün ardına saklanır. Bir diğeri de milleti sokağa, isyana davet ettikten sonra laikliğin arkasına saklanır.

Böyle gelmiş odlabilir ama bundan sonra böyle gitmeyecek!

Bu işin lami cimi yok!

Devlete baş kaldırmaya cüret eden, sonucuna katlanacak! Kin ve nefret tohumlarını filizlendirmeye çalışan kim varsa yaptığının hesabını adalet huzurunda verecek!

Son olarak...

Hakkı ve hakkaniyeti gözetmek adına şu iki konuya değinmeden geçemeyeceğim. 

Madem ki sosyal medya üzerinden halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu işleyenler bulunup hesap soruyor.

O zaman, Reina'da katledilenlerin arkasından aşağılıkça mesaj yazan hakem Süleyman Belli'nin de gözaltına alınıp hesap vermesi gerekiyor.

Aynı şekilde Reina'da ölenler için "Oh olsun" diyenlerin de bulunup adaletin huzuruna çıkarılması gerekiyor. 

Madem ki Barbaros Şansal isimli şebek suç işlediği gerekçesiyle gözaltına alındı. O zaman kendisini havaalanı apronunda polislerin arasında darp edenlerden de hesap sorulması gerekiyor.

Medeni bir toplum olduğumuzu iddia ediyorsak, söze sözle cevap vermeyi bilmemiz, hakkı ve hukuku adalet huzurunda aramayı öğrenemiz gerekiyor. 

Unutmayalım...

Bizim gibi düşünmeyenleri kendimiz cezalandırmaya çalışırsak, iç karışıklık, iç savaş isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.