Milletin hür iradesi ile seçilmiş bir iktidarı gerekçesi ne
olursa olsun anti demokratik araç ve yöntemlerle iktidardan
uzaklaştırmanın asla kabul görmeyeceği bir çağda Mısır halkının
iradesine karşı yapılmış askeri darbeyi farklı kılan özellik öyle
görünüyor ki, Mısır tarihindeki Fravuni tecrübenin esas alındığını
gösteriyor.
Bilindiği üzere Milattan önce asırlarca Mısır’ı idare etmiş
güçlü bir hanedanlık vardı. Bu hanedanlığın başında bulunanlara
Fravun denilirdi. Hanedanlığın gücü ile azgınlığı paralel
büyüyordu. Hz. Musa’nın peygamberliği ise hanedanlığın zirvesine
tekabül ettiği tahmin edilir. Bu dönemde Mısır’ın ezilen kesimi
İsrailoğullarıdır. Hz. Yusuf döneminden itibaren Mısır’da yaşayan
İsrailoğulları zamanla köleleştirilmiş, sayıları artmasın diye de
dönem dönem demografik düzenlenmeler yapılıyor, gerektiğinde erkek
çocukları boğazlanarak azaltılıyordu. Bunun da fayda getirmediğini
gören en güçlü ve o oranda zalim Fravun II Ramses, kurtuluşu Mısır
halkını çeşitli bahanelerle karşıt gruplara ayırıp birbirlerine
düşüren bir siyasette bulmuş ve uzun bir süre ülkeyi böyle
yönetmişti. Binlerce yıl süren bir hanedanlıktan elbette ki
devşirilecek birçok tecrübe vardır.
Hz. İsa’nın doğumuna yakın Roma tarafından varlığına tamamen son
verilen Fravunlar çağı, ne var ki, iki bin yıl sonra tekrar
hortladı ve neredeyse son bir asırdır Mısır halkının iradesini hiçe
sayan, yüzlerce alim ve aydınını idam eden, binlercesini katleden,
on binlerce genci en zalim zindanlarda çürüten Fravuni bir
diktatörlük hüküm sürmüştü. Bir yıl öncesine kadar devam eden bu
sistem Mısır halkının hür seçimleriyle sona ermiş ve ilk kez Mısır
seçilmiş bir başkana kavuşmuştu.
Ne var ki seçilen başkanın referansları emperyalizmin hoşuna
gitmemiş olacak ki, Yeni Mısır yalnızlığa mahkum edildi. Bununla da
yetinmeyip sinsi ve hilebaz yollarla Mısır halkını karşı karşıya
getiren çağın en kirli senaryosunu sahnelendi.
Yüzüne binlerce kez tükürülmeyi hak eden asrın bu maskeli
vicdanı ne yazık ki, Mısır halkının her türlü kuşkudan uzak bizzat
kendi hür iradesi ile belirlemiş olduğu kaderinin apoletli postallı
zorba güçler tarafından gaspını adeta izleyerek dilsiz şeytan
rolünü tercih etmiştir.
Demokrasiye, özgürlüğe, hür iradeye, seçime, halka ve
tercihlerine inancı ve saygıyı asgari bir ahlaki ölçüt telakki eden
her insanın, her cemiyetin, her devletin bana göre asgari
mükellefiyeti Mısır halkının hür iradesi ile teşekkül ve teessüs
etmiş iktidarına karşı yapılmış bu mütecaviz saldırıyı nefretle
kınaması ve samimiyet testi olarak da Mursi’den başkasını asla
muhatap kabul etmemesidir.
Şunu herkesin görmesi gerekir ki, bu tarihten sonra artık hiçbir
güç Mısır’da suları tersine akıtamayacak, halkın kaderini
belirleyecek irade ve kudretin sadece halka ait olduğu kuralı
yeniden belki de daha sağlıklı bir şekilde yine işlemeye devam
edecektir.
Bakışları ufukta yok olanlar bunu uzak görebilirler ama
ufukların ötesine nüfuzu olanlar için mesafe gerçekten
yakındır.