Ertuğrul Özkök'ü korku sarmış!

28 Şubat döneminin en günahkar gazetelerinden biri olan Hürriyet'in, o dönem tepesinde olan Ertuğrul Özkök bugünkü köşe yazısında o karanlık günleri yadetmiş!

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

28 Şubat döneminin en günahkar gazetelerinden biri olan Hürriyet'in, o dönem tepesinde olan Ertuğrul Özkök bugünkü köşe yazısında o karanlık günleri yadetmiş!

O günlerde yaptığını bugün de yapmaya çalışarak..

Yani toplumun akıl sağlığıyla oynayarak..

Bugün 28 Şubat'ın mağdurları olarak gösterilen Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan'a reva görülen muamelenin haklılığını savunduğu yazısında,

"Halk, bugün mağdur olarak takdim edilenleri o gün cezalandırmış. Peki buna karşılık kimi ödüllendirmiş? Bülent Ecevit'i. DSP'nin 1995'te 14.64 olan oyu, 1999'da 8 puan artışla yüzde 22.19'a çıkmış. Öyleyse, Müslümanlar'a ceza çektirdiği ileri sürülen 28 Şubat sürecinde halk kimi ödüllendirmiş? Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne türbanla girmeye çalışan Merve Kavakçı'nın karşısına dikilen lideri. Yani Ecevit'i" Tuhaf değil mi? Bence değil..." diyor muhterem...

Yazıyı okuduğumda, "Senin yatacak yerin var mı?" dedim içimden..

"28 Şubat kararlarını çaktırmadan nasıl savunabilirim" diye kafayı bayağı yormuş ve ortaya bu ucube yazı çıkmış. Yoksa bir insanın kafasına silah dayasalar, ancak bu kadar saçmalayabilir.

O dönem darbecilerin, cuntacıların, küresel ekonomiyi elinde tutan karanlık ellerin sadık hizmetkarı olan birinden tersi bir yazı beklemek, şişeden cin çıkmasını beklemekle eşdeğer olurdu sanırım.

Öncelikle bilmeyenler için hatırlatayım..

Benim meslek hayatımın 6-7 yılı Doğan Grubu'nda geçti.. 28 Şubat kararları alındığında ben Milliyet Gazetesi'nde görev yapan bir haberciydim..

O dönem masum haberlerin ırzına nasıl geçildiğini, inanç adına atılan her adımın TSK'nın emriyle, bu gruba bağlı gazete ve TV'lerin eliyle nasıl bir irticai hareketmiş gibi topluma kakalandığının canlı şahidiyim

O malum evde Fadime Şahin'le basılan Müslüm Gündüz'le nasıl işbirliği yapıldığına, evi basacak olan polislerin Gündüz'ü cepten arayarak, "Hadi be oğlum! Fadime daha banyoya girmedi mi yahu? Ağaç olduk burada acele et!" dediğine kulaklarıyla şahit olan bir gazeteciydim anlayacağınız..

Bunları bilin ki, neden "Senin yatacak yerin yok" dediğimi iyi anlayın diye veriyorum bu bilgileri..

Şimdi gelin bu bilgiler ışığında Özkök'ün yazısındaki idddiaların doğruluk derecesini şöyle bir gözden geçirelim..

O dönem halk bir siyasi ayaklanma ile Çiller ve Erbakan'a tepki gösterdi mi gerçekten?

Bakın!

Şu su götürmez bir gerçek ki; O dönem TSK ve medya elele vererek topluma bir dayatmada bulundu.. Bir başka tabirle, ölümü gösterip, sıtmaya razı etti .. Halkın bilinç altına sinsice, "Ya bu koalisyon hükümeti gidecek, ya da darbe olacak" mesajı kodlandı..

Bu ülke insanı darbelerden çok çekti.. Menderes asılırken gıkı çıkmayan, ondan sonraki her darbede de hem canından hem malından ödün vermek zorunda olan halk bir kez daha boynunu büküp emredileni yaptı..

Olan sadece bu..

Yoksa ne kimse Erbakan'dan vazgeçti, ne de Ecevit'e verilen bir ödül vardı ortalıkta..

Özkök'ün, "Halk Ecevit'e yöneldi, O'nu ödüllendirdi" demesini okuyan da o dönem DSP'nin yüzde 50 oy aldığını sanacak..

Kafatasının içinde biraz beyin taşıyan herkes hatırlar ki, Ecevit o dönem "Azınlık Hükümeti'nin Başbakanı" olarak Fazilet Partisi'nden milletvekili seçilen Merve Kavakçı'ya tepki gösterdi. Yani Refah Partisi kapatıldıktan sonra, Erbakan'ın eli kolu kesildikten sonra..

Buraya kadar tamam mı?

Tamam

Devam edelim..

Sonra Ecevit'in kucağına Amerikan kargosuyla APO'yu verdiler ki alıp başını yürüsün de tek başına iktidar olsun diye.

Asıl ödülü kim vermiş Ecevit'e?

TSK ve ABD ortaklığı değil mi?

Peki bu ödüle rağmen ne mi oldu?

Ala ala yüzde 22 oy alabildi.. Kura kura ANASOL-M hükümetini kurabildi..

Bu mu ödül?

Diyorum ya, toplumun akıl sağlığıyla oynamayı seviyor o  dönemin kudretli genel yayın yönetmeni..

Eli varıp da, "Ama bir süre sonra halk ANASOL -M hükümetini sandığa gömdü.. O ödüllendirilen Ecevit yüzde 1 ile siyaset tarihine karıştı. Hem o dönemin siyasileri, hem biz medya mensupları, hem de darbeci cuntacı generaller öyle bir tokat yedik ki sesi arşı aladan duyuldu. O eli kolu kesilen Erbakan'ın öğrencileri ezici bir çocuğunlukla ve tek başına iktidara geldi. 10 yıldır da kimse iktidardan indiremiyor" diyemiyor..

Diyemiyor çünkü işine gelmiyor..

"28 Şubat'ın medya ayağı bendim. Biz aslında Erbakan'a da karşı değildik. Bizim hedefimiz o dönem meydanlarda Aydın Doğan'a meydan okuyan Çiller'i devirmekti ve bu nedenle askerle işbirliği yaptık" diyememenin ezikliği içinde yazıyor da yazıyor.

"Çiller ve Erbakan'ın oy kaybı üzerinden 28 Şubat sürecindeki rolümü perdeleyeyim. Yoksa bu 28 Şubat sorgulamaları bana, bize kadar uzanırsa biteriz" derken de böyle sobeleniyor işte.