Ekrem Dumanlı ve darbe çağrısı

Kuzuya rakı içirince yaptığı ilk iş kurdun evini sormak olmuş. Akın İpek'in sahibi olduğu Kanaltürk TV'de izleme şansı bulduğum Ekrem Dumanlı tam da o kuzuyu andırıyordu tuhaf söylemleriyle...

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Kuzuya rakı içirince yaptığı ilk iş kurdun evini sormak olmuş. Akın İpek'in sahibi olduğu Kanaltürk TV'de izleme şansı bulduğum Ekrem Dumanlı tam da o kuzuyu andırıyordu tuhaf söylemleriyle...

Koza İpek'e yapılan operasyonu yorumluyordu kendince...

12 Eylül darbesiyle bugünleri kıyasladığı konuşmasında meseleyi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a getirip şu cümleyi kuruyordu:

"Bu memleket sahipsiz değil. Bu memleket çoook olaylar gördü. 12 Eylül döneminde cezaevinde en yakın arkadaşlarımın yaşadığı işkenceleri gördüm. Yaşlı insanların işkence görmelerine şahit oldum. Ben de işkencelerden geçtim. Herkeste şöyle bir hava vardı. Bu bir kabus gibi çöktü, artık gitmez deniliyordu!"

Cümlenin bundan sonraki bölümü çok daha ilginç. Dumanlı'nın ağzından dinleyelim...

"Gider abicim gider. Ya adam gibi gider. Ya da gitmek zorunda kalır. Vicdanlar kaldırmayınca ne olacak? 'Ben sizin üstünüze bindim daha da inmem.' diyor. Böyle olur mu? Gider abicim gider. Bu gidişle Türkiye'nin tabanı sola kayar."

Dumanlı, "kabus" diyerek cemaatin yaşadığı sıkıntılara atıf yapıyor, o kabusu yaşatan adamın Erdoğan olduğunu ima ederek, "Ya adam gibi gider, ya gitmek zorunda kalır" sözüyle Cumhurbaşkanı'nı üstü kapalı bir şekilde tehdit ediyordu.

Ekrem Dumanlı bunları söylerken Kanaltürk ekranının alt kısmında, "Yayın organlarımıza operasyon" yazıyordu. Nasıl bir operasyon ise beyefendi halkın yüzde 52'sinin oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı'nı açık açık tehdit ediyor.

Benim bu konuşmalardan anladığım kadarıyla arazi olma sırası Ekrem Dumanlı'ya gelmiş!

Hatırlarsanız en son buna benzer cümleleri Zekeriya Öz isimli "Dönemin Savcısı" kurmuştu. Sonra bir gece baktık ki koca göbeğiyle Ermenistan'a "hicret" etmiş. Oradan da ver elini Almanya. Şimdilerde hocasının bulunduğu kutsal topraklara varabilmek için çareler arıyor.

Paralel yapı mensuplarına göre Erdoğan'ın bundan 3 yıl önce yurt dışında bir ülkeye kaçması gerekiyordu. Kaçacak dedikleri Erdoğan kaçamadı ama "Kaçacak" diyen herkes sırra kadem bastı.

Emre Ulsu, Önder Aytaç, Celal Kara ve son olarak Akın İpek. Demedi demeyin, sınır kapılarına haber verin.

Dumanlı gidici!..

Ancak gitmeden önce Ekrem Dumanlı'ya bundan sonra düşen şey, "Ya gitmezse?" sorusuna cevap vermektir. Eğer Saddam'ın enformasyon bakanı gibi atıp tutmuyorsa bildiği bir şey var demektir. Ne olacak ve nasıl gönderilecek Erdoğan? Belli ki bu tehditlere boyun eğmeyecek. O vakit nasıl olacak da gitmek zorunda kalacak?

O'nu Cumhurbaşkanlığı makamına getirenler ortaya bir irade koydu. Eğer bir gün gidecekse, geldiği güzergahı takip ederek gidecek. Eğer niyet bunun dışında alçakça bir yöntemle göndermekse o zaman durum değişir.

Dumanlı olayın farkına varamamış sanırım.

Türkiye 28 Şubat döneminden sonra büyük bir kırılma yaşadı. E- muhtıralar, cumhuriyet mitingleri, 377 garabeti, Gezi ayaklanması ve 17/25 Aralık darbe girişimleri bu kırılmaları daha da derinleştirdi.

Yüzde 52'lik kesim onu laf olsun diye Cumhurbaşkanlığı makamına oturtmadı. Oy verenler, onu divermeye çalışanlara"Hele bir dokunun da görelim!" diyerek meydan okudu. Bundan sonra Erdoğan'ın kılına insan elinden zarar gelirse bu memlekette ve özellikle de okyanus ötesinde hiç kimse başını huzur içinde yastığa koyamaz!

Bunu anlaması, veyahut birilerinin karşısına oturup kafasına vura vura bu gerçeği anlatması lazım.

Yukarıdaki açıklamada dikkat ederseniz Ekrem Dumanlı bir korkusunu da dile getirmiş, "Bu gidişle Türkiye'nin tabanı sola kayar" demiş!

Seçmen hür iradesini ortaya koyduktan sonra ister sola, ister sağa kayar bu korkulacak veya ayıplanacak bir durum değil. Allah kimseyi dini cemaat kisvesi altında HDP'nın alt tabanına kayanlardan ve PKK için kapı kapı dolaşan omurgasızlardan eylemesin yeter ki...

Yazının başlığı içerikten farklı gibi algılamış olabilirsiniz ama değil.

Anlatayım...

Operasyon yapılan Koza İpek'in yayın kuruluşlarından biri olan Bugün gazetesi bugün baştan sona iftira içerikli bir manşetle çıktı okurlarının karşısına...

Haberde, "İşte Türkiye'nin IŞİD'e yardım yaptığının belgesi" denilerek google'den alınan bazı alakasız fotoğraflar yayınlanmış. "Tanklara zırhlı koruma" diye verdikleri fotoğraf, 8 Ocak 2014 tarihinde IŞİD'in YPG'den ele geçirdiği araç haberinde çıkıyor.

Zaten tankın üzerinde de nal gibi "YPG" yazıyor.

Diğer silahlar da Özgür Suriye Ordusu'nun Beşar Esad'a karşı kullanmak üzere hazırladığı el yapımı bombalardan ibaret.

Bu el yapımı bombalar mutfak tüplerinden yapılma, düşünün artık!

Ama gelin görün kü her gördüğü boruyu havan topu, her gördüğü saç levhayı IŞİD tanklarına enstrüman yapan sazanlar bu habere bir çırpıda inanıyor.

Ve ne acıdır ki bu tür yalan haberler Doğu ve Güneydoğu'da büyük bir infiale neden oluyor. HDP'nin gazlaması sonucu PKK'lı teröristler "Türkiye IŞİD'e destek veriyor" diyerek bunun intikamını asker ve polisi şehit ederek alıyor.

Altını çizerek söylüyorum...

Cumhuriyet, Sözcü, Bugün gibi gazeteler ile bu gruplara bağlı televizyonlar polisi ve askeri açık açık hedef gösteriyor. Tıpkı daha önce Berkin Elvan üzerinden hedef gösterip Savcı Mehmet Kiraz'ı DHKP-C'li teröristlere katlettirdikleri gibi bu kez da PKK'ya polisi ve askeri öldürtüyorlar.

Devlet bu azmettiricileri daha ne kadar seyredecek merak ediyorum!