Bahar geldi, her taraf rengârenk bir çiçek
bahçesine döndü.
ÖSS ve SBS’ye hazırlanan çocuklarımız,
baharın geldiğini fark edemeden, sınavlara iki aydan az bir zaman
kalmasının verdiği telaş içerisinde; büyük bir azim ve gayretle “ha
bire” çalışıp netlerini artırma çabasındalar.
Artık, maratonda son tura yaklaşırken,
çalışma saatlerini biraz daha artırıp, haftada iki deneme yaparak
atak yapma zamanı geldi.
Dememelerde; bildiğiniz halde yapamadığınız
konuları tespit edip; o konularla ilgili bilgi eksiğiniz varsa,
konu tekrarı yapmak; soru eksiğiniz varsa, soru takviyesi ve
özellikle çıkmış ÖSS sorusu çözmek çok faydalı olacaktır.
Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın; ÖSS, SBS
konu konu odaklanarak kazanılır.
Bunun için de, konu bazlı düşünmek ve hep
eksik konuları pekiştirmek özellikle bu dönemde netlerinizi daha
fazla artıracaktır.
ÖSS ve SBS’de gerçek sorun biliyi unutmak
değildir, bildiğiniz halde bilgiyi
kullanamamaktır.
Çünkü unuttuğunuz bilgi zihninizde
kayıtlıdır ama, sadece o an ulaşamıyorsunuz demektir. Bu bilgiler,
yakın hafıza bilgileri olduğu için sınava yakın zamanda
baktığınızda rahatlıkla yapabileceğiniz konuları teşkil eder.
Asıl üzerinde durmanız gereken, bilgiyi
kullanma gücünüzü ölçen sorulardaki performansınızdır.
Bunu geliştirmek için de, bol soru çözmek,
çıkmış sorulara mutlaka hakim olmak ve tam denemelerin yanında,
ders denemesi yapmak çok etkili olacaktır. Yani alanınıza göre,
sadece Matematik 2, veya Türkçe denemesi yapmak, sizin bu
derslerdeki netlerinizi artıracaktır.
Yeri gelmişken, artık günde dershane veya
okul dahil 10-11 saat çalışma zamanıdır.
Diyelim ki; okulda 7 saat ders
görüyorsanız, üzerine 3-4 saat çalışmalısınız. Aynı kural dershane
için de geçerli.
Elbette bütün bunları yapmak kolay değil
ama, hangi başarıya kolaylıkla ulaşılabilir ki..
Netice de herkes sizinle aynı zorlukları
yaşıyor, aynı engellerle karşılaşıyor. Bunu sadece siz
yaşamıyorsunuz.
Ve başardığınızda; “İyi ki yaptım. Her şeye
değdi” diyeceksiniz.
Akıllı insan, sonucu şimdiden görebilen ve
ona göre davranan insandır.
Bırakın çalışsınlar,
bırakın kazansınlar
Öğrenci dostlarıma program vereyim derken
konun ucu kaçtı.
Aslında mevzuyu, çocuklarımızın sınavlara
hazırlanmasını zorlaştırmak için elinden geleni ardına koymayan
yetkililere getirecektim.
Her nedendir bilemiyorum; ülkemizde
çalışmak isteyen, bir şeyler başarmak isteyen birileri varsa kesin
onlara engel olan birileri de çıkar.
Ya bakanlık, ya bürokrasi ya da
kurumlar…
Birini aşsan, diğerine takılırsın.
Sınav yaklaşırken, öğrenciler doğal olarak
sınava daha fazla yoğunlaşmak ve daha fazla çalışmak için
ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar.
Bakın ben, bu önemli dönemi iyi
değerlendirmeleri için 10 saat çalışmalarını
öneriyorum. Bu kadar saati yazması
klavye için kolay.
Pekiyi, öğrenciler bu kadar yükün altına
girerken, yetkililerimiz onlara yardım ve destek amaçlı ne
yapıyor?
Tam anlamıyla, onların yükünü daha fazla
artırıyor, onları daha fazla geriyor ve psikolojilerini
bozuyor.
Vayy sen misin ders çalışmak isteyen!..
Sen misin sınava hazırlanacağım, daha fazla
zaman ayırmam lazım diyen!..
Milli Eğitim yetilileri, okullardan
öğrencilere izin vermeme konusunda hassas davranmalarını
istiyormuş.
Hastaneler ve sağlık ocakları çocuklara
rapor vermeyecekmiş.
Bir de buna okullarda, “ÖSS’den SBS’den
bana ne” deyip “Ben müfredatımı yetiştireceğim” diye tutturan,
öğrencinin psikolojisini anlamaktan uzak bazı okul yöneticilerini
ve öğretmenleri ekleyin.
Bu noktada, öğrencilere karşı empatik ve
anlayışlı davranan, onları rahatlatan, yüreklendiren ve
çalışmalarını kolaylaştıran öğretmenlerimizi gönülden
kutluyorum.
Onlar, öğretmenlik misyonunun sadece bilgi
aktarmak olmadığını bilen, onlara bir yaşam koçu gibi davranan
gerçek eğitmenlerdir.
Oysa, Milli Eğitim yetkililerinin,
hastanelerin, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin:
“Bu çocuklar, zaten sınav psikolojisi
içindeler. Sadece daha başarılı olmak için ders çalışmak
istiyorlar. İşlerini kolaylaştırmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
Onları rahatlatmalıyız ve yardım etmeliyiz” diye düşünmelerini
beklerim.
“Çok beklersin” dediğinizi duyuyorum.
Ben de onlara
şunu soruyorum; kendi çocuklarınız olsa: “Aman, bu zamanlar sınav
için çok önemli; eksiklerini tamamlasın” diye düşünüp sınava mı
çalışmalarını isterdiniz, yoksa sınavdaki sorularla hiç ilgisi
olmayan saçmalıklarla mı uğraşmasını isterdiniz.
Sen ne dersin okuyucu?