- Bugün, hava çok güzel ama
yarın yağmur yağacak.
- Bugün, hava çok güzel ve
yarın yağmur yağacak.
- Yarın, yağmur yağacak olsa
bile bugün hava çok güzel.
Bu ifadelerden hangisi sizde daha
olumlu bir etki bıraktı?
Peki, bu soruyu düşünürken bir de şu cümlelere
göz atın:
- Ahmet bey, gömleğiniz çok güzel, kravatınız
da ona uymuş fakat ayakkabı berbat.
- Ahmet bey, gömleğiniz çok güzel, kravatınız
da ona uymuş bununla birlikte siyah bir ayakkabı
olsaymış harika dururmuş.
Peki, madem kelimeler ve etkilerinden
bahsediyoruz, bir de şu ifadelere kulak verin.
- Eğer yarın müsait olursan,
raporları bitir.
- Yarın raporları bitirmeyi
dene.
Sizce, istenen bu raporların bitirilme
ihtimali ne kadardır?
Çocuğunuz sınava girecek ve siz onu
sakinleştirmek mi istiyorsunuz?
Bunun için ona neler söylersiniz?
- Panik yapma çocuğum, bak panik yaptıkça daha fazla kötü
oluyorsun.
- Stres yapma evladım. Stres yapmaya ne gerek var.
- Endişelenme canım! Endişelenecek ne var.
Durun bitmedi. Bu sözlerin kendisini kesmediği
için durumu daha ileri götürenler de var.
- Sınava girince heyecan filan yapayım deme ha! Heyecanlanacak ne
var canım. Bak, geçen yıl Ayşe hanımların kızı Necla, çok çalıştığı
halde sen sınavda heyecan yap. Yazık kızcağız denemelerde çok iyi
netler yaparken sınavda çakılıp kaldı.
Bu ifadeler sizce çocuklarımızı ne kadar
rahatlatır?
Buların yerine şu sözler nasıl bir etki
oluşturur?
- Rahat ol, sakin ol ve sadece elinden
geleni yap.
Oysa aslında hepsinde aynı şeyi söyledik
bununla birlikte küçük bir değişiklikle ifadenin anlamı ve
etkisi değişti.
Siz ilk ifadeyi kullanırken de belki son
ifadedeki etkiyi bırakmak istemiş olabilirsiniz.
Sonuç tam tersi olurdu.
Doğru iletişim, sizin ne söylediğinizde değil,
karşıdakinin ne anladığına ve onda ne etki
bıraktığına bağlıdır.
Sihirli kelimeler
“Ama, fakat, ancak, lakin, yine de” gibi
ifadeler; kendinden önce gelen ifadelerin anlamını siler ve o
kelimelerden sonra kullandığınız ifadenin anlamı zihinde kalır.
Yemek çok güzel olmuş ama biraz tuzu
eksik.
Tuzu biraz eksik ama yemek çok güzel
olmuş.
“Eğer ve dene” ifadeleriyle istenen bir iş,
çoğunlukla olumsuz sonuçlanır.
Yani sizin raporlarınızın hazır olma ihtimali,
çok şu sözleri duyma ihtimalinizden çok düşüktür.
- Şeyy.. Müdür bey, dün bir türlü müsait olamadım.
- Müdür bey, dün bitirmeyi denedim ama bitmedi.
Aslında, şunu söylemek istiyor size:
“Raporları bitirmek için pek öyle yanıp tutuşmuyordum canım. Sen
‘dene’ dedin denedik işte. ‘müsait olursan’, dedin olamadık. Ne
yapalım yani?”
Beynimiz negatif
talimatları algılayamaz
Beynimiz, ne kaydettiğimize değil ne
söylediğimize göre algılar.
Çocuğuna, “Panik yapma, stres yapma,
endişelenecek bir şey yok.” diyen anne babalar, aslında, farkında
olmadan adeta çocuklarına, endişe ve stres pomlamaktadırlar.
Hele kendisine; “Sınava girince, heyecan filan
yapayım deme ha! Heyecanlanacak ne var canım. Bak geçen yıl Ayşe
hanımların kızı Necla çok çalıştığı halde sen sınavda heyecan
yap.
Yazık kızcağız denemelerde çok iyi netler
yaparken sınavda çakılıp kaldı” diyen annenin çocuğunun vay
haline!
Bu anne, çocuğunu heyecanlandırmak şöyle
dursun, bir de heyecanlanmasını için beynini neredeyse programladı.
Bu çocuğun adeta heyecanlanmaktan başka seçeneği kalmadı.
Bu nedenle, kendimize ya da başkalarına ne
istemediğimizi değil ne istediğimizi söylememiz
daha etkilidir.
“Rahat ol, sakin ol, cesur ol, canlı ol,
neşeli ol, güçlü ol” ifadelerini duymak, çocuklarımızda ya da
kendimizde olumlu duyguların kapısını açar.
Bu arada özellikle, çocukları sınava girecek
anne babalara ilk önerim:
Önce siz rahat ve sakin olun!
Doğru kullanıldığında, kelimeler ilaçlardan
daha etkilidir.