Yine acı düştü ülkemin bağrına. Yine öldü analar, canlı canlı,
yavruları ile birlikte gömülecekler. Bitmeyecek gelen tabutların
sayısı, yüreklerimizi kanatan haberler, bitmeyecek.
Acı içindeyiz. Hepimiz.
En çok da analar, evlatlarını kimin için, ne için toprağa
verdiğini bilmeyen analar..
Bakın, Mehmetçik haber sitesinden Sabahattin Aslan ne diyor
“Şehit aileleri ve gazilerimiz genellikle fakir orta halli
ailelerden oluşur içlerinde pek nadirdir varlıklı aile olarak paşa,
siyasetçi, iş adamı, bürokrat çocuğu hiç arama
zaten..”
Bir savaşta her zaman kaybeden tek taraf vardır, onlar da
evlatları ile birlikte gömülen analardır..
İçişleri Bakanı Şahin’in arayıp da göremediği “Kürt
sorunu” tersine, bizler de bakıp bakıp hep yoksul
ailelerin çocuklarının şehit düştüğünü görüyoruz. Nedenini sorduk
mu da, hemen suçlanıyoruz.
Etrafınıza bir bakın, yabancı sermaye zapt etmiş her yanı.
Ülkenin yer altı kaynakları, enerjisi, barajları, hammadde
ocakları, limanları, fabrikaları neredeyse hepsi yabancı sermayenin
elinde. Topraklarımız hızla yabancılar tarafından satın alınmakta.
Tarımda, kota uygulaması ile sınırladığı çiftçimizin ürettiği,
kendi toprağımızın kendi mahsulü, çoğunlukla yine yabancı şirketler
tarafından ihraç edilmekte. Soframıza gelen pirinci, mercimeği de
yine yabancı şirketler ithal etmekte neredeyse. Size giydirilen
gömlek bile yabancı eseri.
O halde sormadan edemiyor insan, bu gencecik fidanlar kimin için
ölüyorlar? Suni yaratılmış çatışmalar, sıkılan mermiler, atılan
bombalar hangi ülkelerden alınıyor peki?
Ne bir siyasetçinin, ne de bir işçinin, bir köylünün oğlunun
kanı akmamalı artık. Sorunlara bakış açımızı biraz değiştirsek,
empati kurabilsek, çözüm yolları arasak, yanlış mı yaparız? İlla
ölüm mü olmalı garibana?
Ben evlat acısı çeken bir anayım.
Her ölen çocukla, her şehitle dağlanır yüreğim. İster Türk,
ister Kürt olsun kırılan körpe fidanlar. Ben hep kaybeden
taraftayım.
Tüm öfkemizden sıyrılma zamanı çoktan gelmiş olmalı. Karşılıklı
güdülen bu kavgaya artık son verilmeli. Bir yanda ülkem, toprağa
kanları dökülen yiğitlere yas tutarken,diğer yandan birileri lüks
otellerde, lüks restoranlarda, disko barlarda eğlenirse, işte o
zaman durup düşünmeli insan.
30 yıldır süregelen kanlı bir geçmişe nokta konulmalı artık.
Belli ki bu politikalarla bir yere varılmıyor, hiçbir şey
değişmiyor. Her iki yılda bir eğitim sistemi değiştiren devlet,
biraz da güneydoğudaki vatandaşın sorununa yaklaşımını
değiştirmeli, “Kürt sorununu” çözmeli artık.
Evlatlarımız değil belki ama biz, analar gömülmekten bıktık
artık.