Ramazan Bayramına kavuşmuş olmanın mutluluğunu yaşadığımız bu
günde, herkese sağlık ve mutluluklar dilerim…
Oruçlar tutuldu, ibadetler edildi. Bu güzel ayın manevi
nimetlerinden faydalanabilmek adına herkes kendince bir şeyler
yaptı. Allah kabul etsin. Peki, herkes bu rahmet ayını layığıyla
değerlendirebildi mi? Hiç sanmıyorum.
Örnek mi?
Dinimizin olmazsa olmazlarından biri nedir? Tabi ki hoşgörü.
Peki, şort giydiği için dolmuşta, parkta, dayak yiyen kaç kadın
var bu ülkede? Her alanında hoşgörü olan bir dinin mensupları bunu
yaparken neye dayanıyorlar? Dinimizde kadına şiddetin yeri hiçbir
şekilde yokken, şu mübarek ayda, hele bir de Kadir gecesine
kavuşmuş olmanın verdiği mutluluğu yaşadığımız günde, şort giydiği
için dolmuşta bir insan müsveddesi tarafından, bir genç kızın dayak
yemesini nasıl açıklarız? Bu mübarek günlerde dahi, dininin
öğretilerini anlayamamış bir zavallı deyip geçmek gerekir
sanırım!
*
Peki, oruç tutup kalp kıranlar, başkasının tutmaması üzerine
ileri geri kırıcı yorum yapanlar ya da en aşağıdan en yukarı kadar,
yönetici konumunda olup da, adaleti gözetmeyenler? Size ne demeli?
Ne zaman anlayacaksınız bu güzel dinin gerçeklerini?..
*
Son olarak bir de cuma namazıyla ilgili bir şey söylemek
isterim. Cuma namazından çıkan iki kişinin konuşması şöyleydi.
- Hutbenin konusunu çok beğendim. Tam olarak ihtiyacımız olan
şeylere değinildi bence.
- Bilmiyorum ki, dinlemedim.
Şimdi yukarıdaki konuşmayla ilgili söyleyeceğim şudur: Değerli
arkadaşlar cuma namazının hutbesini dinlemek farzdır. Ben
ilahiyatçı değilim. Şüphesiz ki, amacım burada din üzerine nutuk
atmak değil ama herkesin bildiği şeylerle ilgili yapılan hataları
görünce söylemeden edemiyorum.
Cuma namazına gidip hutbeyi dinlemiyorsanız hata ediyorsunuz.
Yukarıda da söylediğim gibi hutbe dinlemek farzdır. Zaten hutbenin
içeriği itibariyle öğüt vermek vardır. Dolayısıyla öğütlere kulak
vermeden namazdan çıkmak doğru değildir.
***
Bakış açısını değiştirmek…
Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından
korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu
düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu
durumu konuşmak için aile doktorunu aramış. Doktor; adamın
karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem
önermiş.
“Yapacağın şey şu, karından 40 adım
ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer
duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım;
cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla”
O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini
hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan
karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş “Hayatım bu akşam
yemekte ne var?” Cevap yok.
Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30
adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne
var?” Yine cevap yok.
Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20
adım ve tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hala cevap
yok.
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve
soruyu tekrarlamış:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Yine cevap alamamış. Bu sefer
karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş “Hayatım bu
akşam yemekte ne var?”
“Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk”
Ne dersiniz, bazen olaylara bakış
açımızı değiştirmemiz gerekiyor sanki sizce de öyle değil mi?
Sağlıcakla kalın…