"Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni
açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca
gölgeye kaçıyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgar
çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum, çünkü
beni de sevdiğini söylüyorsun"
Dünyaca ünlü İngiliz yazar William Shakespeare böyle söylüyor
işte. Ben her okuduğumda hayran kalıyorum. Günümüze gelirsek
aynı şey yine var. Birilerini çok kolay sevebiliyoruz, sevgimizi
çok kolay dile getirebiliyoruz, vazgeçmekte o denli kolay
oluyor. Kolay olmalı tabi ya. Öyle beylik laflar etmeye gerek
yok. Efsanevi bir aşk yaşamaya da gerek yok. Kısa süreli düzeyli
bir ilişki olsun yeter! Şiir sevmesin mesela. Neme lazım,
duygularını yoğun yaşayıp aşık falan olur sonra!
"Milyoner kasasını, hırsız mahzenini, filozof kitabını ve aşık
kalbini aynı heyecan ve korkuyla açar"
Hadi oradan, Cemil bey ne anlar aşktan falan! Bir çok kavram
birbirine karışmış gidiyor. Aşık olmakla heyecan duymak aynı
şeymiş gibi... Tamam bir şey demiyorum; aşık olduğunda heyecan
duyarsın da, her heyecanlandığında aşık mı olmuş oluyorsun?
Yahu hormonları bile birbirine karıştırdınız.
Heyecanlanınca adrenalin salgılanır, aşık olunca endorfin be
arkadaş. Bir başka açıdan bakarsak; güzel olan, kalbindekileri
itiraf etmeden önce bir kaç milyon kez düşünmektir.
Buluştuğunuz zaman konuştuklarınızı baştan sona defalarca
kendi kendinize tekrar etmektir. Gülümseyerek uykuya dalmak,
uykuda geçen zamanı ziyan saydıktan sonra gülümseyerek uyanmaktır.
Belli etmemeye alışırken, bir yandan da belli etme çabasında
olmanın tadı baldır, kaymaktır. Beklemektir genç, beklemek...
Sahi kim öğretti bize sabırsızlığı?
Yaşanmışlıklardır aşkı güzel yapan. Yaşamışlıkları da güzel
yapan demlenme süresidir. Bırakın her şey demini alarak
gitsin. Tabi buraya kadar yazdıklarım benim doğrularım. Muhtemelen
bir yere varamayacağınız şeyler! Hadi diyelim hepsi yanlış.
Pratikte karşılığı yok ama teorisi de fiyasko mu peki? Bana
beklemenin mantıklı olduğunu anlatan bir şey söyle derseniz, bende
size şunları söylemek isterim: "Hani durakta bir otobüsü
beklersiniz de, o beklediğiniz süre zarfında sizi gideceğiniz
yere götürecek farklı otobüslerde gelir ancak sırf
beklediğinize değsin diye onlara binmezsiniz ya hani. Hah, bu
işte, öyle bir şeydir işte.."