Bu ikinci One Minute olayıdır!

Suriye'den gelen haberlere bakılırsa muhaliflerin elinde bulunan Halep düştü düşecek.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Suriye'den gelen haberlere bakılırsa muhaliflerin elinde bulunan Halep düştü düşecek.

Rusya'nın havadan, Esad rejiminin karadan operasyonları yeni bir göç dalgasının önünü de açtı.  3 buçuk milyon Suriyeli'nin mülteci durumuna düşmesi bekleniyor.

Çoğu sınırımıza dayandı bile..

3 milyon insanı sınırları içinde barındıran Türkiye, bu yeni göç dalgasına çözüm ararken, önceki gün Birleşmiş Milletler, "Kapıları açın" diye küstahça bir talimat verdi.

Bu küstahlığın cevapsız kalmaması gerekiyordu.

Dün kameralar karşısına geçen Erdoğan sanırım tüm Türkiye'nin hislerine tercüman oldu. Zalimlere bir kez daha anladığı dilden cevap verdi.

İddia ediyorum..

Erdoğan'ın söylediği "Alnımızda enayi yazmıyor. Sabır, sabır bir yere kadar. Gereğini yaparız. Herhalde otobüsler boşuna durmuyor, uçaklar boşuna durmuyor. Gereği ne ise yapılır" sözleri yeni bir "One Minute"dir!

Dünyaya yeni bir posta koyma şeklidir!

Göreceksiniz!

Bu sözler kısa zaman içinde dalga dalga yayılacak ve tüm dünyanın gündemine oturacak. Bundan böyle Suriye, Rusya ve YPG politikalarını çok daha büyük bir ciddiyetle ele almak zorunda kalacaklar.

Bu açıklamadan sonra içimizden birileri Erdoğan'a, "Paragöz" demeye başladı. Meseleyi bu yönüyle ele almaya çalışanların anlamadığı bir şey var.

Erdoğan, "Para yoksa bakmam" demiyor. "Enayi miyiz?" sözünden kasıt şudur.

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Suriye politikasına dahil olmayı biliyor ama oluşan kötü tablonun faturasını Türkiye'ye ödetmeye çalışıyor.

Savaşın sebebi olmadığımız halde, sebep olanlardan fazla fedakarlık yapıyoruz yıllardır. Sınırına gelen tüm mültecileri alıp koruyoruz. Erdoğan uzun süre "Ensar - Mühacir" inancıyla hepsini sınırlarımız içinde barındırdı.

Ancak sabır çekmekten Türkiye'nin iflahı gevredi. Şimdi ise onlara yapılan harcamaları dünyadan talep ederek senin benim hukukumu koruyor.

Doğrusu da budur!

Suriye'de Rusya'nın açıktan, ABD'nin gizliden destek verdiği katliamı ancak Avrupa Birliği'nin mülteci korkusu durdurabilir. Mültecilerin Avrupa yolunu sonuna kadar açık tutmadan ve bunu yapacağını açıkça ilan etmeden kimsenin bir şey yapacağı yok.

Silah satan, ortalığı karıştıran, "Ama bize bir şey olmasın" diyen dünya devletlerine hakettikleri dersi verme zamanı geldi bence.

Ben bu ülkenin bir ferdi olarak isteyen mültecilerin istediği yere gitmesinden yanayım.

Türkiye Avrupa'nın jandarması, Ortadoğu sınır karakol nöbetçisi değil. Kaçak yollarla gideceklerine, denizde boğulacaklarına, "Aç kapyı veysel efendi, istedikleri yere gitsinler" demek en doğru yöntemdir.

Bundan sonra Avrupa düşünsün!

Ben iktidarın yerinde olsam, sınırları açarak 1 milyon mülteciyi Rusya sınırına yollarım. "Madem Suriye savaşında baş roldesin, o zaman mültecileri korumak da sana düşer" derim.

Görün o zaman Putin'in suratının şeklini!..

Mülteci durumuna düşen Suriye halklarının savaşın tarafı olan ülkeler, "Madem topraklarımızı işgal ettiniz. O zaman ya bizi doyurun, ya da gereğini yaparız" demeleri en tabii haklarıdır.

Kalmak isteyen pek tabi ki Türkiye'de kalabilir. Türkmenler kalmak istiyorsa Şırnak, Hakkari ve Diyarbakır gibi illere 100'er bin kişi yerleştirmek kafi! En azından PKK ve yardakçılarının önü alınmış olur.

Tekrar ediyorum.

Açın sınır kapılarını ve gitmek isteyen herkesi istedikleri ülkeye bedava gönderin.

Hatta BM'ye ve Avrupa Birliği'ne, "Siz sözünü verdiğiniz 3 milyar doları göndermeyin. Biz size 3 milyar dolar yardım gönderiyoruz" deyin.

Görün ondan sonra Avrupa'daki "Arap Baharı"nı...

Bakın buraya yazıyorum!

Sınırlar açıldıktan ve Suriyeliler Avrupa'yı çekirge istilası gibi sardıktan 1 ay sonra savaş sona ermezse ben de adımı değiştireceğim!