Milli Takım son zamanlarda olmayacak takımlarla beraber kalıyor,
bugüne kadar yenilmediği takımlara (Yunanistan'a) yeniliyor.
Sonuçta Avrupa 2008 Kupası finallerine gitmesi bile riskli hale
geldi.
Kim kusurlu bunda?
Maç naklen yayınlarını izliyor musunuz bilmiyorum.
Orada maçı anlatanın yanında hep bir yorumcu vardır.
Ben Ömer Üründül'ü ve Rıdvan
Dilmen'i önemserim.
Oyunu dışardan iyi okurlar ve hataları, yapılması gerekeni
işaret ederler.
-Defans tökezliyor, orta saha forvete top atamıyor, forvette
büyük zaaf var, bu takıma karşı savunmacı oynanır mı, rakip defansı
aşmak için başka planlar yapmak lazım, Fatih Hoca falancayı
değiştirmeli, o mevkii falanca daha iyi doldurur, Fatih hoca
falanca varken neden falancayı oynatmış ki? Böyle bir yığın tahlil,
öneri, tenkit... Hatta bazen “Ne yazık ki ortada takım ruhu yaşayan
bir takım yok” derler.
Gol atmanız gerekirken atamazsınız.
Üstelik bir gol yersiniz.
Üstelik rakip takım bastırmaktadır.
Üstelik siz bu grubun favorisisinizdir. Yani bu mağlubiyetler,
bu beraberlikler sizin klasınıza uygun değildir.
Sanki seslerini naklen yayın kulübesinden bağırıp duyurmak
isterler teknik direktöre?
-İkinci yarıda şu değişiklik yapılmalı?
İkinci yarı başlar, gol gelmez, üstelik kaleniz tehlike üzerine
tehlike yaşamaktadır. Bu arada tribünlerden futbolculara, teknik
direktöre, daha sonra futbol federasyonuna karşı protesto sesleri
yükselmeye başlamıştır.
Maç biter, mağlubiyet veya beraberlik vardır. O takımla
beraberlik bile, yolculuğunuz için büyük zaaftır.
Ümit öteki maça ertelenir.
Öteki maçta hatalar tekrar edilmeyecek ve hedef
yakalanacaktır.
Ama öbür maçtan da mağlubiyet veya beraberlik çıkar.
Yorumcu Ömer Üründül veya Rıdvan
Dilmen, ya da medyanın yorumcuları yüzlerce analiz
yaparlar.
Japonya'da dünya üçüncüsü olan bir takımın bugün Avrupa Kupası
yolundaki tökezlemesi anlaşılmazdır...
***
Biri bizi aydınlatsın mı demeli?
24 yıldır bu işin içinden neden çıkamıyoruz?
24 kere sınır ötesi harekattan sonra?
İçerde binlerce insanımızı kaybettikten sonra?
Milyarlarca dolarlık ekonomik kayıptan sonra?
Milli Mücadelenin yoklukları içinden bir vatan çıkaran biz, 5
bin teröriste karşı neden panikleri oynuyoruz?
Hala pusuya düşürülmek ne? Yüzlerce militanın sınırları aşıp
gelmesi ne? Karakol baskını ne? Köprünün havaya uçurulması ne?
Hala düzine düzine şehit vermek ne?
Terörle mücadelenin Ömer Üründül'leri yazıyor,
konuşuyor...
Siyasi ve askeri teknik direktörlerimizden biri gelip biri
gidiyor.
Bu mücadeleyi doğru okumayı başaramıyor muyuz?
Kimi istifaya çağırmalı tribünler?
Sokaklarda binlerce insan sesini yükseltiyor...
Henüz cam – çerçeve kıran yok. Rakip takımın taraftarları
diyerek oraya buraya döner bıçağı ile sandıran yok.
Allah'tan ki yok.
Ama biri bizi aydınlatsın!
Bu işin istihbaratında mı sakatlık var, kullanılan oyuncu
türünde mi? Yoksa yeterli eğitim vermeden mi sürüyoruz sahaya? Bu
oyuncular bu mevkiin oyuncusu değil mi? Rakip takımı iyi tanıyor
muyuz, oyun stillerini biliyor muyuz, defansımız nasıl, hücum
gücümüz ne, rakip takımın lejyonerlerinin gücünü biliyor muyuz?
***
Milli takım yenilir, en kötüsü Avrupa Kupasına ya da Dünya
Şampiyonasına gidemezsiniz.
Ama terörle mücadele alanında karşılaşılacak vuruluşlar, çok
başka sonuçlar doğurur.
Canlar, civanlar gider.
Averaj takımı olmak, futbolda da kötüdür, ama kolay başedilecek
gibi görünmek, asıl dünya güçler mücadelesi ve savunma alanında
kötüdür. Hele şimdilerde kıran kırana, hatta ölümüne bir mücadeleye
tanık olan Ortadoğu liginde...
Çakallar bile paçanızı dalamaya başlarlar.
Üzerinize çapulcu takımları bile gönderilir.
Yıllarca uğraştırılırsınız, insan gücünüz, ekonomik gücünüz
emilir, nesiller kaybolur.
***
Siyasi ve askeri teknik direktörlerimize seslenmek isterim.
Lütfen oyunu doğru kurun ve ülkenin yüzünü aydınlatın.
Çocuklarının canını size emanet edip ne yaptığınızı,
yapacaklarınızı izleyenlerde “yine gol yedik!”
duygusu yaşatmayın. Bu ülke insanı, milli maçlardaki yenilgilerde
bile hüsran duyguları içine itiliyor. Peşpeşe gelen gencecik
çocukların ölümünün yol açacağı travma herkesi savurabilir.