Hangi işi yaparsanız yapın, gerekli bilgi
ve becerileri elde ettikten sonra, sizin ihtiyacınız olan en önemli
duygu; özgüvendir.
İster ÖSS ve SBS gibi bir sınava
hazırlanıyor olun, ister toplum karşısında konuşuyor olun,
isterseniz önemli bir iş görüşmesi yapıyor olun; her ne
yapıyorsanız yapın, bilginizin yanında, kendinize güvenmeniz;
zihninizde, performansınızı azaltan sınırları kırmanız, kendiniz
için neyin mümkün; neyin mümkün olmadığına sağlıklı bir şekilde
karar vermeniz, başarınızı temelden etkiler.
Çünkü çoğunlukla, beyinlerimizde
gerçekleştirebildiklerimizi gerçek hayatta gerçekleştirebiliyoruz.
Beynimizde yapamadığımız bir işi, gerçek hayatta yapmak zor hale
geliyor.
Her şey, beyinde başlayıp beyinde
bitiyor.
Eğitim sitemimizin, özgüvenimizi
geliştirici değil de tam tersine özgüvenimizi kırıcı özelliklerini
göz önünde bulundurduğumuzda, ülkemizde akademik başarısı çok
yüksek olduğu halde bile; insanların ne kadar az özgüvenlerini
kullanabildiklerini daha net anlayabiliyoruz.
Evde, anne
babanız özgüveninizi kırarsa; okulda, öğretmeniniz özgüveninizi
sarsarsa; işte, patronunuz özgüveninizi yıpratırsa; sokakta devlet
özgüveninizi ayaklar altına alırsa; sizin kendinize güvenmeniz ne
kadar mümkün olur?
O zaman, çok beğendiğim bir reklam
ifadesiyle başkaları; “impasibıl iz nating” derken; siz, “Yok
abicim, kesinlikle kessen yapamam, imkansız” inancıyla, zihninizde
bir sürü demir parmaklıklar örmeye başlarsınız.
Sonra da; işin yoksa ömür boyu o
parmaklıkları kırmak için uğraş dur.
Burada özgüvenden kastımız; narsis olmak ya
da bilgi olmadan kendine güvenmek (sanal özgüven) değil elbette. İp
ile çöpü birbirine karıştırmayalım, lütfen.
Çünkü bazıları bunları karıştırarak “Ayol,
bilgi olmadan kendine güvenmenin ne faydası var canım” diyor.
Biz ne diyoruz?
Başka bir şey mi?
Ya da” Ama insanın tevazu sahibi olması
lazım değil mi? Bu özgüven, insana kendini beğenmişlik, kibir
getirmiyor mu?” demiyorlar mı?!
Gri beyin hücrelerim Arap saçına
dönüyor…
Zaten, kendini beğenmek ya da insanlara
tepeden bakmak, özgüven eksikliğinden kaynaklanır.
Bunlar, sadece aşağılık kompleksinin farklı
bir görünümüdür ve tatminidir. Bununla birlikte, bilgide ve
yetenekte tevazu olmaz. Bir şeyi biliyorsan ya da yapabiliyorsan
bunu söylemenin ve yapabileceğine inanmanın ne zararı olabilir?
Neyse mevzu bu değil. Başka zaman takılırız
bu derin mevzulara, ama yeri gelmişken, özgüvenle ilgili kafası
karışıklara bir kılçık atayım istedim.
Sözü daha fazla lastikleştirmeden, size
özgüveni en iyi anlatan ustalardan biri olan, aile terapisinin öncü
kurucularından Virginia Satir’in ‘İnsan Yaratmak’ (Beyaz Yayınları)
adlı harika eserinden “Benim özgüven bildirgem” başlıklı bölümünü
aktarmak istiyorum.
Benim özgüven
bildirgem
Ben kendimim. Ve bundan mutluyum
Tüm dünyada benim
gibi hiç kimse yok.
Bazı yönleri bana
benzeyenler var. Fakat hiç kimse tüm yönleriyle benim gibi değil.
Dolayısıyla bende varlık bulan her şey sadece bana özgü.
Benimle ilgili her şey benim;
vücudum ve onu oluşturan her şey,
zihnim ve onu oluşturan tüm düşünce ve fikirler, gözlerim ve onun
ifade ettiği tüm görüntüler, duygularım ve onlar her neyse; öfke,
neşe, kaygı, sevgi, hayal kırıklığı, heyecan.... Ağzım ve oradan
çıkan her sözcük; nazik, yumuşak, kaba, doğru, yanlış..... Sesim,
yüksek ya da alçak.... ve tüm davranışlarım; başkalarına ya da
kendime karşı.
Kendi hayallerim, rüyalarım, umutlarım,
korkularım, tüm zaferlerim ve başarılarım benim, tıpkı tüm
hatalarım gibi.
Çünkü beni oluşturan tüm parçalar benim.
Ben kendimle tamamen yüzleşebilirim ve böyle yaparak beni oluşturan
tüm parçaları sevip, onlarla dost olup, dostça yaşayabilirim ve
böylece benim için önemli şeylere ulaşmak üzere, bir bütün olarak
amaçlarımı gerçekleştirebilirim.
Kendi kendimi şaşırtan bazı yönlerim
olduğunu biliyorum. Ve bildiğim başka yönlerim de var. Fakat
kendimle dost olduğum ve kendimi sevdiğim sürece, beni şaşırtan bu
yönlerin üzerine cesaret ve umutla gidip çözebileceğimi
biliyorum.
İnsanlara nasıl görünürsem görüneyim.
Ne söylersem, ne yaparsam yapayım, herhangi
bir anda ne düşünürsem ne hissedersem hissedeyim, hepsi benim.
Bu bana
özgü.
Ne yaptığıma, ne düşündüğüme, ne
hissettiğime baktığımda bazı yönlerim uyumsuz olabilir ve ben
bunları çıkarıp uyduğuna emin olduklarımla yola devam
edebilirim.
Görebilir, duyabilir, hissedebilir,
düşünebilir, söyleyebilir ve yapabilirim. Benim dışımdaki
insanlarla, anlamlı ilişkiler kurabilecek, onlara yakın olabilecek
birikimim var.
Ben kendimim ve bundan mutluyum..