“Hükmetmenin
zehirli tadı insanın dudaklarında dolaşmaya, damarlarında akmaya
başladı mı gözler görmez, kulaklar duymaz olur. Sadece dil çalışır,
el hükmetmeye devam eder. O süreç, güç sahibinin çöküş sürecidir.”
A. B.O.
Baykal
dizlerinden vuruldu!
“Baykal istifa
etmemeli” dedikten
sonra, “Etmeyecek
de” diye devam
etmiştim.
Yanıldım… Deniz
Bey istifa etti.
Alınmış karar üzerinden “Keşke” diye
konuşmanın anlamsızlığını bilenlerdenim.
Ama…
Kendisine yapılanları MAFIA yöntemine
benzetiyorum: “Dizlerden
Vurma”.
Yani öldürmemek
ama ondurmamak; ikaz etmek...
Geçenlerde TSK’ya yapılan
saldırıları da, Japon bahçıvanların, bonsai ağacının boy
atmadan büyümesine izin vermelerine benzetmiştim. Bunun için ağacın
kökleri hesaplı şekilde kesiliyor, ağaç kısacık boyu ile zayıf bir
şekilde hayatiyetini sürdürüyordu.
* * *
Devlet, Ana Muhalefet
partisinin bitmesini istemediği gibi güçlenmesine de izin vereceğe
benzemiyor.
Bitmesini istemiyor çünkü yerine çok daha güçlüsünün geleceğinden
korkuyor.
Ama köklerini budayıp onu güçten düşürerek hem muhalefet boşluğunun
önüne geçiyor hem de yaralı, güçten düşmüş bir muhalefet
yaratıyor.
* * *
Deniz
Baykal üzerinden CHP için yapılan
budur ve çok tehlikeli bir yöntemdir.
Bugün hiçbir silâhlı
güç demokrasimizi yıkamaz ama bu tür komplolar halkı demokrasiden
soğutur.
O soğuma diğer partilerin işine bile yarayabilir de
sadece Ak
Parti’nin işine
yaramaz.
Hâsılı…
Deniz Baykal’a “suikast” ihbarının
palavra olduğunu iki günde çözen emniyet, bu kasetlerin nerede,
nasıl ve kimler tarafından düzenlendiğini bir hafta içinde
çözemezse, Baykal’ın “bu
hükümetin komplosudur” iddiası haklılık kazanacaktır.
Muhalefet “Umut”
demektir
Osmanlı döneminde
padişahın yönetiminden şikâyet artmaya başladığında sarayın önde
gelenleri imparatorluğun dört bir yanına akil adamlar gönderirler,
onlar aracılığıyla padişahın ölümünden sonra tahta geçecek olan
şehzadeyi överlerdi.
Amaç, halkın birikmiş gazını almak onları seslerini yükseltmeden,
herhangi bir kalkışma hevesi duymadan beklemeye yönlendirmekti.
Bugün CHP
için yapılanı işte bu açıdan yanlış, hatta
vahim buluyorum…
Baykal önderliğindeki CHP beğenirsiniz
beğenmezsiniz ama kabul edersiniz ki en güçlü iktidar
alternatifidir.
Bugün Deniz
Baykal üzerinden CHP’nin köklerini
budatan zihniyet yarın bir benzerini
MHP için de yapabilir, BDP için de
yapabilir.
Ve muhalefetten umudunu kesen halk, demokrasiye dışarıdan yapılacak
silâhlı müdahalelere destek verecek konuma
gelebilir.
“Hatırlatayım” dedim…
Nisan ayı
enflasyonu unutuldu
Bugün 11.Mayıs.2010. Nisan
ayı enflasyon rakamları 3 Mayıs akşamüzeri açıklandı ve yaz girişi
için çok kötüydü. Geleceğe yönelik umut vermiyordu.
Hükümet ya para musluklarını daha da kısıp esnafı iyice
bunaltacaktı; ya da ipin ucunu bırakıp enflasyonun daha da
yükselmesine izin verecekti.
İşte tam da o günden iki gün sonra bu kaset olayı ortaya
atıldı…
Ve bakın hiç kimse ne enflasyondan söz ediyor ne de alınması
muhtemel tedbirlerden.
Maksatlardan biri “hâsıl
oldu” diyebiliriz
yani.
Peki ya, parasızlıktan kan ağlayan halk ve esnafın durumu?..
Kimin umurunda?..
Önder’i
Sav’ın…
“Hiçbir şeyden
çekmedi nasırından çektiği kadar.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” diyor ya Orhan Veli,
ben de
“Hiç kimseden çekmediği Önder Sav’dan
çektiği kadar, yazık oldu Deniz Efendi’ye”
diyeceğim…
Baykal, Hüseyin Gülerce’nin dediği gibi “yiğitçe istifa” etmiş olabileceği gibi, belirli bir
strateji
gereği de görevini bırakmış
olabilir.
Baykal’ın yaptığı konuşma
genelde ikna ediciydi ama Önder Sav’ı belli ki
hesaba katmamıştı.
İşte bakın ne oldu?.
Baykal’a “suikast” ihbarını 13 yaşında
Gölcüklü bir çocuk yapmış…
Çocuk sorgulandı ve suçunu kabul etti.
Bu durumda Önder
Sav, CHP’yi “hayali suikast
haberi” üreten bir parti
konumuna düşürdü.
Demek istemem şu:
CHP, Önder’i mutlaka
başından Sav'malı…
Ne zaman
olmadı ki?
Uğur
Dündar’ın da
elinde Ak Partili bir
milletvekilini Rus kadınlarla gösteren bir kaset varmış.
Gizli kameranın ilk uygulayıcısı olarak onun elinde ne zaman
bir kaset
olmadı
ki?..
Dua
edin!
Fatih Altaylı,
Alpaslan’ın Büyük Selçuklu
Devleti’nin hükümdarı
olduğunu bilmiyormuş…
Dua edin Atatürk’ün Türkiye
Cumhuriyeti ile ilişkisini
biliyor; herhalde!..
Bir kere
denemeliymiş
Başbakan’ın çok
yakınında yer almış ve son yıllarda Devletin sırtından büyük
paralar kazanmıştı. Ama kazandığı kara servet onu da ölümden
kurtaramayacaktı. Yatağa düştüğünde o da bunun farkındaydı.
Başbakan ziyaretine geldiğinde zayıf elini uzattı, Başbakanın elini
tutmaya çalıştıktan sonra; “Sevgili
Başbakanım, partime bir milyon lira bağışta bulunsam cennette bir
yerim olur mu?” diye
sordu.
Başbakan gülümsedi, “Rezervasyon için garanti vermem ama yine de bir kere denemeni
tavsiye ederim”.