Ankara saldırısındaki şüpheler...

Ülkenin başkentini hedef alan bombalı saldırıya "terör olayı" demek, meseleyi basitleştirmek demektir.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Ülkenin başkentini hedef alan bombalı saldırıya "terör olayı" demek, meseleyi basitleştirmek demektir.

Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kalbine yapılan en açık saldırıdır! Saldırıyı kim ya da kimler yaptı sorusunu sormaya gerek yok.

Paris saldırısı oldu diye Daiş'le mücadele bahanesiyle Suriye'ye girenler kimlerse, bu açık saldırının ardında da onlar var.

Ortaya çıkan çok net bir fotoğraf var.

Gerek terör, gerekse terörle mücadele bugüne dek Türkiye'nin Güneydoğu'sunda yaşandı. Hal böyle olunca ülkenin diğer bölgelerinde yaşayanlar yaşanan terör olaylarını uzaktan takip edip gündelik hayatına olduğu gibi devam etti.

Selahattin Demirtaş'ın, "Diyarbakır ile Bodrum'un arası fazla değil" demesi de, Figen Yüksekdağ'ın, "Ülkenin her yerinde hendekler kazılması gerekiyor" demesi de boşuna değil.

Amaç terörü ülkenin tamamına yaymak!

Ankara Garı ve Sultanahmet saldırıları ile bu yolun ilk taşları döşendi. Ancak dün Ankara'nın kalbinde patlayan bombaları bu iki saldırıdan ayrı tutmak gerekiyor.

Bu saldırı sembolik olarak çok önemli...

O araç Genelkurmay'ın tam karşısında, Meclis'in bir iki sokak ilerisinde boşuna patlatılmadı. Birileri, "Siz Suriye'deki politikanızdan vazgeçmezseniz, biz sizin başkentinizin kalbinde böyle terör estiririz" diye mesaj veriyor.

Altını kalın çizgilerle çizerek söylüyorum...

Bomba yüklü bir araç Ankara'nın göbeğine, Genelkurmay'ın tam dibine, Meclis'in hemen yanıbaşına asla ve kat'a yardımsız gelemez!

Bir araç düşünün ki İzmir'de çalınıyor. Çalıntı ilanı verilmesine rağmen saatler süren bir yolculuk sonucu dikkat çekmeden Ankara'ya getiriliyor.

Sonrası daha vahim...

Bu araç Ankara'nın kalbi sayılan en kritik noktada belki dakikalarca, belki saatlerce bir yere park edip bekliyor. Bir başka deyişle pusuya yatıyor.  Ta ki askeri personel lojmanlardan çıkınca harekete geçiyor ve aralarına dalarak patlıyor.

Ben bu ülkede bir gazeteciyim. Şüpheli hareketleri olmayan, trafik kurallarına mümkün mertebe uymaya çalışan bir sürücüyüm. Neredeyse her gün trafiğe çıktığımda bir veya iki polisin şüpheli bakışlarına veyahut çevirmelerine maruz kalıyorum.

Ben bu kadar gözetim altında tutulduğum halde, çalıntı bir araç nasıl olur da bu kadar boş bırakılabiliyor, soruyorum?

Ankara'da bahsi edilen yolda onlarca trafik ve asayiş polisi yol boyunca önlem alırken bu çalıntı ve şüpheli araç nasıl oldu da kimsenin dikkatini çekmedi. Nasıl oldu da o yol üzerinde dakikalarca, belki de saatlerce bekleyip askeri servis aracına sokulabildi?

Bakın çok net söylüyorum!

Bu aracın, dokunulmazlığı olanlar tarafından yardım aldığı yönünde ciddi endişelerim var.

MİT'in bu saldırıyı nasıl es geçtiğini sorgulayanlar var.

Eğer bu ülkede terör ve teröristler Meclis'teki iki parti tarafından destekleniyorsa MİT'in yapacağı pek bir şey yok...Dünyanın tüm istihbarat teşkilatlarını da toplasanız, Meclis'teki kravatlı hainlerden yardım alan teröristlerin eylemleriyle başa çıkamazsınız.

Bu saldırının pek çok amacı var.

Türkiye'nin Suriye politikasından bir an önce vazgeçmesi isteniyor. Suriye politikasından dolayı halkın devlete baş kaldırması ve ülkenin karışması isteniyor.

Ortadoğu boşuna yangın yeri olmadı. Yaşadıklarımızın tamamı senaryosu yıllar önce yazılmış bir filmin vizyona girmiş hali... Türkiye istenen figüran olmayı kabul etmediği için hedef haline geliyor.

Bize söyledikleri şey çok açık:

"Bizim sizi yönetebileceğimiz pozisyonda kalın. İslam coğrafyasındaki olaylara müdahil olmayın. Biz sizin yaşadığınız coğrafyaları yeniden şekillendirirken itiraz etmeyin. Ya bölünme tehlikesini görmezden gelin, ya da sizi Suriye'ye çeviririz " diyorlar.

Bu oyunu görmeyip de "AK Parti sayesinde ülke kan gölüne döndü. Hükümet istifa etsin" diyen sefillere bunu anlatabilmenin imkanı yok.

Ne anlatırsan anlat, bir kulağından girip diğerinden çıkıyor...

AK Parti hükümeti istifa edip yerine bir başka hükümet geldiğinde bu olaylar bıçak gibi kesilecek sanıyor. Gelecek olan hükümetler, yukarıda saydığım talimatlara uymadığı sürece benzer olayların şiddetlenerek artacağını kestiremiyor.

Ortaya çıkan bilgiler gösteriyor ki saldırgan Suriye'den gelen biri. 5 ülkenin konsoloslarına patlamanın YPG işi olduğuna dair deliller dün resmen sunuldu.

Türkiye'nin bu delilleri fırsata çevirip bütün gazabını göstermesi gerekiyor. Nasıl ki, Rusya düşen uçağını fırsata çevirip Suriye'ye girdiyse, bizim de gücümüzü aynı şekilde göstermemiz gerekiyor.

Son sözüm içimizdeki hainlere...

Gamsıza kazık çakmışlar, "Bu takırtı nereden geliyor" diye sormuş. Bu kadar mı gamsızsınız, yoksa doğuştan mı kansızsınız arkadaş?

Milletin ülkesinde maytap patlar, bütün ülke birlik olur. Bizde bırak bombayı, birinin eline iğne batsa hemen AK Parti ve Cumhurbaşkanı'nı suçlarsınız.

Bırakın artık bu haysiyetsizliği...

Bırakın artık şehitlerimizin mübarek kanı üzerinden hainlik propagandası yapmayı. Bırakın terör eylemlerini fırsata çevirme şerefsizliğini...

Birileri gözlerinizin önünde ırzınıza, namusunuza çökünce mi aklınız başınıza gelecek? Çocuklarınızın cesetleri sahillere vurunca mı anlayacaksınız olanı biteni? Yaşananlar bir parti değil, ülke meselesidir ülke...

Bu gerçeği illa mülteci durumuna düşünce mi anlayacaksınız?