Dünyanın dört bir yanında terör saldırıları var. Önce ülkemizde,
sonra Belçika'da ve son olarak kardeş ülkemiz Pakistan'da,
terör o kirli yüzünü gösterdi. Böyle bir durumdayken, tüm dünya el
ele verip teröre karşı birleşmeliyken, Belçika'nın başkenti
Brüksel'de, adını ağzıma bile almak istemediğim o terör
örgütünün çadırı tekrar kuruldu.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığını böyle bir durumda
bile benimsemekten geri kalmayan bir ülkeye ne denir
bilmiyorum. Terörün dili, dini, ırkı, mezhebi yoktur. Bunu
anlamaları için daha ne olması lazım? Çok değil, beş dakika
oturup düşünen herkes; sonunda masum insanların
canının yandığı bir işe girişmez. Böyle bir işten ya da bu
kirli işleri yapanlardan medet ummaz. Aynı zamanda bilir ki,
ilahi adalet denen bir şey var ve bunun sonucuna suçu olan herkes,
zamanı gelince katlanır.
Köşemin seviyesini düşürmemek adına,daha fazlasını, yani ağzıma
geleni yazamıyorum. Söyleyecek tek bir sözüm var: Allah ıslah
etsin.
***
Gelelim Beratcan cinayetine. Hiçbir suçu, günahı olmayan bu
yavru, annesinin ahlaksızlıklarına istemeden tanık olduğu için
öldürüldü. Annesi namus denen şeyden bir haberdi. Babasını başka
bir adamla yıllardır aldatıyordu. Belki de öncesinde o sabi de
hissetmişti bu durumu. Annesine hesap sorma hakkı vardı.
'Böyle bir namussuzluğu nasıl yaptın?' demek isterdi belki.
Annesinin ve evli bir kadınla birlikte olmaktan utanç duymayan
sevgilisinin yüzüne tükürebilirdi. Bunların hiçbirini yapmadı,
yapamadı Beratcan.
Beratcan'la birlikte; insanlıkta öldü. Daha önceleri defalarca
kez öldüğü gibi. Bilmiyorum, tüm kötülükler ölmeden, insanlık,
daha kaç kez ölecek!..