AK Parti'nin hataları...

Seçim öncesi tüm uyarılara rağmen çeşitli hatalar yapan AK Parti, yenilenecek seçimler öncesi de maalesef ama maalesef yeni hatalara imza atıyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Seçim öncesi tüm uyarılara rağmen çeşitli hatalar yapan AK Parti, yenilenecek seçimler öncesi de maalesef ama maalesef yeni hatalara imza atıyor.

Sırasıyla gidecek olursak...

İstanbul İl Seçim Kurulu, aldığı kararlarla İstanbul seçimlerini içinden çıkılamaz bir hale getirdi. Önce AK Parti'nin yaptığı, "İstanbul'daki oyların tamamı sayılsın" itirazını reddetti.

Ardından AK Parti'nin İstanbul için yaptığı itirazı kabul etti ama bu kez sadece Büyükşehir Belediye Başkanı'na verilen oyların sıkıntılı olduğunu belirterek yeni bir sıkıntılı sürecin kapısını araladı. 

Bana göre AK Parti'nin, diğer partilerden önce, yani CHP ve İYİ Parti'den önce bu karara itiraz etmesi gerekiyordu. Ayrıca AK Parti'nin CHP ve İYİ Parti'nin daha sonra Yüksek Seçim Kurulu'na yaptığı, "İstanbul'daki oyların tamamı yeniden sayılsın" itirazına tereddüt etmeden destek vermesi gerekiyordu.

Ancak AK Parti, YSK'nın topluma bir türlü anlatılamayan sıkıntılı kararını sahiplenerek hem seçimi hukuksuzca yenileten parti konumuna düştü hem de Ekrem İmamoğlu mağdur olmamasına rağmen, mağdur olmuş gibi görünmesine sebep oldu.

Yüksek Seçim Kurulu, seçimlere bir yıl kalıncaya kadar kendisine somut bir delil getirilmesi durumunda seçimlerin iptaline veya yenilenmesine karar verebiliyor. 

Bence AK Parti'nin bu noktada YSK'ya acilen "İstanbul'daki seçimlerin tümden yenilenmesi" için somut delillerle başvuru yapması gerekiyor.

Böyle bir başvuru AK Parti'ye zarar değil, yarar sağlar. En azından Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, muhaliflerin diline doladığı "Sandık aynı sandık, görevli aynı görevli, oy aynı oy ama sadece birini iptal ettiler" argümanı ellerinden alınmış olur.

İkinci hata ise seçimlerin yenilenmesi kararının açıklandığı gün, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmesi meselesi...

Bakın, birkaç gündür sahadayım ve alınan bu kararın seçmene yansımasını izlemeye çalışıyorum.

Gördüğüm şu ki Abdullah Öcalan'la avukatlarının görüştürülmesi kamuoyunda "AK Parti HDP'nin oylarını hanesine yazdırmak istiyor" şeklinde algılanıyor.

Ben, AK Parti ve MHP'nin böyle bir düşünceyle hareket edeceğine ihtimal vermiyorum. Zira böyle bir şey, iki partinin de kendini inkârı anlamına gelir. Ayrıca seçim öncesi haklı olarak dillendirdiğimiz "Beka" tartışmasının palavradan ibaret olduğu yönünde bir düşünce oluşmasına neden olur ki böyle bir şey hem AK Parti'nin hem de MHP'nin inandırıcılığını yerle bir eder.

Öcalan ile avukatlarının görüştürülmesi tamamen rutin bir uygulama olmuş olsa bile, AK Parti'nin bu görüşmelere seçim sonrasına kadar ara vermesi en doğru yöntem olur.

Kaldı ki AK Parti'nin İstanbul'da HDP oylarına ihtiyacı da yok. 

Yapılan kamuoyu araştırmalarının tamamı, İstanbul'da 1 milyon 700 bin seçmenin küskün ve kırgın olduğu için sandık başına gitmediğini gösteriyor. 

Bu kitlenin üçte ikilik bölümünün AK Parti seçmeni ve bugüne kadar HDP'ye oy vermeyen muhafazakâr kesim olduğu da aynı araştırma sonuçlarına yansıyor.

AK parti ve MHP bu iki kesimi ikna edip sandık başına götürebilirse zaten CHP'ye fark atacak duruma gelir.

Üstelik bu kesimleri ikna etmek zor değil.

Adı üstünde, kırgın ve küskün bu insanlar, düşman değil. Gönüllerine dokunacak bir iki söz ile kırgınlıkları ve küskünlükleri ortadan kalkacak bir kesim. 

Daha önce de dile getirdim.

AK Parti'nin muhafazakâr Kürt kesimini ikna etmesi için, bu kesimin sözüne itibar ettiği isimlerle bir çalışma yürütmesi gerekiyor. 

Savcı Sayan, Mehdi Eker, Orhan Miroğlu, Cuma İçten, Galip Ensarioğlu gibi isimler bu kesimi ikna edebilecek isimler olabilir. 

Üçüncü hata ise AK Parti'yi savunan medyanın hala yanlış yöntem izlemesi...

Ekrem İmamoğlu hakkındaki önemsiz haberlerin çok ama çok önemliymiş gibi servis edilmesi kamuoyuna "Ben mağdur edildim" argümanıyla giden Ekrem İmamoğlu'nun ekmeğine yağ sürüyor.

Bunu yapmak yerine, oyları çalınan ve her haliyle mağdur edilen Binali Yıldırım'a daha fazla haber desteği verilmesi gerekiyor.

Slogan meselesine girmiyorum bile...

Başkasının "Her şey güzel olacak" sloganına karşılık, "Daha güzel olacak" diye bir slogan üretmek, kamuoyunda kopyacılık olarak algılanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kendisine seslenen bir seçmene ani bir refleks verdiği cevap AK Parti'nin sloganı olamaz, olmamalı! Rahmetli Erol Olçok bu sloganı duymuş olsaydı herhalde çılgına dönerdi.

AK Parti'nin bu noktada İstanbul'a has ve İstanbul'a özel bir sloganla kitleleri coşturması gerekiyor. 

Ve son olarak...

CHP, yenilenecek İstanbul seçimlerine bu kez akademisyenlerle, sanatçılarla, gazetecilerle ve eski siyasilerle topyekûn bir şekilde hazırlanıyor. 

Şunu kabul edelim ki insanlar akşamları ekran başına geçiyor ve haber programlarında kimin ne söylediğine bakıyor. AK Parti'yi savunmak için ekrana çıkan isimlerin bazıları ekranda adeta dayak yiyor ve gıkı çıkmıyor. Bu süreçte ekrana çıkacak isimlerin itinayla belirlenmesi gerekiyor. 

Ayrıca bu programlara çıkarılan gazeteci ve akademisyenlerin sahaya sürülmesi gerekiyor. Çünkü böyle dönemlerde insanlar partili isimlerden ziyade, gazetecilerin ve akademisyenlerin sözleriyle ikna olmayı tercih ediyor.

Özetle…

Seçime henüz çok var.

Paniğe gerek yok zaten panik olacak bir durum da yok. Yapılan bu hatalar ortadan kaldırılırsa bu seçimin mutlak galibi AK Parti olacak.

Bundan adım gibi eminim!

Not: Hadi Özışık'ın youtube kanalında bu konuda ve başka konularda çok şey konuştuk. https://www.youtube.com/hadiozisik adresinden dinleyebilirsiniz. Kanala ABONE olup yorumlarınızı yazabilirsiniz. Ben oradayım sizi de beklerim.