Gelecek yılın, geride bırakmak üzere olduğumuz yıldan daha güzel
olması dileğiyle başlamak isterim.
Bu sefer Yılbaşı Ağacı ile ilgili bir araştırma yaptım.
Araştırmamın özetini hemen aktarıyorum.
Yılbaşında, eve çam ağacı alma ve onu süsleme ritüeli ilk olarak
Almanlar tarafından yapılmış. Yani âdetin kökeninin Almanya olduğu
ileri sürülüyor. Almanların “cennet ağacı” adını verdikleri ve
üzerini elmalarla donattıkları bu ağaç, ilk zamanlar köknar
ağacıymış.
15. yüzyıldan sonra bu ağaçlara sadece meyve değil, ekmek ve
bisküvi gibi yiyeceklerde asılmaya başlanmış. Âdetin Avrupa’ya
yayılmasından sonra göçmenler tarafından Amerika’ya taşınmış.
İlk zamanlar kutlamaların zamanı değişikliğe uğramış ve son
olarak yıldönümlerinde karar kılınmış.
Günümüzde yeni yıla girerken yapılan kutlamalarda kullanılan çam
ağaçları, tüm dünyada kutlamaların bir simgesi haline
gelmiştir.
Uygarlığın ve teknolojinin ilerlemesiyle çam ağaçları üzerindeki
mumların yerini, günümüzde olduğu gibi renkli ampuller ve süsler
almıştır. Ayrıca artık göreceli olarak ağaçların kıymeti de
bilinmeye başlanmıştır. Öyle ki, bir günlük eğlence için çam
ağaçları kesilmiyor, plastik taklitleri kullanılıyor.
Yılbaşı kutlamalarının dini bakımdan bir özelliği yoktur.
Dünyanın Güneş etrafındaki bir turunu tamamladığı coğrafi bir
konumdur sadece.
Yeni yılda daha önemli şeylerle uğraşıp, daha başarılı olmak
dileğiyle.
***
Tarımsal sorunları aşmak için…
Tarımsal sorunları aşmak için yapılması gerekenlere daha önceki
yazılarımda birkaç kez değinmiştim. Bu sefer konuyu tekrar açmamın
sebebi ise; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Eşref
Fakıbaba’nın et ithalatı ile ilgili açıklamalarıdır.
Sudan'ın Türkiye'ye 4 dolara et satma teklifini değerlendiren
Fakıbaba, ''Üç dolara alırsınız, yarın 5 olur, 8 olur. Benim
özellikle üretici kardeşlerimi küstürmemem lazım" dedi.
Bu açıklama son derece güzel ve doğru bir açıklamadır. Sayın
Bakana teşekkür ediyorum. Çünkü bu açıklamadan, bundan sonra
atılacak adımların daha güzel olacağı sonucunu çıkarmak mümkün.
Bizim ithalatı azaltıp, üretime daha çok ağırlık vermemiz
lazım.
Hayvancılık alanında atılacak önemli adımlarla ülkemiz adına son
derece olumlu sonuçlar alabiliriz. Şüphesiz ki üretim için yapılan
çalışmalar bir - iki yıl içerisinde sonuç vermeyebilir. Çünkü orta
vadeli planlardır. Lakin geleceği inşa etme adına yapılması gereken
şey kesinlikle üretimdir.
Ekstansif (İlkel) uygulamaların yerini, İntansif (modern)
uygulamalar almalıdır. Yani iklim ve çevre koşullarından fazla
etkilenmeyen üretim tarzları benimsenmelidir. Daha doğrusu bunun
için çalışmalar yapılmalı ve adımlar atılmalıdır.
Islah edilmiş hayvan türleri kullanılmalıdır. Yani bir hayvandan
alınan verim oranı artırılmalıdır. Süt verimiyle ilgili Holstein
inekleri güzel bir örnektir. Günde yaklaşık olarak 80 – 85 kilo süt
veren bu inekler ıslah edilmiş türlerdir mesela. Aynı şey et
üretimi için de geçerlidir.
Ayrıca hastalıklarla mücadele konusunda üreticiler
bilinçlendirilmelidir. Reaktif değil proaktif yaklaşım
benimsenmelidir. Yani hayvan hasta olduktan sonra antibiyotik
tedavisi yapmak yerine, hayvanın hasta olmaması için uygun koşullar
hayvana sağlanmalıdır.
Bunlar gibi çok zor olmayan tedbirler alıp, istikrarlı bir
şekilde uygulamak suretiyle üretimi emin adımlarla artırmak
mümkündür.
***
Dilek ve temenniler…
- Kadın cinayetlerinin olmadığı,
- Ülkenin geleceği olan çocuklarımızın el üstünde tutulduğu,
- Hoşgörünün ve empatinin arttığı bir yıl olması
dileğiyle...
Sağlıcakla kalın…