BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

Akil Adam oldum, ölüm tehditleri aldım!

"Siyasetin dik alasını yapıyorum" diyen ünlü sanatçı Kadir İnanır, Akil İnsanlar heyetine girdikten sonra ölüm tehditleri almış.

Abone ol

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın vizyon toplantısına katılan sanatçılara yöneltilen eleştirileri doğru bulmayan Kadir İnanır “Sanatçılar yakın buldukları siyasetçilerin kampanyalarına katılır, buna saygılı olacaksın” diyor.

Kadir İnanır, Akil İnsanlar Heyeti'nde yer aldıktan sonra birçok kişi tarafından sert bir dille eleştirililmiş, hatta vatana ihanetle suçlanmıştı. İnanır, bu süreçte ölüm tehditleri aldığını belirtirken, dibine kadar da siyasetin içine girdiğini söyledi. İşte Kadir İnanır'ın değerlendirmelerinden bazıları:

HERKES SUSAR AMA SANATÇI SUSMAZ

Sanatçı kimdir? Sanatçının etliye sütlüye karışmayanı mı makbul?

- Sanatçılar yaşadıkları toplumda ve dünyada, insan onurunu yücelten her türlü kavganın öncü savaşçılarıdır. İşlerinde ve söylemlerinde ayrımcılığa yer yoktur. Sadece barış ve sevgi için çırpınıp dururlar ve mutlaka kazanırlar. Onları kırıp dökme düşüncesi ve yapılanması tarihler boyunca hiçbir ülkede başarılı olamamıştır. Herkes susar ama sanatçı susmaz, susamaz... Doğru bulduğu evrensel değerleri kaybederse ölür... Sanatçılar ölürse, sevgi ölür, saygı ölür, barış ölür, insanlık ölür...

YILDIZ ÇOK SAF KIZDIR

- Başbakan Edoğan'ın vizyon toplantısına katılan sanatçılar sosyal medya üzerinden neredeyse linç edildi...
- Ben bir sosyal demokratım eğer biri "Sosyal demokratım" diyorsa, düşünce özgürlüğünü savunmalı. Her tür düşünceye saygılı olmalı. Böyle olmadığı zaman o adamın sosyal demokratlığı lafta kalır. Her insanın, sanatçı da olsa bir siyasi görüşü vardır. Buna da saygılı olacaksın! Siyasi tercihleri vardır, buna da saygı duyacaksın. Sanatçılar kendilerine yakın buldukları siyasetçilerin kampanyalarına katılır, bunlara da saygı duyacaksın. Eleştirebilirsin ama yıpratma hakkın yok. Bunu yaparsan kendin de aynı tepkiyi görürsün. Bu müdahale etmek demektir. Onun için yapılan şey yanlıştır! Sanatçı arkadaşların Erdoğan'ın toplantısına katılmasa tepki göstermek yanlıştır. Yıldız Tilbe olayında da böyle oldu. O çok saf, temiz bir kızdır. O günkü o heyecanla, Kudüs'teki çocukların yaralı yüzlerini görünce, ağzından böyle bir laf çıkmış, niye linç ediyorsunuz ki? İsrail'deki bu katliama bizden fazla tepki gösteren Yahudiler var. Onları niye yok sayıyorsun? Size niye düşüyor bunun derdi? Niye Yıldız'a hakaretler yağdırıyorsunuz? Yarın çıkar özür diler... Linç kültürünü ortadan kaldırmamız lazım.

İŞİMDE SİYASETİN DİK ALASINI YAPIYORUM

- Son dönem söylemleriniz, röportajlarınız siyasi ağırlıklı, neden?
- Ben aktif siyaset yapmıyorum ama işimde siyasetin dik âlâsını yaptım... "Sanatçı ne karışır bu işlere" gibi bir algı var. Buna ne derler Osmanlı'da bilir misin, idare-i maslahat güzarcı. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bu kimlik yoksunluğudur, kişilik meselesidir. Böyle sanatçı olunmaz. Sanatçı bir ülkenin çağdaşlaşması için verilen savaşta en önde koşan insandır. Sanatçı muhalefettedir. Hiçbir şeye "Evet" ya da "Güzel" demez taa ki en son noktayı görene kadar. İnsanlık tarihindeki tüm sanatçılar hiçbir şeyi beğenmez ve belki daha iyisi vardır diye onun peşinde koşar. Bu özellikleri yüzünden sanatçılarıyla uğraşanlar kaybetmiştir.

ÖLÜM TEHDİTLERİ ALDIM

- Sizin de akil insan olmanız eleştirilmişti...
- Başbakan'ın vizyon toplantısına katılanların yaşadıkları ne ki, ben ölüm tehditleri aldım... Sanatçı tabii siyasi fikrini belirtir. Dünya siyasi tarihinde sanatçıları karşısına alan tüm siyasiler kaybetmiştir. Bunun hesaplarının çok iyi yapılması lazım... Tam 45 yıldır sinema oyunculuğu yapıyorum. Yani 100 yıllık sinema tarihinin yarısına şahidim. Başrol oyunculuğunu üstlendiğim filmler 100 yıllık sinema tarihinin önemli filmleridir. 187 filmin neredeyse tamamını Anadolu'nun bir yöresinde çektim. O filmlerin yüzde 50'si sansüre uğradı ve mahkeme kararıyla vizyona girebildi.

- Niye sansüre uğradılar?
- Çünkü o filmlerde toplumun geri kalmışlığı ve temel sorunlar açığa çıkıyordu... Ezilen insanların isyanı vardı, aydınlanma vardı. Feodalitenin altında inleyen insanların çektikleri acılar vardı. Yani politik sinema yapıyordum. Şimdi daha sertini kovalıyorum. Öyle senaryolar arıyorum. Soruyor işine gelmeyenler, düzen ve o düzeni savunanlar: "Niye böyle sinema yapıyormuşum?" İşlerine gelmiyor çünkü düzenleri bozulur diye korkuyorlar... "Niye siyaset yapmıyorsun?" diyorlar. İşte dik âlâsını yapıyorum. Cumhuriyet tarihi parlamentolarının nasıl oluştuğunu, hangi güçlerin kadrolarından oluştuğunu çok iyi biliyorum. Ve parlamentonun asla gerçek halkı temsil ettiğine inanmıyorum... O zaman ne işim var benim o mecliste? O gayya kuyusunda.... Yalandan yere kavga ediyorlar ama eşlerine ve çocuklarına kırmızı pasaport verilmesi önerisini el birliğiyle onaylıyorlar. Hem de eski milletvekilleri dahil... Edep yahu... Ayıp yahu... Kimi kandırıyorlar, nereye kadar?

BEN BİR BARIŞ ELÇİSİYİM

- "BDP'yi seviyorum" dediniz, inanılmaz tepkiyle karşılaştınız o dönemde...
- Onu şöyle açıklayayım: Ben bir barış elçisiyim. Bu ülkenin en büyük sorununun ortadan kalkması için hayatımı ortaya koymuş bir barış sevdalısıyım. Bu ülkedeki halkların kardeşliği üzerine verilen kavganın öncü insanlarından biriyim. Demirtaş'ın partisi halkların birleştirilmesi için, kardeşlik için kuruldu. O yüzden "Selahattin Demirtaş'ın kurduğu partiyi seviyorum" dedim. Sadece siyasal çatısı budur bu partinin. Bir ülkenin cumhurbaşkanlığına soyunan bir adamın, bu ülkenin bölünmesi ile bir alakası olur mu? Olmamalı. Demirtaş diyor ki, "Bu ülkenin cumharbaşkanlığına adayım" Bu ülkede hiçbir Kürt, bu ülkenin güzelliklerini bırakıp da, 'Hadi ben ayrılıyorum, dağlara gidiyorum' demez. Kimse enayi değil. Bu ülke insanları en zor şartta gelir, ellerini birbirine yapıştırır, kardeşçe yaşar. Bu bir demokratikleşme süreci, devam ediyor... Mutlaka barışla bitecek. Barışla bitmemiş bir tek savaş gösteremezsiniz. Ne var paylaşamadığımız bu ülkede? 76 milyon değil, 576 milyon daha yaşar. Tanrı getirmiş bizi buraya koymuş. Zaten tüm güçlerin bizi sevmemelerinin nedeni, "Siz kimsiniz de gelip bu güzel ülkeye yerleştiniz?" fikri... Tüm kavga buradan. Bunun kıymetini bilmek lazım. Bu ülkede yaşayan tüm insanlar hakça bölüşecek, adil yargılanacak, birbirlerine karşı saygılı, sevgili olacaklar, kimse kimsenin efendisi olmayacak. Olamaz da zaten. Tüm efendiler sonunda kaybeder. Bu ülkede barış dili sağlanana kadar mücadeleye devam edeceğim. Beni linç etmek isteyenlere 50 kere onların dilinden cevap verirdim. Sokağa çıkamazlardı. Kim kime öğretiyor vatan sevgisini, bayrak sevgisini, sınır sevgisini. Sen kimsin ya? Kim verdi kardeşim sana bu hakkı? Bu ükede yaşayan Türklerin kim olduklarını ve nerede yaşadıklarını ezbere biliyorum. Ama Kürtlerin de, Boşnakların da, Arapların da nerede yaşadıklarını biliyorum. Bu ülkede büyük bir mozaik var. Biraraya gelecekler, ellerini birleştirecekler ve paydaları ortak biçimde bölüşecekler. Halkların kardeşliği sloganı altında bir dünya kuracaklar. "Vatan haini" dediler bana! Bizim bu hareketimize "Vatan haini" diyenlerin yüzde 100'ü vergi kaçakçısıdır. Ben 45 yıldır birinci derecede vergi mükellefiyim, bir kuruş borcum yok devlete.

- Çok siyaset konuşan bir ülkeyiz...
- O da iyi bir şey ya... Sorunumuz çok. 105 tane temel sorunumuz var. Düzelmeye kalkıyoruz, düzeldiğimiz noktada güçlü devletler daha da gelişmiş oluyorlar, mesafe açılıyor. Mesafe iletişim ve teknoloji çağında daralacak. Askeri bölgeye gidiyorsun, 'Fotoğraf çekmek yasak' yazısı hâlâ duruyor. Kardeşim seni uydudan izliyorlar ne fotoğrafı? Yıldız Parkı'nda koşmaya gidiyorum, yazı var 'Burada fotoğraf çekmek için belediyeden izin alın' diyor. Böyle bir şey var mı? Kardeşim ne diye izin alacağım, ayıp değil mi ya! Senin mi orası, benim o park, benim! Tövbe estağfurullah ya...

KİMSE KİMSEDEN KORKMASIN

- Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü mevcut anayasayla başkanlık sistemini uygulayamaz. İkinci adamları yetiştiremeyen Türkiye siyaseti hep sarsıntıya uğramıştır. Her şey zorlaşacak diye düşünüyorum. Tayyip Erdoğan'ın milliyetçi, muhafazakar yapısı, sosyal demokrat kişiliğe ve anlayışa bürünüyor. Bakın neler söylüyor yeni Türkiye sloganıyla: "Demokrasiyi daha fazla geliştireceğiz" diyor, "Siyasal ve toplumsal normalleşme sağlayacağız" diyor, "Toplumsal refahı daha çok yükselteceğiz" diyor, "Dünyada öncü ülkeler arasına gireceğiz" diyor... Peki kayıt dışı ekonomi ne olacak? Vergi kaçakçılığı vatan hainliğiyle eş değer bir suç olacak mı, vergi affı ne demek? Gelir dağılımındaki eşitsizlik ne zaman kalkacak? Adalet herkes için ne zaman eşit olacak? gibi yüzlerce sorun hâlâ devam ederken, geleceğimizin neresinde kucaklaşma ve toplumsal barış sağlanacak? Bu ülkede yaşayan herkes ellerini uzatsın ve kenetlensin. Kimse kimseden korkmasın, herkes gerektiğinde gülsün, gerektiğinde ağlasın...

- Ekmeleddin İhsanoğlu hakkındaki düşünceleriniz neler?
- Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Uğur Mumcu'nun Rabıta isimli kitabından tanıyorum. İslami İlimler Araştırma Vakfı yöneticisidir. Bu kadar tanımam da yeter... 

- Akil insan olduğunuzdan bugüne neler değişti?
- Çok şey değişti... Köyleri boşaltıp yakılan insanlar, topraklarına geri dönüyor. Piknik yapıp, halay çekiyorlar. Oğlunu askere gönderen aileler çocuklarını güle güle uğurluyor. Kan yok, gözyaşı yok, elem yok, keder yok. Davul, zurna ve halay var, kardeşlik var, sevgi var. Daha ne olsun, şükürler olsun...