BIST 10.273
DOLAR 32,27
EURO 34,82
ALTIN 2.410,27
HABER /  GÜNCEL

Ahmet Hakan değiştiğini itiraf etti

Ahmet Hakan'ın değiştiği söyleniyordu. Yazarlar bile konuşuyordu. Söylentilere birinci ağızdan cevap geldi. Ve Hakan nasıl değiştiğini yıllar vererek ayrıntılarıyla anlattı.

Abone ol

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan kendisindeki değişimi yazdı. Yazarların ana gündem maddesi olan yazar yıllar itibariyle nasıl değiştiğini Meraklısına notlar: Ahmet nasıl değişti yazısıyla anlattı.

Yazı; Ahmet Hakan
Kaynak:
www.hurriyetim.com.tr  

-‘AHMET Hakan’ın özel hayatı’ ya da ‘Ahmet nasıl değişti?’ başlıklı yazılar döşenmeye meraklı meslektaşlarımın, ellerindeki sınırlı malzemeyle nasıl da harikalar yarattıklarını gözlemlemekten mutluluk duymaktayım.

Şöyle düşündüm:

‘Ulan kısıtlı malzemeyle bunları yazabilenler, malzeme bollaşınca kim bilir neler döktürürler?’

İşte ‘malzeme verme kararı’ bu düşünceden çıktı...

Hadi bakalım, buyurun malzeme...

Yapın yorumlarınızı da kafamızı bulalım:

* * *

12 yaşımda: Kaçak olmayan bir Kuran kursunun çocuk oyunlarına hayli mesafeli idarecileri elinde kaldım. Ama bunu yaşımdan beklenmeyecek bir olgunlukla karşılamayı bildim ve mesele yapmadım. Sadece Latin harflerine ve roman okumaya aşırı özlem duyunca oradan tüydüm.

15 yaşımda: Milli Türk Talebe Birliği ile Akıncılar arasında gidip geldim. Okumak için MTTB’ye, delikanlılık yapmak için Akıncılar’a gittim. Bize ‘Yeşil Komünist’ dendiğini öğrendiğim andan itibaren de komünistlere gizli ve özel bir sempati besledim. Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin ne kadar salakça bir yapılanma olduğunu daha o zaman kavradım. (Bu nedenle kendimle hep gurur duymuşumdur.)

16 yaşımda: Yan komşumuz öğretmen Mehmet Bey’in evinde, bizim evdeki İslami kitaplara pek benzemeyen kitaplarla karşılaştım... Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sını orada tanıdım. ‘Suç ve Ceza’yı hatmettikten sonra bir hafta kendime gelemedim. Ve o günden sonra ‘Oğlum Osman’, ‘Kızım Ayşe’ türünden kitaplara bir daha asla meyletmedim.

17 yaşımda: Evdeki radyodan Türkçe ‘İran’ın Sesi’ kanalına kulak verdim. Epey cızırtılı da olsa ‘Devrim Marşları’nı dinledim. 17 yaşında bir yeniyetmenin Ayetullah Şeriatmedari ile Ayetullah Humeyni arasındaki görüş ayrılığı konusunda en az 45 dakika aralıksız konuşabileceğini kanıtlayarak herkesi şaşırtmayı başardım.

18 yaşımda: 12 Eylül sonrasının apolitik rüzgarlarının etkisinden kurtulmak için kendimi edebiyata vurdum. Bütün harçlığımı edebiyat dergilerine yatırdım. Yazdığım bir hikayenin o dergilerin birinde yayınlanması hayattaki en büyük dileğim oldu.

19 yaşımda: Cebimde her daim ‘Cumhuriyet’ taşıdığım günler... ‘Bu taraftayız ama o tarafı da yakından izleriz’ havası basma dönemi... Sinema eleştirmeni mi olsam yoksa şöyle okkalı bir roman mı yazsam kararsızlığı... Aykırılıktan pek hoşlanmayan cemaat üyelerinin laf geçirmeleriyle ilk tanışma... Küçümsemeler, dudak bükmeler, ‘Boş işlerle uğraşıyorsun azizim’ türünden yaklaşımlar falan filan...

21 yaşımda: O gruptan bu gruba, o cemaatten bu cemaate geçme dönemi... Bir hafta ‘Gruplarüstü entelektüel’, 15 gün ‘Diriliş ekolü’ üyesi, 2 ay ‘Tasavvuf ve geleneğe dönüş hareketi’ mensubiyeti, 9 hafta ‘Radikal’ takılma... Yani savruluş günleri...

24 yaşımda: ‘İslam’da aşk da vardır, özel hayat da’ tezine yaslanarak modern hayatı meşrulaştırma çabalarına giriştim. Kendime bir alan açmaya çalışıyordum. ‘Dava’ diyenlere ‘Özelime dokunma’ diye haykırabilme cesareti gösterdim. Biraz nihilist, biraz da aykırı kaçma sevdasına kendimi kaptırdım. Kafka’nın kanıma girdiği günler...

25 yaşımda: Birden aşırı politikleştim. Bir mühendis gibi İslami sistemin tüm dertleri bitireceğine inandım. Politik hayatımdaki ödünsüz tutumu sürdürürken bir yandan da bahara, şarkılara, şiirlere, sokaklara duyduğum heves devam etti. O zamanlar bunu bir çelişki gibi görür ve biraz utanırdım.

28 yaşımda: Özel hayatıma yapılan bıktırıcı müdahalelerle savaşmaya karar verdim. Can sıkıcı din zabitlerinden kurtulmak için geliştirebildiğim tek çıkış noktası şuydu: ‘İslam’da neşe diye bir şey yok mu kardeşim?’

30 yaşımda: İslami devlet diye bir şey olamayacağını keşfettim. İslam adına kurulacak devletin, eninde sonunda kişilerin İslam’dan anladıkları olacağını fark ettim. Kişilerin İslam’dan anladıklarıyla İslam’ın bizatihi kendisinin farklı olduğunu düşünmeye başladım. ‘Günaydın’ diyebilirsiniz. Haklısınız, biraz geç oldu ama güç olmadı.