BIST 10.159
DOLAR 32,21
EURO 35,07
ALTIN 2.468,64

‘Benim çarşafım iyi, senin türbanın kötüdür!’

Usta siyasetçi, kurt politikacı, strateji dahisi, taktik kralı, kurultay uzmanı, daimi genel başkanlık tutkunu, koltuk-perver, hitabet şahini, konuştukça konuşan, ne dediğini kendi dahil hiç kimsenin anlamadığı büyük diyalog adamı, Antalya milletvekili, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ne kadar özel bir devlet adamı olduğunu gösterdi:

-Şimdi çarşaf zamanıdır! diyerek kendi kendisini Türkiye’nin en çok tartışılan birinci gündem maddesi haline getirdi.

Kalesini düzenli olarak, hatalı gollere karşı açık tutan Fener’in ve ülkenin en iyi kalecisi Volkan’ı bile gölgede bırakabildi.

Baykal ile Volkan’ın paralel başarıları var. Her ikisi de görevlerini çok iyi yapıyorlar, birinin takımı ötekinin de partisi sürekli olarak altta kalıyor. Eğer bunda hataları yoksa, yeni yeni hayırlı başarılar onları bekliyor diyebiliriz.

Demeyebiliriz de…

***

Deniz Baykal CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in kılavuzluğunda Sultanbeyli’de seçim sandıklarını çarşaf ile açabilmek için süper bir hamle yaptı.

Deniz bey kendi söylediklerine ne kadar inanmazsa o kadar bağırmak lüzumunu hissediyor. Türkiye genelinin “sıradanlık” derdi onu da kapsıyor.

Nitelik azaldıkça, niceliğe abanmak gerekiyor.

CHP İl Başkanı hafta başında Milliyet’ten Devrim Sevimay’ın usta soruları karşısında istifa seçeneğini bile telaffuz etti:

-Benim 39 ilçe başkanım var hiç biri karşı çıkmadı, çıkan olursa…

Cümlenin sonu “istifa ederim” diye bitiyor ama parti içi demokrasinin tedavülden tamamen kalktığı CHP’de karşı çıkanların “sabun olacağını” bilmeyen yok.

Yerel seçim öncesinde İstanbul’da CHP ilçe başkanlığına kadar tırmanmış bir partili böylesine bir “aptallık” yapabilir mi? Merkezi otoriteye karşı çıkıp da kendisini tasfiye ettirir mi?

Bakın TBMM’deki CHP Grubuna… Hepsi laiktir, Atatürkçüdür, gericiliğe karşıdır. Bütün bu özelliklerinin üzerinde, rant merkezinin göbeği Ankara’da yaşamanın bütün avantajlarını iliklerine kadar hisseden “sorumluluk sahibi” milletvekilleridir. İşte bu yüzden hiç biri ortaya çıkıp:

-Sayın Başkan yanlış yoldasınız! demiyor, diyemiyor.

Sadece Tayyip Erdoğan’ın, Baykal’ı şu günlerde çok beğeniyor olması bile bir şeylerin yanlış gittiği konusunda fikir vermez mi?

Demokrasiyle bütün iplerini kopartmış bir sosyal-demokrat(!) parti haline gelen, genel başkanlarını Bahreyn Sultanı ile Monako Prensi arasında bir çizgiye yerleştiren CHP, kara çarşafı özümsemek için var gücüyle hızlandırılmış hazım dersleri alıyor.

***

Ülkede on yıllardır “Baykal karşıtı” olan kanaat önderleri, gazeteciler, köşe yazarları alternatifsizlik içinde kaldıkları seçimlerde “Baykal’a rağmen CHP” diye bir elma şekeri yaptılar.

Mustafa Sarıgül ortaya çıkıp kongre istediğinde, anti-Baykal koalisyon güçleri aynı erimiş şekeri yeniden bu sefer delegelere takdim ettiler:

-Kurultay’da Baykal’a rağmen Baykal!

Şimdi önümüzde yeni bir seçim var. CHP’nin klasik seçmeni ayaklanmış durumda…

Ne yapılabilir?

Daha önce iki kez kullanılan ve Baykal’ın tepede kalmasını sağlayan yöntem yeniden kurgulanabilir:

-Baykal’a ve çarşafa rağmen CHP!

Bunu izah etmenin daha kolay yolu da vardır. Bu ülkede neye ihtiyaç varsa tepedekiler onu bilir, bulur, getirir, verirler…

Ne demişti ünlü eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan:

-Bu ülkeye komünizm lazımsa onu da biz getiririz!

Eğer mutlaka çarşaf lazımsa, onu da yine aynı güç getirecektir.

Ama sanki bu sefer biraz geç kalmış gibi bir halleri var. Baksanıza türban Çankaya’da dalgalanıyor. Ama yılmayın, Baykal var:

-Benim çarşafım iyidir, senin türbanın kötü!