BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

28 Şubat günü sivillerin toplantısı

Refah Partisi’nin iktidarda olduğu Necmettin Erbakan’ın Başbakanlık koltuğunda oturduğu dönemdi.

Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olarak “demokrasi bizim için araçtır” beyanatlarıyla yerel yöneticilik yapıyordu.

Ama bu dönemin sahici yıldızı ise Rizeli Şevki Yılmaz’dı. O bir konuştu mu, ortalık sarsılıyordu!.. Tabii Refah Partisi’nin iktidardaki ömrünü de törpülüyordu. Yılmaz’ın konuşmaları en çok 28 Şubatçıların ekmeğine yağ sürüyordu. Hazret “şeriat rejimi geliyor” diyenlerin basın ve halkla ilişkiler daire başkanı gayretiyle konuştukça konuşuyordu.

28 Şubat’tan sonra Şevki sustu!

Sanki “görevi bitmiş” gibiydi…

İşte bu günlerde Türkiye “Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eylemi için her akşam 21.00’de 1 dakika süreyle evlerde elektrikler kapatılıp açılıyordu. Eylem bir ayını doldurmuştu.

1 Dakika Karanlıklık eylemiyle birlikte Türkiye “Yurttaş Girişimi” adıyla yeni bir yapılanmayla da tanıştı. Yurttaş Girişimi, 28 Şubat 1997 günü Beyoğlu’nda yemek düzenledi. Toplantıya 1 Dakika Karanlık hakkında yazı yazan, haber yapan gazeteciler davet edilmişti.

Organizasyon şunu soruyordu:

-Karanlık Eylemi için 1 ay demiştik, süre bitti. Şimdi buna devam edelim mi, etmeyelim mi?

Süre bitmişti ama Türkiye de eylemi sevmişti. Sıfır riskli bir eylemdi. Polisler eylemcilerin kafalarında cop falan kıramıyordu. Ayrıca askeri lojmanlarda bile elektrikler kapalıtıp açılıyordu.

Herkes bir fikir söylüyordu. Ama en akılda kalanı Hürriyet yazarı Fatih Altaylı’ya aitti. Altaylı “eylem sürmeli” derken anarşist tavrını da ortaya koyuyordu:

-Benim elimde bir radyo programı, bir televizyon programı ve bir gazete köşesi var. Valla siz bitirseniz bile ben sürdürülmesi yönünde yayınlar yapacağım.

Fatih “kararlılığını” vurgulamak için, konuşmasını kendi literatürüyle şöyle taçlandırdı:

-Ben bu işin bokunu çıkartana kadar götüreceğim!

Oysa Fatih’in son hedefine çoktan varılmıştı ama bundan kimsenin haberi yoktu. Atv yayın koordinatörü Ayşenur Aslan hariç… Ayşenur söz aldığında şöyle dedi:

-Arkadaşlar benim yaptığım iş gereği aldığım bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bugün Ankara’da bir darbe oldu!

Herkes dondu kaldı.

Tuğrul Eryılmaz, bir televizyon habercisine yapılacak en ağır saldırıyla, sessizlikten çıkılmasını sağladı:

-Ama önce reklamlar!..

Kahkahalar koptu!

28 Şubat Post Modern Darbesi, İstanbullu seçkin gazeteciler tarafından böylesi neşeli bir ortamda kahkahalar içinde öğrenildi.

Sonrasını biliyorsunuz: “Tekbiiiiiir’e” karşılık “Çevik Biiiirrrr!” sloganları eşliğinde Erbakan istifa etti. Her darbenin devrilen adamı Süleyman Demirel bu kez “devirenlerin” lideri oldu. Bir ay önce Akit gazetesine “Şeriat Dinin Ta kendisidir” manşetini veren Baba, laik güçlerin lideri haline geldi, senfoni orkestrası şefi mertebesine çıkarak konuştu:

-İşte laiklik budur!

Erdoğan, Belediye Sarayı’ndan alınıp Pınarhisar Cezaevi’ne konuldu.

Böylece kendilerine dini referans alan siyasi yapı askeri operasyonla Türkiye’nin yönetiminden uzaklaştırıldı.

Ülke kurtuldu!..

Not: Beş yıl sonra ezici Meclis çoğunluğu ile iktidara gelen AK Parti, 28 Şubatçılara olan borcunu asla ödeyemez!