BIST 9.453
DOLAR 32,59
EURO 34,81
ALTIN 2.499,33

Kızmayın birkaç bakanı öveceğim

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu kabinede en beğendiğim bakanların başında geliyor.
Şu son 4 yılda ona övgümü de hiç esirgemedim, sansürlemedim.
Hâlâ da öyle düşünüyorum ve inşallah aynı görevde kalır diye temenni ediyorum.
Bakan kendi döneminde kültür alanında yaptığı işleri anlatan güzel bir kitap hazırlamış.
Adı “Cumhuriyetimizin 100’ncü Yılında Kültür Turizm…”

Cumhuriyet'in 100. yılında ilk eser Ayasofya mı olmalıydı?

Merakla elime aldım, ancak ilk sayfasında duraladım.
Çünkü ilk sayfa, hatta ilk 10 sayfa Ayasofya’nın ibadete açılmasına ayrılmıştı.
Bir de bakanın Diyanet İşleri Başkanı ile ortak Ayasofya restorasyon protokolü imza töreninin fotoğrafı var…
Bu konudaki düşüncemi defalarca yazdım, televizyonlarda söyledim.
Bir Müslüman olarak, Ayasofya’nın ibadete açılma kararını desteklemedim.
140 bin camisinde günde 5 defa ezan okunan bir ülkenin, başka bir inancın en sembolik mabedini müze olmaktan çıkarıp, tekrar camiye çevirmesini bize yakışan bir karar olarak görmedim.
Çünkü sadece Ayasofya için değil, dünyanın başka yerlerinde de fetih yoluyla elde edilen mabetlerin başka bir inancın mabedi haline getirilmesini içime sığdıramıyorum.

Bu yolu Ayasofya'dan 217 yıl önce İspanyollar açtı

Bu yolu İstanbul’un fethinden 217 yıl önce 1236’da Kurtuba Camisi’ni katedrale çeviren İspanyollar açtı.
O katedrali gezmek için içeri girmek de sinmemişti içime…
Atatürk’ün müzeye çevirdiği Ayasofya, bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eş başkanlığını yaptığı Medeniyetler İttifakı’nın en sembolik anıtlarından biriydi benim için…
Evet, Kültür Bakanı Ersoy, Mimar Sinan ve Gaspare Fossati döneminde yapılan restorasyondan sonraki en kapsamlı restorasyonu devam ettirdi.
Ama dünya kültürünün ve inançlarının ortak mirası olan bir binanın başka bir inancın ibadethanesine dönüştürülmesi övünülecek bir kültür icratı sayılabilir mi?
Keşke bunun övünmesini, Ayasofya’yı elinde kılıçla ibadete açan Diyanet İşleri Başkanı'nın icraat kitabına bıraksaydı.

"Bir vizyonu olmalı insanın" diye başlayan imzalı mektup

Galiba kendisi de bunun farkında olduğu için kitabı gönderirken, içine kendi imzası ile koyduğu ve "Bir vizyonu olmalı insanın" cümlesiyle başlayan mektupta ilk icraat olarak Ayasofya’yı değil, yaptırdığı Kültür yollarını saymış.
Arkasına Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası ve İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi binalarını koymuş.
Benim için bu dönemde Kültür Bakanı'nın en etkileyici icraatı, ülkedeki en muhalif aydınların bile gönlünde yatan bir AKM binasını çok kısa sürede ve başarıyla tamamlamasıydı.
AKM’nin işletilmesi ve yıllık kültürel programında hiç ayrımcılık yapılmadan sadece kültürel referanslar dikkate alınması da övgüye değerdi.

Rami Kışlası'nın kütüphaneye dönüştürülmesi ödüllük

Ama en az onun kadar etkileyici bir icraatı da Rami Kışlası'ydı.
Kültür yolları ve festivalleri, İstanbul Atlas Sineması ve daha saymakla bitiremeyeceğim sayıda çok güzel işe imza attı.
Bir vatandaş olarak kendisine teşekkür borçluyum.
Ama hazırladığı kitabın girişinde dikkatimi çeken bu noktaya da bu kişisel gözlemimi ve duygumu eklemeden edemedim.
Dediğim gibi, kendi payıma, biz Türkiye Müslümanlarına daha çok yakışanın, o mabedi başka inançlara saygının sembolü olarak müze şeklinde korunmasıydı diye düşünüyorum.

Geçen dönem için Savunma Bakanı'na da teşekkür borçluyuz

Teşekkür etmek istediğim bir başka bakan da Savunma Bakanı Hulusi Akar.
Onun döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri hem siyasetin dışında tutuldu hem de modernleşerek ve gelişerek caydırıcı bir büyük devlet gücü haline geldi.
Batı düşmanlığının ulusalcı Atatürkçülere bile sirayet ettiği bir dönemde, yer aldığımız Batı İttifakı ile ilişkileri hiç olmazsa kopartmadan sürdürmeyi başardı.

Sağlık Bakanı'nın Covid karnesi bence iyi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da teşekkür etmek istediğim bakanlar arasında…
Bana göre Covid dönemini iyi yönetti.
Aşılarımı özel hastanelerde değil, Beykoz’daki mahalle kliniklerinde yaptırdım.
e-nabız uygulamaları çok iyi çalıştı.
Dış gezilerimizde uluslararası sertifika sistemleri mükemmeldi.

Hakan Fidan terörle mücadelede etkili bir bölgesel MİT yarattı

MİT Müsteşarı Hakan Fidan da bu dönemde yakından izlediğim devlet yöneticilerinden biriydi.
MİT, onun döneminde etkili bir bölgesel istihbarat kuruluşu haline geldi.
Terörle mücadelede çok başarılı ve etkili çalışmalar yaptı.
TUSAŞ, ASELSAN ve ROKETSAN gibi kuruluşlarımız bu dönemde savunma alanında göz kamaştırıcı başarılara imza attılar.

Bütün bunları çok daha yüksek sesle söylemek isterdim ama

Ne yazık ki insan hakları, adalet, özgürlükler gibi konularda aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın hapiste olduğu, böyle genç bir siyasetçinin aktif siyasetten ayrılmak zorunda bırakıldığı; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin genç başkanının uydurma dava ve kararlarla yolunun kesilmesine çalışılan bir ülkede mutlu olmam mümkün değil.

Solcu bir genç olarak kariyerimi ve hayatımı sağcı bir bakan kurtardı

Kendimin ve çevremin derin bir seçim düş kırıklığı yaşadığımız şu günlerde bunları yazmanın hiç de sempatik bir şey olmadığını çok iyi biliyorum.
Yine de riskini alarak yazıyorum…
Adnan Menderes hayranı göçmen bir babanın oğlu olarak, ülkemde gördüğüm güzel şeyleri inkâr edemeyecek bir kültürle yetiştirildim.
Ayrıca bunun hayatımda özel bir nedeni de var.

Nadir Nadi'nin başyazısı az daha hayatımı bitiriyordu

1974 yılında devlet bursuyla Paris’te doktora yapıyordum.
Kızım Gülümsün 2 yaşındaydı ve doktora çalışmasına başlamıştım.
“Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği’nin” 5 kişilik yönetim kurulundaydım.
O yıl Ecevit-Erbakan hükümetinin Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşmişti.
Ben tatildeyken, Paris’te kalan iki arkadaşımız bize sormadan Türkiye’nin bu harekâtını ağır dille kınayan bir bildiri yayınlamıştı.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Başyazarı Nadir Nadi bile bizi yerden yere vuran bir başyazı yazmıştı.
Bunun üzerine bursum kesilmişti.

Sağcı Demirel'in sağcı bakanı genç bir insanı anladı

Ben solcu bir öğrenciydim.
Kayıpederim Rahmetli Hüdai Oral CHP’li bir bakandı.
İktidarda ise artık Ecevit değil Süleyman Demirel vardı.
İşte o sağ hükümetin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem, benim durumumu anlamış ve bursumu yeniden bağlamıştı.
O sayede doktoramı tamamlayabildim.

49 yıldır bu duygularımı hiç saklayamıyorum

O günden sonra hemen hemen her bayramda Ali Naili Bey’i arayıp minnet duygularımı tekrar tekrar ilettim.
O da her defasında bana “Genç bir insanının heyecanını anlamaya çalışmak ve ona ikinci bir şans tanımak lazımdı, öyle düşündüm” dedi.
Bu da beni sol eğilimli bir insan olarak sağ iktidarların yaptığı iyi şeyleri de görmeye ve takdir etmeye yöneltti…
Hiç kullanmadığım doçentlik kariyerimi, gazeteciliğimi, bugün yaşadığım hayatı, bir zamanlar ifrit olduğum, her seçimden sonra onlara oy veren insanlara saydırdığım sağ bir partinin en tanınmış bakanlarından birine borçluyum.
O nedenle 49 yıldır, ülkemde yapılan iyi şeylerle ilgili duygularımı hiç saklayamıyorum…