BIST 9.525
DOLAR 32,58
EURO 34,66
ALTIN 2.523,36

Herkesin bildiği sır: Dün gece AK Parti Genel Merkezi'nde Mehmet Şimşek 'çift imza' mı dedi?

Mehmet Şimşek’in AKP Genel Merkezine girdiği haberi geldiğinde bir yemekteydim.

Haberi TV100 patlatmıştı.

Aynı dakikalarda genç bir medya patronu aradı ve “Mehmet Şimşek işi tamam” dedi.

Ben o kadar emin değildim.

Çünkü günlerdir Mehmet Şimşek’in yakın çevresiyle konuşuyordum.

Oralardan aldığım hava hiç öyle değildi.

Bilebildiğim kadarı ile Mehmet Şimşek nezaket gereği o kapıdan giriyordu.

Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kıramayacak bir mizaca sahipti.

 İçerde ne konuşuldu bilmiyorum  ama dışarda konuşulan şuydu

Dün gece AKP Genel Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ne konuştu, ayrıntılarını henüz bilemiyoruz.

Muhtemelen de tüm ayrıntılarını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.

Mehmet Şimşek de bunu kamuoyu ile paylaşacak bir karakterde değil,

Yaptığı ekonomik danışmanlık işi de böyle davranmasını gerektiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da duyulmasını istemez.

Dolayısıyla içerde tam ne konuşuldu bilmiyoruz.

Ama Şimşek o kapıdan girinceye kadar arkadaşlarıyla neler konuştu onlar hakkında bazı bilgilerim var.

Onları şöyle özetlersem, dün gece konuşulanların havası da ortaya çıkar diye düşünüyorum.

 Külliye'deki bazı komplocu danışmanlar çok çektirmişti 

(*) BİR Mehmet Şimşek’in geçmişte Erdoğan’la birlikte çalışma tecrübesi var. Bir çok başarılı uygulamaya da imza atmışlardı.

Tabii o tecrübeden kalan bazı kötü hatıraları da var.
Özellikle, Erdoğan’ın çevresinde iktisatçı diye geçinen,  bazı kişiler ona hayatı çok zor hale getirmişti.

 Yabancı sermaye girişi bir yıldır negatife döndü

(*)İKİ Şimşek Londra’da oturuyor.

Dolayısıyla dünya piyasasının önemli yatırımcı aktörleri ile sık sık bir araya geliyor.

Bazı acı gerçekleri en iyi bilecek konumda yani. Oradan aldığı bazı bilgiler tabi ki onu düşündürüyor.

En önemlisi de şu:

Bir yıldan bu yana Türkiye’ye gelen yabancı sermaye akımı negative dönmüş durumda.

Bunun anlamı da şu:

Bırakın yabancı sermaye gelişini, tam aksine yabancı sermaye Türkiye’den dışarı gidiyor.

 Geçen yıl Külliye'de açıklanan adelet reformu dün gece partide hatırlatıldı mı?

(*) ÜÇ Peki bunun nedeni ne olabilir?

Tabi ki başta hukuk konusu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 yıl önce Külliye’de bizzat kendisi Adalet Reformunu açıklamıştı.

O günün Adalet Bakanı Gül, bu konuda çok istekliydi ve samimi şekilde çalışıyordu.

Adalet sisteminde reform vaad edilmişti. Basın özgürlüğü vaad edilmişti.

Ama ne olduysa bakan bir anda gitti ve reform unutuldu.

Şimdi herkes biliyor ki, bu hukuk sistemi ile yabancı sermayeyi çekmek mümkün değil.

Kavala ve Demirtaş içerdeyken ekonomiye güven verebilir mi? 

(*) DÖRT: İçerde belki kamuoyu çok önemsemiyor ama, İnsan Hakları ve demokratik haklar  Londra’da çok önemsenen bir konu.

Selahattin Demirtaş, Osman Kavala içerdeyken, bir çok aydın yurtdışında sürgünde yaşamak zorundayken Türkiye’yi ilgi çekici bir ülke haline getirmek kolay olmayacaktı.

 Tamamen Cumhurbaşkanı'na bağlanan tek imzalı kararlar 

(*) BEŞ Ancak en çok konuşulan ve endişe edilen konu, ekonomik kararların çok merkezileşmesi, bir anlamda tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına bağlanmış olmasıydı.

Faizlerin indirilmesi konusundaki ısrar, suni yollarla ve bankalara baskılarla dövizi belli seviyede tutma çabaları, ekonominin giderek Sovyet tipi bir merkezi sisteme dönüşmesi bu eleştirilerin  başında geliyordu.

 En kritik konu: Merkez Bankası Başkanı çift imza ile atansın

(*) ALTI İşte bu nedenle Şimşek’in çevresinde en çok konuşulan konu, “Çifte imza” meselesiydi. Eğer ekonomiden sorumlu güçlü bir başkan yardımcısı veya bakan, seçim platformunda karşı koz olarak Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş fotoğrafının karşısına konulacaksa, Cumhurbaşkanının en azından önemli bazı tayin ve kararlarda “Çifte imza” sistemini yeniden kurmasında fayda vardı.

Mesela ne mi?

Mesela Merkez Bankası Başkanının tayini…

Mantıksız da değil.

Çünkü güçlü ve Ekonomiyi düze çıkartacak gerçekçi kararlar alabilecek bir başkan yardımcısı veya bakanın Merkez Bankası Başkanı ile uyumlu çalışabilmesi için böyle bir çifte anahtar sistemi gerekliydi.

 Deprem sonrasının en sıcak konu: IMF ile masaya oturma

(*) ALTI Sadece Şimşek’in değil, Cumhurbaşkanına yakın iş insanları arasında da, özellikle deprem sonrası  daha açık bir şekilde konuşulan bir başka önemli konu daha var.

Türkiye’nin Kemal Derviş dönemindeki gibi IMF’le bir anlaşmaya gitmesi zorunluğu…

Deprem için 100 milyar dolara ihtiyaç var.

Bunu düşük faizli kaynaklardan sağlamanın mümkün olmadığını herkes biliyor.

Yüzde 10’a varacak faizlerle bu parayı belki bulabilirsiniz ama onun ödemenin zorluğu da ortada.

O zaman IMF ile masaya oturmak şart gibi görünüyor.

 Şimşek arka kapıdan çıkarken ön kapıda sökülen kürsü

Dün gece AKP binasının önüne bir kürsü bile hazırlanmıştı.

Ancak binaya ön kapıdan giren Mehmet Şimşek arka kapıdan ayrıldı.

O kürsü de sokuldu ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik gece son açıklamayı yaptı:

“Mehmet Şimşek’in başka işleri var…”

Pazartesi Gecesi Ateşi bir anda sönmüştü.

Peki Şimşek’in çevresinde herkesin bildiği bu sırlar dün akşamki görüşmede  dile getirildi mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biraz tanıyan herkes bilir ki, öyle çifte imza gibi bir modeli ona ima yollu söylemek  bile hiç kolay değildir.

Çünkü bu “Hızlı çalışmak” olarak prezante edilen “Güçlü başkan” modelinin sulandırılması olarak görülecek ve zaaf olarak değerlendirilecekti..

Zaaf ise, Erdoğan’ın sözlüğünde bulunmayan bir kelimeydi.

Çünkü böyle bir teklife ne tepki vereceğini tahmin etmek kolay.

Hele hele, yıllardır kamuoyuna “Biz IMF zincirlerini kırdık” diye kahramanlık konuşmaları yapan Erdoğan’a “IMF ile masaya otur” demek…

Ben hayal bile edemiyorum.

 Şimşek bunları söylemediyse bile gölgesi aynen söylüyordu 

Ama Mehmet Şimşek sahip olduğu saygınlık ve özgüvenle bunları söyleyebildiyse, emin olun ülke için çok iyi bir şey yapmış demektir.

Yok o söylemediyse biraz cesaretimi toplayıp ben söylemiş olayım.

Dün akşam AKP Genel Merkezi’nde Şimşek bunları söylemediyse, bilin ki gölgesi söylüyordu.