BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Ben Türkiye diyetindeyken bu dört kişiyi kim ikna etti?

Bir haftadır Amerika Birleşik Devletleri’ndeydim. İtiraf edeyim bilinçli bir şekilde Türkiye diyeti yaptım. Daha doğrusu siyaset ve trol detoksu diyebilirsiniz. Yani Türkiye’de bazı siyasetçilerin söyledikleri ve her iki tarafın trollerinin attığı tivitlerle zerre kadar ilgilenmedim.

Döndüğümde ise beni şaşırtıcı bir sürpriz bekliyordu.

HDP Kongresi yapılmış ve çok şaşırtıcı bir “Danışma Kurulu” oluşturulmuştu.

Tabii en şaşırcısı  da yakından tanıdığım üç kişinin HDP Danışma Kuruluna girmesiydi.

Bu kişiler Hasan Cemal, Mehmet Altan ve Ali Bayramoğlu’ydu…

Üçü de geçmişte görüş ayrılıkları yaşadığım üç aydındı.

Ama üçü de, en derin ayrılıklarımızın olduğu günlerde bile ciddiye aldığım, saygı duyduğum insanlardı.

Önce yanlış verilen haberden başlayayım
Haber önce “HDP’ye girdiler” şeklinde geldi.

Tabii beni asıl şaşırtan buydu.  

Çünkü üçünün de HDP’ye gireceğine ihtimal vermiyordum.

Sonra işin aslı anlaşıldı.

Hiç biri HDP’ye girmemiş, sadece Danışma Kurulu’na girmeyi kabul etmişlerdi.

Bu da benim için şaşırtıcıydı.

Merak ettiğim ise şuydu:
Onları kim ne diyerek ikna etmişti?

O nedenle üçünü de tek tek arayıp konuştum.

Önce Hasan Cemal'i arayıp sordum: Kim ikna etti?
Önce Hasan Cemal’den başladım. Hasan Cemal bana göre, Türk yazılı basınının bugüne kadar çıkardığı en başarılı genel yayın yönetmenlerinden biridir.

Öğretim üyesiyken onun çıkardığı Cumhuriyet gazetesini ve onun yaptığı devrimci değişiklikleri büyük ilgiyle ve hayranlıkla izlerdim.

Hürriyet’in Ankara Temsilcisi ve  sonradan genel yayın yönetmeni olunca, onun yanında çalışmış çok başarılı gazetecilerle birlikte çalışma imkanı buldum.

O kişiler arasında Sedat Ergin, Cengiz Çandar, Yalçın Bayer, Zeynep Atikkan, Deniz Som gibi isimler vardı.

Önce yazılmamak kaydıyla konuştu sonra...
Hasan Cemal önce “Bunları yazmaman  kaydıyla söylüyorum” dedi.

Danışma kuruluna girmeleri ile ilgili görüşümü sonradan yazacağım, ama önce asıl merak ettiğim konudan başlayayım. 

Hasan Cemal’i Danışma Kuruluna girmeyi  kim nasıl kabul ettirmişti? 

Yani onu kim aramıştı?

Şimdi yazdıklarımı onun iznini alarak aktarıyorum.

Hasan Cemal’i Ahmet Türk aramış.

“Ahmet Türk kıramayacağım bir insandı” diyor Hasan Cemal. Ama yine önce girmek istememiş.

Ahmet Türk, “Sizin fazla vaktinizi alacak bir şey değil. Yılda bir iki defa biraraya gelip sohbet edeceğiz. Fikirlerinizi söylersiniz” demiş.

Hasan Cemal de, “Belki bu açılıma katkımız olur” diyerek kabul etmiş.

Mehmet Altan ve Ali Bayramoğlu'nu kim aradı?
İkinci olarak Mehmet Altan’ı aradım.

Onu yeniden HDP Eşbaşkanı seçilen Mithat Sancar aramış.

Mehmet Altan bir gün izin istemiş ve kabul etmiş.

Mithat Sancar  açılım projelerini anlatınca ikna olmuş.

Tabii ki o da partiye girmemiş, sadece Danışma Kurulu üyesi olmayı kabul etmiş.

Üçüncü olarak Ali Bayramoğlu’nu aradım.

Onu da bizzat Mithat Sancak arayıp ikna etmiş.

Listede beni şaşırtan 4. kişiyi kim ikna etti?
Listede beni şaşırtan bir dördüncü kişi daha vardı.

Emekli Büyükelçi Rıza Türmen.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görev yapmış, saygın bir diplomat.

Onu sık sık İnsan Hakları konusunda yaptığı çok değerli çıkışlarla tanıyoruz.

Rıza Türmen’le de konuştum. Tahmin ettiğim gibi onu da Mithat Sancar aramış. 

Bu isimlerin davet nedeni Demirtaş'ın sözlerinde saklı
Benim görüşüme gelince…

Bu arkadaşlarımızın HDP Danışma kurulunda görev almalarını önemli görüyorum ve destekliyorum.

Ama ondan da önemli gördüğüm HDP’de bu iradenin doğmasıdır.

Bu iradeyi, Selahattin Demirtaş’ın dün yayınlanan mesajında da görüyoruz.

Selahattin Demirtaş'ın mesajından üç cümle
(*) Diyor ki;
“Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizde başlatma cesaretini göstermek zorundayız. “

(*) Sözlerini daha da açıyor:

“Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız.”

(*) Bir de şu sözleri:

“Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille anlatmamız gerekir.”

Bu dört aydın danışma kurulunda ne diyecek?
Bu dört kişinin Danışma Kuruluna girmesi işte bu bakımdan çok önemlidir.

Eminim yakından tanıdığım bu üç insan, katıldıkları toplantılarda, silahlı mücadelenin artık çıkar yol olmadığını bütün açıklığı ile anlatacaklardır.

Şuna kesinlikle inanıyorum.

Türkiye’nin her alanda bu melezleşmeye ihtiyacı var.

Ancak o sayede bir millet haline gelebiliriz.